yazacak ne çok şey vardı hal bu ki! Gönül suskun olunca kalem de oynamıyormuş meğer.
önce bütün soruları kendime sordum, dürüstçe cevaplamaya başladım, suçlu aramak yerine suçu kendimde aradım soruları sorup cevaplarını verdikçe bana açılmış kapıları nasıl kendi elimle kapattığımı fark ettim. zaman, mekan, hayat şartları vs. değil hepsi bahaneydi bence. Çok mu geç kaldım? hayır tabi ki. Hayatta ne yaşadıysam, ne karar verdiysem hiç pişman olmadım iyi ki doğru kararlarımla birlikte yanlış kararlar da vermişim. O yaşadıklarım ve o kararlarım sayesinde bu gün ki benim. Asla “artık çok geç” demedim, çünkü geç diye bir şey yok geçmiş var ve hepsi geçti yaşadıklarımdan öğrendiğim şeyleri yanıma aldım, yoluma emin ve kararlı adımlarla devam ediyorum. Bazen suyun kendi kendine akmasına izin veriyorum, bazen suyun yolunu ve akış hızını değiştiriyorum. Yaptıklarım doğru mu? ben inatçı biraz dik kafalı biraz burnunun dikini ve tepesinin tasını seven bir insanım, sanırım bunların da etkisiyle doğru yapmışım diyeceğim. cesaretli olmanızı öneririm, cesaret iyi bir şey….
asıl zaman geçirmen gereken insanları kenarda bekletip harcadığın zamanı hak etmeyen insanlar için neden zaman harcıyorsun? bana bir anlat ama Allah rızası ya da onun hatırı bunun hatırı geç bunları, ezber ya da arkasına saklanılan cevaplar. bana bunu öyle anlatın ki anlayayım ve ikna olayım. çünkü ben anlamıyorum, mantıklı da gelmiyor zaman bu kadar kıymetli iken kenarda beklettiğin insanlar sonsuza dek yaşayacakmış gibi neden bekletiyorsun?
geceye düşecek not sessizliğin içinde kaybolur yine, gece baş başa kalır o itiraf edilemeyen iç hesaplaşmalarıyla. Notlar gizler kendini taki biri çıkıp onları bulana kadar. Sorgulanamayan her şeyin sorgulanabilir olmasının farkına vardığında insan o zaman gerçekten yaşamaya başlayacak sanırım. O zaman ne geceye not düşecek ne de iç hesaplaşmaları kalacak. Bütün doğrular mutlu etmese de içinde ruhani bir temizliğin rahatlığı olacak. Belki insan o zaman insanlığını yaşayacak. Bütün tabular yıkılacak, huzur kalbe döndüğünde ruh mutlulukla kafesini terk edip özgür kalacak.
gönlümün tek efendisi benim, çünkü onu bir tek ben kırmam
her hikayenin bir sonu, her sonun bir başlangıcı vardır diye bilsek de, bütün o hikayelerin kaderini belirleyen tek kişi yazarın ta kendisidir. mutlu sonla biten hikayeler yaşamanız dileği ile…
Bir gün öyle bir hikaye yazacağım ki herkes ağlaya ağlaya okuyacak…
kız çocuklarını da erkek çocuklarını da vicdanlı, merhametli, bencillikten uzak yetiştirmek lazım ki mutlu olabilsinler. Aileler çocuklarını tablet, bilgisayar ve telefonla büyütmeye devam ederlerse kan gövdeyi götürür eve hapsedilmiş, robotlaşmış, el becerisi olmayan, iletişim becerisi olmayan, ruhsuz, merhametsiz, acımasız, bencil, vicdansız, korkunç mutsuz bir nesil geliyor.Şu kalıplaşmış cinsiyet ayırımını bir kenara bırakıp faturayı biz anne babalara kesmeli. İçimizdeki bütün kötülüğü çocuklarımıza ellerimizle verdik….
Geçiyor yıllar yavaş da değil hani, öyle hızlı ki, bir bakıyoruz ömrümüz su gibi akmış. Anılar dolu dizgin doldurmuş aklımızın ruhumuzun her yanını.Acıyla geçmiş aldığımız yaşların bir kısmı, bir kısmını da içimizde kalan uktelerle “işte öyle…” demiş ve bırakmışız kendi haline. Saçlarımızın beyazı ile yüzümüzdeki kırışıklıklar anlatmış hikayemizi bir varmışız bir yokmuşuz gibi.
~oya erzurumlu~
Kafamın içi de böyle sessiz, mavi bir resim gibi olsa. Gözlerimi her kapattığımda izlesem o resmi.Masallardaki gibi yaşasak hayatı hep ve herkesin masalı mutlu sonla bitse keşke…Her şey mavi gibi olsa…huzur gibi olsa…mutlu gibi olsa…
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!