Bir çuval dolusu yalnızlık benimkisi
İçi boş sevdaların ardından gelen
Ne ayakta duracak hal ne de mecal
Bir çuval dolusu yalnızlık benimkisi
Yalnızlık Çinlidir; Çin işkencesi gibi
Tıpkı kaybolan hisli şarkılar gibidir sesin
Ve tıpkı kayıp giden yıldızlar gibi nefesin
Sen gecelerimi karanlığa dönüştürensin
Ey sevgili sulara sarılan bir ateş gibisin
Bir sis perdesi altında kaybolan dağ gibi
Sevginin beni götürdüğü yerlere kadar gitmeliyim.
Unutulmuş yaprak gibi usul usul sürüklenmeliyim.
Yarım kalmamalı bu aşk yolculuğumuz ay yüzlüm
Seni doya doya sevmeli hem kana kana içmeliyim.
Tüm bunlar ölesiye sevmek isteyişimdendir seni.
ormanın kuytusunda ince yapraklardasın
yeşilin her tonunda dalların bağrındasın
tüm tohumlarla aşkın savrulurken toprağa
bana düşen bir zehirli çiçeğin ucundasın
seni sevmek yüreğime acını doldururken
bilmem ey sevgili derdimden anlar mısın
ormanın kuytusunda ince yapraklardasın
yeşilin her tonunda dalların bağrındasın
tüm tohumlarla aşkın savrulurken toprağa
bana düşen bir zehirli çiçeğin ucundasın
seni sevmek yüreğime acını doldururken
bilmem ey sevgili derdimden anlar mısın
Yoruldum fişimi çekin artık. Öleceksem öleyim kalacaksam kalayım. Bu kadar budalanın, bencilin ve zorbanın var olduğu bir dünyada yaşamaktan zevk alamıyorum. Gardaş burası şunun yeri gardaş şuradan gak diyenlerin yaşadığı bir dünyada yaşamak istemiyorum artık. Alın bütün dünya sizin olsun. Bunca savaşın arasında öldürülenler kardeşiniz değilse elbet beni anlayamazsınız. Çünkü öldürmek kutsaldır dininizce ölen bir başkası olduğu sürece. Ve yaşamak sizin için bir başkasının elinden ekmeğini çalmaktır haktan hukuktan bahsettikçe. Çünkü senin her şeye hakkın vardır. Çünkü sen ananın aslan parçasısın. Aslında bir hayvansın. Sen ki yolu kesersin gelen geçenden saygı beklersin.Sen ki karıncayı incitmezsin ama herkesi tekmelersin. Bir gözyaşı dökmezsin fakat başkalarını ağlatmayı seversin. Tabi ki beni anlamazsın. Senin yaşadığın bu dünyada beni yaşatarak bana Tanrı’nı sevdirirsin. Bana dininden imanından dem vurursun. Yoruldum fişimi çekin artık. Bir ömür boyu hep sağıma soluma bakamam ki. Bu hayat trafiğinde bana çarpmasınlar diye hep budalalardan, bencillerden kaçarak yaşayamam ki. Hep gelir en zorbası beni bulur omzuma bir dirsek vurur. Sonra dostluk teraneleriyle beni kandırmaya çalışır. Elime elleriyle dokunur. Elimin kiri olur. Sen ki beni anlayamazsın. Gider ayıların faydaları konusunda konferanslar verirsin. Sonra bir ayı gibi karşıma dikilirsin. Bir ağaç kadar olamazsın. Ufkuma düşen bir kalas bir kütük olursun. Senin denizden anladığın budur. Öleceksem öleyim kalacaksam kalayım. Bu kadar budalanın, bencilin ve zorbanın var olduğu bir dünyada yaşamaktan zevk alamıyorum. Bütün duyularım hayvanlardan daha zayıfken beni diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğim düşünmek iken artık