Ayrılığın zehirli kurşunuyla vurdun...
Yağmur yemiş yeni mezar gibi içime göçtüm...
Güz yanığı günahlarımla birlikte beni yaralarıma göm git...
Ayrılık matemini nasıl yalvarıp, anlatayım
Dilimle kefen biçtim, yalnız nasıl sarayım
güneş devşirmiş dağlardan
yâr boynuna dizsin diye.
gerdan açmış al bağlardan
sevdiceğim öpsün diye...
gülüşleri pembe pembe
Sonu bilinmezde, yorgunluğu dizlerimde kilitlenmiş yol gibiyim.
İnsan bu işkencede nasıl ölmüyor anlayamadım ama,
Ben azar azar tükenen ömür gibiyim...
cahili olduğum her bilginin esiriyim, fark et
eyy yâr ! beni, bu karanlık girdaptan azat et...
şifayi em diye şirazın olam
sol cenahında birazın olam
naz edipte bana "sus" olma öyle
ağustos ayında ayazın olam.
eşkin eşkin akan pınarın olam
kime kurban ettiysek bu aşk denen sürtüğü
kahpelikle yoğrulmuş kalbe sapladı süngüyü.
ne şiir, ne nesir, okumadın say bu dörtlüğü
babil'e bahar getirir böyle adamların güldüğü.
bırak yağmur rahat yağsın
gök ; ne senin, ne de benim.
toprak dilsiz mahlukatın
çiçek sensin, bağbân benim.
Sineyi yurt tuttu kan baykuşları
Göç edip giderken eylül kuşları
Daha aşamadan bu yokuşları
Bağlarım kızıla döndükten sonra
Derdi derdest ettim gömdüm sineye
omuzlarına gökleri yıktım,
yolunda dağlar amansın.
saçından bulutlar astım,
ırmaklar gözünden geçsin.
mevsimi d'ört öğrettiler,
seninkisi ba'har kalsın.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!