Açgözlü bir çoban vardı,
Heybesini basıp gitti.
Başçobanlık imiş derdi,
Dört bir yanı kasıp gitti.
Bırakmadı ayılsınlar,
Ben ölürken alma canı,
Yiğit isen gel şimdi al!
Razı ettim Yaradan’ı,
Yiğit isen gel şimdi al!
Olmak için Hakk’a nail,
Selam veremezken çoğu eşine,
Günde bir güzele yat veren de var.
Zamparalar düşmüş yosma peşine,
Baktım yat üstüne kat veren de var.
O renkli dünyanın girsen içine,
Ne etsem de, ne yapsam da,
Kıymetimi bilmediler.
Ağzım ile kuş kapsam da,
Kıymetimi bilmediler.
Oldum garip bir amele,
Kendin beyaz kâğıt, gözlerin kömür
Yakarsın insanı, kavurursun sen.
Böylesi yanmaya dayanmaz ömür,
Toprağı üstüme devirirsin sen.
Dudağından şeker, şerbet akıyor
Bir el gibi görme beni,
Sen benimsin, bende senin.
Ardın sıra yorma beni,
Sen benimsim, bende senin…
Buluşalım tenhalarda,
Seni çok sevdim de sanki ne oldu?
Çöldeki Mecnun’dan beter eyledin.
Aslı gibi kaçtın gittin ellere,
Kerem gibi yanar tüter eyledin.
Sen Şirin ol, bende Ferhat olayım,
Hasretin, kurt gibi girdi özüme
Ayakta kurumuş çınar gibiyim.
Damla damla yaşlar indi gözüme,
Kudretten çağlayan pınar gibiyim.
Bu gönlümü senden döndüremedim,
(Âşık Veysel Şatıroğlu'na)
Sen ölmez ozansın duy bu sesimi,
Kazma, kürek, belden selam getirdim.
Kimse el sürmemiş, çeker yasını
Sazındaki telden selam getirdim.
İnsan yakan Sofu Baba,
İbadet etme boşuna,
Asla kabul etmez Kâbe,
Yoluna gitme boşuna.
Hakkı arar, bulamazsın.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!