aklımı oynatmaktan korkuyorum. Artık senin gibilerin beynimi işgal etmesinden rahatsızlık duyuyorum.Yoruldum fişimi çekin artık. Demek ki benim seviyem bu. Demek ki bana ya ahırdan ya kümesten bir dünya gerek. İşte senin inancında budur yaşamak. Tevekkül edip yerini bilmek ve ona göre davranmak. Bu yüzden ben hem sana hem inancına baş kaldırıyorum. Çünkü ben insan gibi yaşamak istiyorum. Sen beni asla anlayamazsın. Çünkü sen başına taç takarsın. Buraların kralı benim dersin ve kimseye söz hakkı vermezsin. Oysa ben her hayat hikayesi bir kitaptır derim ve herkesi dinlemek isterim. Sen testiyi kıran da bir götüren de bir dersin ve su yolunda kabahat işlersin. Oysa ben yanık yüreklere su serpmek isterim. İşte sen bunu hiç bilmezsin. Sen ötekileştirmeyi çok seversin. Bense senin dinin sana benim dinim bana diyerek kendimi ve bir başkasını aynı ölçüde ötekileştiririm. Yoruldum fişimi çekin artık. Öleceksem öleyim kalacaksam kalayım. Bu kadar budalanın, bencilin ve zorbanın var olduğu bir dünyada yaşamaktan zevk alamıyorum.
Gardaş burası şunun yeri gardaş şuradan gak diyenlerin yaşadığı bir dünyada yaşamak istemiyorum artık.
Nice çocuklar öldürdüm yüreğimin karanlık dehlizinde
Tomurcuklar büyütürken katlettim en kırmızı güllerimi
Ağlarken anne diye bir babanın tokadını yedim ansızın
Yetim ve öksüz duygular içinde güvercin gibi çırpındım
Çocuksu duygularım çamurdu tozdu kalbimse temizdi
Seninle sevişmemi mi yoksa nü resmini yapmamı mı istersin? Seni öpücüklerle sevmemi mi yoksa tuallere çıplak resmini çizmemi mi daha çok istersin? Saçlarını okşamamı mı istersin yoksa onlara gül takma mı istersin? Sana veda ederken gözlerine bakma mı yoksa gözlerimi yumarak gitmemi mi, söyle hayatta hiçbir isteği gerçekleşmemiş sevgili ne istersin.
Bedenin yalnız, bedenin sahipsiz, bedenin aşksız upuzun yatarken rüyalarına mı girmemi hayal edersin yoksa tenine dokunmamı mı? Hiçbir hayali gerçekleşmemiş sevgili söyle ne istersin? Dudakların kurak topraklar gibi çatladığında ellerimle avuçlar dolusu su mu taşıma mı daha çok dilersin yoksa dudaklarından öpmemi mi dilersin? Söyle kaç kör kuyuya dilek için para attın ve kaç kez Yusuf yüzlü delikanlıların arkasından bakakaldın?
Söyle sevgili aşk adına nelere katlandın? Bir ressamın önünde ateşli bedeninin resmini çizdirirken kendini kaç kez cehenneme attın.Kaç kişinin yüreğini yakarken sen kaç kez buz kırıklarının içinde yattın.Eriyip giderken vücudundan buz sarkıtları kaç kez hislerine kar yağdırdın.Ellerin buz tutarken kaç defa sevda bahçelerine gül dikmeye çalıştın.Her seferinde yüreğini ezsen de çiğnemedin kan kırmızısı karanfilleri ve sevdin yine kanayan yaralarını.Söyle sevgili kendinden ne istedin? Avuçlarında söndü mü orman yangınları? Ne istedin ellerinden bir gül uğruna neden kırdın bütün parmaklarını? Söyle sevgili şiir yazmak varken neden kazıdın duvarları?
