Osman Demircan Şiirleri - Şair Osman Dem ...

Osman Demircan

Aşkın okulunda kimyasal dersler çok olur.
Yürek tutuşur beden laboratuvara dönüşür
Ter boşalırken ateşli anlarında sevgi pişer
Kalbin deney tüpü içine kimyasallar girer
Pipet duygu tepkimelerini acımasızca içer

Devamını Oku
Osman Demircan

Gemiler vardı iskelede; güneş ışığından gemiler
Damarlarımda yüzdüler; beynimin ta içindeydiler
Düşüncelerimin ufkunda yelkenleriyle süzüldüler
Deniz kuşlarının kalbini getirdiler çok özgürdüler.

Belki beni cennete götürürler; sımsıcak iklimlere

Devamını Oku
Osman Demircan

Elimdeki değnekle bulutları karıştırmak isterdim.
Yaz yağmurları dökerdim kızgın kumlara birden
Zenci çocuğun eline göl suları serperdim serin.
Ağaç büyürdü Afrika bozkırında insan soyundan.

Elime değnek verseler ucuna denizleri asardım.

Devamını Oku
Osman Demircan

Sen hiç o şarkıyı dinledin mi peki? Hani Sezen Aksu, ' Geri Dön ' diyordu. Seni hatırladığım o şarkının her notasında kalbim narkoz yemiş bir bedenin içindeydi sanki. Hatıran neşter gibi bedenimi keserken, sana sardığım kollarım kayıtsızca yanlarıma düşüyordu. Senin yokluğun beni böyle kolsuz kanatsız bırakırken, kimbilir sen kimin yanında kelebeğe dönüşüyordun. Senin anı yaşadığın bensiz zamanlarında, ben biriketlere bağladığım gülleri denize atıyordum. Ah yanında beni acıttığın gibi yokluğunda da ıstıraplar içinde bırakıyordun. Güllerin boğulduğu o dalgalı saatlerimde, sen kim bilir hangi aşklara yelken açıyordun. Sana dokunamamak ve seni bir başkasının yanında düşünmek, kırmızıya dönüşen gözlerimden aklımın fışkıracağı korkusu yaşatıyordu bana. Sana ne geri dön diyebiliyordum ne sana koşabiliyordum. Kaldırımda annesini kaybetmiş çocuk gibi sağa sola ağlamaklı bakıyordum. Seni kaybetme duygusuyla çocuklar gibi ağlıyordum. Senin ellerine sığınırken, senin arkana sığınırken, beni öylece koyuverip gitmen beni sırtımdan vuruyordu. Oysa senin sevginle büyümüştüm, sevgisizliğin dünyasında. Çocuklar gibi şendim senin yanında. Bana yaşattığın onca aşk oyunlarından sonra, arkasına saklandığın gururunla bana saklambaçlar yaşatacağını hiç bilemedim. Aşkın saf sayfalarında, gül kokulu şiirlerini okuduğumda, o sayfalar arasında aşkımızın kupkuru bir güle dönüşeceğini düşünemedim. Aşkın hep çocuk şiirleri kadar saf kalacağını sandım. Yanıldım sevgilim. Aşk insanı çocuklaştırırken, ayrılık insanı olgunlaştırıyordu. Şimdi dalları kırık bir ağaçta olgun meyveyim. Ne yazık ki dudakların yanımda değil. Şimdi başkalarına çocuk şiirleri ezberletiyorsundur. Sen de dudaklarına kırmızı gülleri sürterek, anı yaşadığın o saatlere göz kırpıyorsundur. Oysa şimdi o gözlerinle buluşmayı çok isterdim. İsteklerim evimin tüm duvarlarını sarıya boyadı. Senin gidişin ise kapımı siyaha boyadı. Ben narkoz yemiş bir hasta gibi adını sayıklarken, sen dönmedin bana; ama ölümüm eşikten döndü. Yarı cenaze halimle sana geri dön diyemedim. Bir ölüye ağlarken yakınları, ben ise senin uzaklığına bir yarı ölü gibi ağladım. Sana sesimi duyurup da geri dön diyemedim.

