Ey şehir!
Ey şehrin şairi!
Uyan artık
Aç gözlerini dünyaya
Koparılmış yaşamdan körpe çiçekler bak
Kimi aç
Bir İstanbul akşamındayım yağmur içinde
Dudaklarımda gezinir bestesiz bir şarkı
Adına yaşamak derler
Aşk derler
Buldum kendimi ölümlerde
Bunu ne yaşam
Gece düşlerinle sıyrılır karanlıktan
Her umut şarkısı adınla başlar
Seni sevmekle doğar güneş
İsmini haykırır sevdalı kuşlar
Yıldız yağmuru dizelerimde
Karanlıktı
Geceydi
İrkildim uyandığımda
Hissetmeden yokluğunu
Yokluğun olan bir düşe daldım
Sensizliği bilincimle yırttım attım
Gecesi, gündüzü yok bu yalnızlığın
Bu sessizliğin dili, lisanı yok
Açlık dolu akşamlara açılır kapılar
Bir köpeğin suskun çaresizliğinde
Yorgun bakışlarında sırlı acılar...
Ölümlere uyanırken gece en karanlık haliyle
Bilmezdim betonun böyle korkunç olduğunu
Yüreğim yıkımlar yurdu, yüreğim enkaz
Yağmacı akbabalar dolaşırken ensemde
Umutsuzluğum savunmasız bir çocuk ecelinde
Yine de bir nefes bekliyorum
Karşılıksız sevmek gerek
Bir köpeği sevindirmek
Bir çocuğu güldürmek
Ve rüzgâra karşı durmak dolu dizgin
Umudu bugünden alıp
Yarınlara vermek...
Savaş tamtamları çalmaya başladı yine
Ve yine masum insanlar ölecek
Çocuklar
ve kadınlar
ve yaşlılar
Çığlık çığlığa uyandım kör gecede
Çığlıklarım sessizliğe kavuşurken
Sensiz kâbusların kollarındayım
Yalnız ve uslanmaz karanlıkta
Üşür bir yanım, bir yanım umarsız
Şimdi bir kuş kanadında mutluluklar
Gecenin gizinde kaybolur gibiyim
Ardımda bıraktım bütün acılarımı
Yüreğimi yüreğine teslim ettim
Saçlarımda bir damla çiğ
Gözlerin gecelerime serilen umut
Sevgili Özgür Kökturk abim. Sevgilerimle, inanıyorum ki yüz yıl sonra okuyacak insanlara güzel mesajlar verdin. Tanıştığımız için memnun oldum.
Bir gelinciğin kanayan gülümseyişi olsun bu yaşında senin hayatına sunulan kırmızı el....Neden el,deme sakın.O el dokunacak sana sıcacık ve şevkatli.Mevlamın hakkı için tüm karanlık yanlarını ağartacak bir şafak lezzetinde ve yumacak gözlerini senin ağladığın gözlerden....Sen bu yaşında bu elle veda ...