Sevgi adına uzanmak varken, sevgilinle yan yana, söyle sevgili kaç kez morgun metal yataklarına yapayalnız yattın.Hep öldün hep dirildin mi, sen bunun adına aşk uğruna yaşamak mı dedin.Söyle sevgili bunu nasıl söyledin.Nasıl dudaklarına ihanet ettin ve niçin yüreğine bunu ezberlettin. Kanın bir nehir gibi akarken damarlarından vücudundaki coşkuyu hiç mi hissetmedin?
Söyle sevgili sana şarkılar mı söyleyeyim yoksa birbirimize sarılıp yatarken çıkardığımız sesleri mi sana dinleteyim. Çatlak dudaklarına sağnak sağnak yağmurlar mı dökeyim.Söyle ihanete, zulme uğramış sevgili, bedeninden duru sular çıkararak yüreğine su mu serpeyim. Söyle seni nasıl seveyim?
Ağaç diplerinden uzayıp gider dağ rüzgarları ve gider bir kurt sürüsüne koklatır ceylan korkularını.Ah benim ceylan bakışlı, ürkek yaratılışlı sevgilim! ..Söyle bütün korkuların üzerine gelirken tecavüze uğradın mı? Hangi bakışın altında sildin gözyaşlarını. Sen yıldızların altında seyrederken gece kuşlarını, hangi karanlık ürküttü yüreğini. Söyle artık söyle yüreğinden utanma, utanma duygularından çevir Allah'a ellerini ve de ki ben ne cennete ne cehenneme ne de arafa layığım.Ben layık olmadığım şeyler yaşadım çünkü.Artık ben bana layık olan şeyler yaşamak istemekteyim.Söyle sevgili utanmadan söyle sen kendinden utanırsan bütün insanlık kendinden utanır. Sadece karanfil kokulu bir gecede yızdızları seyretmek istediğini ve aşkla sonsuzlaşmak istediğini söyle.Şunu bil ki seni herkes bırakırsa ben yanındayım.Çünkü gemiyi önce fareler terk eder.
Hayatımda yer almayanlar cenazeme de gelmesin. Onların hayır duasına ihtiyacım yok. Onların duası beni yaşatmış olsaydı eğer; şimdi tabutta olmazdım. Ey Cemaat- i Müslimin! Seninle aynı safta namaz kıldıktan sonra sen hep kendine dualar ettin. Ben ellerimle caminin penceresinden senin günahkar bencilliğini bir kilim gibi sildim. Şimdi o kilimin üzerinden cenazemi taşıma! Bırak cesedim senin duaya kalkan ellerinden de uzak dursun. Yaşarken bana öğrettiğin: “Benim pisliğimi çekemediysen intihar et.” sözün senin duanın besmelesi olsun. Bırak da cenazem yıkandıktan sonra, seni yaşatan bencilliğinle kirlenmesin. Bu dünya sizin olsun. Benim ölüm tutkum, senin yaşama sevincinden daha muhteşem olsun. Ey Cemaat- i Müslimin! Kurduğun dünya sahnesinde, hep baskın basanın oldu. Ellerinizdeki kutsal saydıklarınızla ve oruçlu ağızlarınızla binalar basmadınız ama; insanları pencerelerden attınız. Sonra perdelerinizi öylece kapattınız. Hep şunu dediniz: Sabır dinimizce kutsaldır. Böylece sizin zorbalıklarınıza kutsal bir etiket buldunuz. Bir marka yarattınız inanç adına. Sonra inanları deve yapıp üzerlerine binerek, size inanmayanların üzerine yürüdünüz. Yok yok tabutumda peygamber çiçeği olsun. Ben o çiçeği bir vazo gibi kırılan kalbimin içinde besledim. Allah herkese kalbine göre versin. Ey Cemaat- i Müslimin! İster laik ol, ister komünist ol, ister çağdaş ol, ister dindar ol, ne olursan ol deyip gel diyemem. Ben Mevlana değilim, Şems gibi