Osman Demircan Şiirleri - Şair Osman Dem ...

Osman Demircan

Bir kadının sadece saçları namusluymuş. Çünkü daha çocukken babası saçlarını okşar benim nadide çiçeğim dermiş ona. Ve babasını o kadar severmiş ki saçlarını sadece ona okşatırmış. Bir perşembe günü annesi onu alıp anneannesinin yanına taşındıklarında bir daha babasını görememiş. Her ne zaman babasını görmek istese annesi ona hep mani olmuş. Babasının bir resmini annesinin çantasından çaldığında hayatındaki ilk hırsızlığı ve ahlaksızlığı yapmış. Sonra annesi ona fotoğrafı sorduğunda bilmediğini söyleyerek ilk yalanını söylemiş. Derken ahlakı bu şekilde bozulmuş. Her erkekte babasının şefkatini aramak istediğinde kendini yatakta bulmuş. O yataktan bu yatağa savrulurken kendini kaybetmiş. Buna rağmen cüzdanında babasının fotoğrafını kaybetmemiş. Bir cuma günü dışarıda ezanlar okunurken o yatakta bir erkeğe bedenini peşkeş çektiriyormuş. Fakat hiçbir erkeğe saçlarını okşatmıyormuş. O akşam da saçlarını okşatmak istemediği için bedenini peşkeş çektirdiği erkeğin hışmına uğramış. Hem dayak yemiş hem gırla küfür. Cabası cüzdanını da erkeğe kaptırmış. Hiçbir şeye üzülmemiş ama babasının fotoğrafının elinden gasp edilmesine çok üzülmüş. O gece saatlerce ağlamış. Dışarıda yine ezan okunuyormuş. Fakat gidecek bir yeri yokmuş. Ağlaya ağlaya merdivenlerden inmiş. Yarı çıplak bir vaziyette sokağa çıkmış. Hepsi camiden yeni çıkmış erkeklerle sokak doluymuş. Ona bakmışlar fakat hiç acımamışlar. Çünkü arsız ve namussuz bir vaziyette olduğu için şeytana benziyormuş. Cemaati ayartabilirmiş. Saçları namuslu kadın oradan uzaklaşmış. Bir denizin kenarına gelmiş. Saçlarını rüzgara vermiş. Dalgalanan saçlarında yıldızlar parlıyormuş. Babasını düşünmüş ve üzülmüş. Denizden esen rüzgar onu üşütmüş. İçi titremiş gözleri karanlık sulara dalmış. Önce gözleri intihar etmiş. Sonra tüm bedeni acılara boğulmuş. Bir sabah ceseti karaya vurmuş. Saçları tertemizmiş. Bedeni ise yalnızmış. Polisler gelip onu morga kaldırmışlar. Hiçbir ziyaretçisi yokmuş. Dışarıda yine ezan okunuyormuş. Sonra belediyeden adamlar gelmiş. Onun kuyusunu kazmışlar. Onu elleriyle mezara indirmişler. Saçları namuslu kadının saçının bir teline dokunamamışlar. Onu öylece gömüp kaybolup gitmişler. Kimsesizler mezarlığında sadece onun kabrinde beyaz güller açıyormuş. Sadece onun mezarında baba baba diye sesler duyuluyormuş. Yağmurlar düşer toprağa. Büyür mezarlarda acının çiçekleri. Yaşamak nedir ki zaten. Bütün çabalarımızın sonucunda bir mezar taşı kalır geride. Bir de otobüs bekler gibi ölümü bekleyişlerimiz yansır gök kubbeye. Sonra ön kapıdan bineriz içeriye ve tacizler, tahrikler arasında ulaşırız son durağa. Kimi skor peşinde kimi aşk peşinde giderken bir bakar ki arka kapı açılmıştır ve inme vakti çoktan gelmiştir. İnişli çıkışlı bir hayatın virajlı yollarında
kimse kimsenin umurunda değildir. Çünkü o otobüste zaten insanlık ölmüştür.