Devamını Oku
Osman Demircan

Gezme sokaklarımda sevgili ne olur gezme ne olursun
Bütün sokak başlarında her daim ağlayışlarımı duyarsın
Bir militan içgüdüsüyle kan ter içinde kaçışımı görürsün
Derinleşen bakışımda karanfilleri gözlerinden vurursun

Gezme sokaklarımda sevgili ne olur gezme ne olursun

Devamını Oku
Osman Demircan

İki türlü canlının dokunulmazlığı vardır: Bir sokak köpeklerinin iki korumalı insanların... Bu varlıkların tek farkı vardır: Sokak köpekleri kemik yer, korumalı insanlar bonfile ve biftek yer. Bu iki canlının toplumda değişik ifadeleri var; ama çok sevilirler. Bunlara köpekler ve it herifler denir. Köpekler ve it heriflerin çok sevenleri vardır. Sokak köpeklerine bakım, itina medeniyetten sayılır. İt oğlu ite ya da it heriflere saygı yavşaklıktan kabul edilir. Sokak köpeklerinin sahibi belediyedir; korumalı insanların sahibi ise devlettir. Devlet insanına sahip çıkmaz; ama bu it heriflere iyi sahip çıkar. Çünkü devlet bu it herifleri kendi çıkarlarını korumak için her zaman önemser. Onları kapı kulu gibi kullanır. Sokak köpekleri artıklarla beslenirken, bu it oğlu itler bonfile ve biftekle beslenir. Aslında it herifler her haltı yer. Dişlerini gülerken bile gösterseler, ağızlarından salya akar. Onun bunun köpeği olan, aslında sarayda da yaşasa soysuzdur. Kuyruklarına basılınca azarlar, kudururlar. Her zaman keyfine düşkün, sadece kendileri için yaşamak isterler. Başkalarının pisliği üzerinde yaşayan mikroplara benzerler. Asla temiz ve adil bir düzenden yana olmazlar. Dünyadaki genel tablo içi bu boş resimlerdir. Şatafatlı çerçevelerin içinde, boş ve anlamsız hayatlar yaşamaktayız. Kan kırmızısının ve mor rengin ağır bastığı hayat tablosunda, kırmızıyı güle ve moru bülbüle çevirme davası vardır. Tüm kavgalar bu dava için verilse de, dünyada sergilenen tablo insanın estetikten uzak duygu ve düşüncelerinin gülü sararıp soldurduğu ve bülbülü bir kafese koyduğudur. Bülbüle kafes içinde verilen gül, bir çiftlikte koyuna verilen ottan farksızdır. Özgürlük, bedeni doyurmak değil; insanın kendisine yutturulmaya çalışılan sözde aşklara, sevgilere, dostluklara tokum diyebilmesidir. Eğer bir aşk genel tobla içinde nüden öteye gidemezse, o aşkta tek doğru, büyük orta parmağın yukarı doğru dik bir şekilde çizilmesi olacaktır. Aşkta doğruluk yürekte olmayınca, diğer parmaklar bu aşkın yanlışlığına boyun eğerken, uzun orta parmak bir küfür gibi havaya kalkacaktır ve bu kirli eller hangi saf ve temiz bedenlere hiç kirletmeden bembeyaz yataklar sunacaktır. Dünyada tek bir doğru kalmıştır o da uzun orta parmağı diklemektir. O parmağı ya göze ya da oraya buraya sokmaya çalışırlar. İt herifler en çok bunu yaparlar.

Devamını Oku
Osman Demircan

kan ağlayan gözlerimin matemi
sanadır sana gözyaşımın sitemi
yangınlarımın sensin nedeni
özlemin alev hayalin ateş saçar

kıvılcım gibi aklıma düşüşün var

Devamını Oku
Osman Demircan

Buz mavisi duygular kopar iken
Yüreğim ıpıssız bir dağ başı olur
Üşürüm her daim kalp atışımda
Tek gözyaşına dönerken beden

Niçin bana çığ düşer ellerinden

Devamını Oku
Osman Demircan

Dünyada en büyük erdem nedir? Çalışkanlık mıdır? Öyleyse kölelerden niçin erdemliler sınıfı oluşmamıştır? Ya ameleler çok mu erdemlidir? Hangi mecliste söz hakkına sahiptirler?
Bazıları cesaretin çok önemli bir nitelik olduğunu söyleyecektir kuşkusuz.Cesaret bütün insanlara yakışır bir durum olduğundan kişiyi özel kılacak erdemlerden olamayacaktır şüphesiz.
Öyleyse güzellik bir estetik arayış olduğundan en faziletli özelliğin bu olduğu fikri hakim olacaktır ve 'hızlı yaşa genç öl' felsefesiyle hareket edenler çıkacaktır.Ortaya çok yakışıksız sonlar çıkacaktır tereddütsüz.
Bazıları kalkıp 'erdem zayıflıktır.' diyecektir.Yıllarca hep böyle kandırıldık diyerek
isyan bayrağını çekecektir.Artık o insan için ülke bayrakları bir şey ifade etmeyecektir.
Göklerinde kendine ait manevi baskılardan uzak şafaklar dalgalanacaktır.

Devamını Oku
Osman Demircan

kuğuyum umudu suya düşmüş
gururu boynunu bükmüş
şafak kızıllığı gözünü bürümüş
kapanmış kanatları özgürlüğe
yüreğine akmış göl durgunluğu
hangi ses doldurabilir ki içimi

Devamını Oku