ya ölüme ya da karanlığa çeker giderim. Senin fikri garabetlerinle beynimi bir çöp tenekesine çeviremem. Ey Cemaat- i Müslimin! Yaşarken beni hiç sevmedin, şimdi cenazeme neden geldin. Ben dertlere gömülürken yoktun, şimdi cenazemde neden varsın. Neden beni gözlerini kaçırarak yok saydın. Şimdi yoksa bana ağlamaya mı geldin. Sen o gözyaşlarını al, başka insanların ayaklarını kaydırmaya git. Senin gözyaşların sinsi sinsi gülüşünden daha tehlikelidir. Çünkü beni de sen kurşun gibi dökülen gözyaşlarınla ölüme gönderdin. Ey Cemaat- i Müslimin! Gözyaşlarına kanarak beni sevdiğini sandım. Senin sevgin, senin nefretinden daha zalimdi. Ey zulmün inancını altın varaklı dualara yazan. Şimdi mezar taşıma ne yazmaya geldin. Ey Cemaat- i Müslimin! Şehrin eşrafı oldun, gözlerime gözlüklerini soktun. Saatçide bana hep saatli bomba verdin. Seni beklerken cami önlerinde, güvercinleri paramparça olan bedenimle besledim. Senin semtinde başıma neler geldi. Polis senden yanaydı, asker senden yanaydı. Ben derdimi hiç kimseye söyleyemedim. Ey Cemaat- i Müslimin! Sen bir kara gömlektin. Yıllarca seni üzerimde taşıyarak bir günahkar gibi gezdim. Şimdi o gömleği kefenimin cebinde sakladım. Allah'ın adaleti beyazı, beyazdan; siyahı siyahtan ayıracaktır. O siyah gömlek bakalım, Allah'ın karşısında kimi masum ve temiz çıkacaktır.
Dünyada her şey birbirini tanımlamak ve tamamlamak için vardır. Gökyüzündeki yıldızlar ve ay geceyi tamamlamak için var olabilir fakat geceyi asıl tanımlayan baykuştur. Aslanı tamamlayan her ne kadar ceylanlar ise de onu şühesiz ki tanımlayan kükremesi ve yelesi olacaktır.Kelimeler,resimler ve müzik hayatı tamamlayan anahtarlar olabilirler fakat hayatı asıl tanımlayan insandır.Çünkü insan bütün anahtarların kapısıdır.Hayatta en bağlayıcı şey insanın kendisidir.Bir kişinin duygu ve düşüncelerini bir başkasına açması bütün kainatın kapılarını açmasıdır.İnsanı anlamak hayatı tanımlamaktır.
İnsan denen büyülü kapıyı aralamak kelimelerle mümkün olacaktır.Anahtar nasıl kendine uygun kapıları açarsa duygu ve düşünceleri tamamlamak en uygun anahtar kelimelerle yapılmalıdır ve insanı tanımlamak kapılar açmak olmalıdır. Parçaları birleştirip aklımızdan geçenleri ortaya koymak kelimeleri bir ifade gücü haline getirmek insanı anlatmaktır ve tanımlamaktır.
Kadını tanımlamak saçların, gözlerin, yanakların, ellerin, kadına dair her şeyin, hepsinin kendi renginde olmasıdır.Kadını erkek tamamlayabilir ama onu ifade eden kendi rengidir ve o renk kadını tanımlamalıdır.
Oysa bütün kadınlar aynı renk sanki. Sanki tüm kadınlar aynı moda, aynı parfüm ve aynı tamamlayıcıların bir ürünü.Peki asıl renkleri nerede? Kendini tanımlayan farklılıkları nerede?
Ve erkekler...
Tamamlanmamış bir pop şarkısının, tamamlanmamış nakaratının eksik harfli ünlemi gibiler.




-
Adem Korkmaz
Tüm YorumlarOsman DEMİRCAN Henüz tanışalı iki ay oluyor.Son derece mütevazi,alçak gönüllü,yüreğinizi onun ellerine emanet edebilirsiniz.Sizi üzmeyecektir emin olun....