Devamını Oku
Osman Demircan

bir matematikçi değilim ama çarpıldım sana ey sevgili
iki sayı arasındaki sonsuzluk ve yalnızlık kadar seni sevdim
bölünen büyük bir sayı gibi yüreğimle ve dahi beynimle
seni hem kan gibi diledim hem canım yanar gibi sevdim

hesaplayamadığım sorular gibi beni yorsan da her daim

Devamını Oku
Osman Demircan

Uzar bakışım deniz mavisi gibi ufuklara
Kısa bir hikaye seninle yaşama adına
Aşkınla kalbim çarparken kanatlar gibi
Ah yar!Sevgilim uçur beni martılar gibi

Ey sevgilim sadede gelir gibi gel bana

Devamını Oku
Osman Demircan

Akşam eser sahil yeli ruhum bir tül gibi titrer
Rüzgarla yükselir deniz içe dışa serinlik siner
Saçlar dağılır efil efil kalbe dolar bir güzellik
Kumsal seni ister dalgalar ay suretinde yüzer

Kalp yorgun duygu vurgunken bile ışığın yeter

Devamını Oku
Osman Demircan

Saati zenginlerin bulduğu kanaatindeyim.Yoksulları, köleleri nasıl çalıştıracaklarına karar verirken, saati akıllarına getirdiklerine inanmaktayım. Çünkü saate ihtiyacı olan işçidir, memurdur.Şu saatte kalkması, şu saatte mola vermesi, şu saatte paydos etmesi gereken odur.Patronun kendisi saate ihtiyaç duymaz.İsterse çalışır, isterse çalışmaz.Geç geldiği için kimse kendisinden hesap sormaz.Gider Bebek sahilinde kahvaltısını yapar kimse ona karışmaz.Oysa işçi, memur o saatlerde ya otobüs durağındadır ya bir dolmuşun içinde sıkış sıkıştır ya da işe geç kalma korkusuyla ter içindedir. Kolundaki saat bileğine vurulmuş bir kelepçedir.Zamana mahkumdur ve her şey zamanında yapılmalıdır.
Saatin sesini duymadığında o artık bir ölüdür.Çünkü sabah onun sesiyle uyanmaya alışmıştır.Onun sesiyle güne başlamıştır.Onun sesiyle köleliğe alışmış ve çalışmıştır.
Patronların kendi namına saate ihtiyaçları yoktur.Çünkü zamanı kabus olmaktan çıkarmışlardır.Ya hala yataktadır ya da Bebek sahilinde kahvaltıdadır.
Saatin dilimleri aslında bir pastanın kırıntılarıdır.Asıl zamanı doya doya yaşayan zenginlerdir, fakirlerse artık zamanlarla beslenmektedir.
Saatler kimin için çalmakta, tabi ki fakirler için çalmaktadır.İşçisi, memuru koşa koşa işe gitmektedir.Her ay bu koşuşturmasının ödülü olarak alnına para yapıştırılmaktadır.Sonra işçi, memur dansöz gibi oynamakta,sevinip bayram yapmaktadır.
Zenginler insanları modern köle yapmaktadırlar.Hiyerarşi piramidini onlara yaptırmaktadırlar.Piramidin en üstünde durarak firavun kahkahası atmakta işçinin, memurun sırtına egolarını büyütecek ve yüceltecek taşlar koymakta ve bu şekilde insanların sırtından gülüşlerini ayyuka çıkarmaktadırlar.

Devamını Oku
Osman Demircan

1890'lı yıllarda tasarlanan Yahudi devleti tam da İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Yahudilere uygulanan soykırımın sonrasında 1948'de İsrail'de kuruluyor.Almanya devleti tazminat ödemeye mahkum ediliyor ve şu an alınan her BMW ve Mercedes ile birlikte İsrail'in gelişmesine aslında herkes katkıda bulunmuş oluyor.
İsrail bilgi ve teknelojide gelişmesine karşın nüfusta bir türlü istenilen seviyeye gelemiyor.Afrika'dan, Dünya'nın muhtelif yerlerinden İsrail'e Yahudiler getirtiliyor ama bir türlü nüfus olarak büyüyemiyor.En son İran'daki Yahudilere yüklü miktarda para karşılığı İsrail'e gelmeleri teklif ediliyor.İranlı Yahudiler biz satılık değiliz diyerek bu teklifi geri çeviriyorlar.
Büyük İsrail'in sınırları Nil'den Fırat'a kadar uzanan coğrafyayı kapsıyor.İsrail'in bugünkü nüfus yapısıyla bu idealini gerçekleştirmesi ise imkansız gibi görünüyor.Ama İsrail tabi ki boş durmuyor 1950´li yıllarda 100 bin Kürt'ü İsrail'e yerleştiriyor.Kürt mahalleleri kuruyor.Hatta bununla yetinmeyip Türkiye'ye kadar elini uzatıyor. GAP projesini, İsrail kendisi için Batı tarafından desteklenerek Türkiye'ye yaptırtıyor,böylece Yahudiler yavaş yavaş Arz-ı Mevud’u gerçekleştirmeye doğru gidiyor, hatta Ecevit’i karşılamadığı için görevinden alınan eski Urfa valisinin aslında İsrail firmalarına engel çıkarttığı için görevinden alındığını herkes biliyor.Yahudiler Türk coğrafyasında at koşturuyor.Atın sırtına Kürtleri de aldıkları görünüyor.
Amaç Büyük İsrail Projesini Kürtlerle birlikte gerçekleştirmek.Bu projeye aynı zamanda Büyük Ortadoğu Projesi de deniyor.İsrail kendine hizmet edecek insanları çok iyi tespit ediyor ve onlarla birlikte adım adım idealini gerçekleştirme yolunda ilerliyor.Bilgi ve teknolojiyi elinde bulundurarak İslam ülkelerini avucunun içine alıyor.Hatta bazı İslam ülke liderlerini Büyük Ortadoğu Projesi'nin eşbaşkanı bile yaptırtıyor.
Bu projenin başarı şansı yüksek görünüyor.Fakat İran'ın nükleer denemeleriyle ortaya çıkması şu an sorun olarak gözüküyor.Birçok İslam ülkesinde gerçek bir bilim adamı olmaması olanların ise öldürülmesi İsrail'in işini iyice kolaylaştırıyor.

Devamını Oku
Osman Demircan

kömür gözlerinde madenci olayım
kazıyayım seni yürek yangınlarıma

garsonun olayım peşinde dolanayım
sana ömür boyu ikramda bulunayım

Devamını Oku
Osman Demircan

Kadın ömrünce hep aşk hayaliyle yaşadı.
Yalnızlık önünde duran buzdan bir duvardı
Engelleri aşıp bir türlü sıcaklığı bulamadı.
Kadının gözleri deniz mavisi saçları şafaktı.

Öyle bakışları vardı ki sanki dişi kaplandı

Devamını Oku
Osman Demircan

Ölü aşkların cesetlerini gömdün kendi karanlıklarına
Bir ay ışığı bile düşürmedin kara topraklarına
Issız, yalnız terk edilmiş mezarlığın mezar taşlarında
Bir zamanlar dünyada yüreklere kazılmış ismin yazılı.

Devamını Oku
Osman Demircan

Yağmur damlıyor gönlümün kızgın topraklarına
Bir serinlik doluyor yüreğimin sıcacık yollarına
Sana doğru koşmak istiyorum sevgili yalın ayak
Sular çekiliyor patikalarımdan dizlerim kuruyor

Ölüyorum bir mezar kuytusu oluyor yalnızlığım

Devamını Oku