Osman Demircan Şiirleri - Şair Osman Dem ...

Osman Demircan

Sanki dünya yuvarlak bir masa... Ye babam ye... Bunca ağzın kendi kazandığını kendi yiyecek hali yok ya. Bazıları solcuyum der yüreğimin yarısını ister. Bazıları kapitalistim der yüreğimin tamamını ister. Yer bitirirler beni. Bak elma ağacı hiç konuşmalarda mı? Her baharda çiçekleri açmakta. Sus bir lamanın ayak izi bile senin bastığın yerleri daha az kirletmekte. Sen solcuyum dersin, bir canavar gibi dünyayı çiğnersin. Bir kapitalistim dersin, her yere girer çıkarsın. Ufff sıkılmaktayım onun bunun ne olduğundan. Sadece dünya yuvarlak masasına yumruğunu vurmaktayım. Kimseye kendimi yedirtmeyeceğime ant içmekteyim. Sonuçta it ittir. İtin rengi değişse de, huyu değişmez. Hepiniz balkonların dudaklarından akan salyalarsınız. Ne zaman semtinize gelsem, it gibi peşimdesiniz. Bırakın beni artık. Ben sizin yüreğinizin büyüklüğünü bilirim. Ey solcu senin yüreğinin büyüklüğü kadehin kadardır. Ey dinci senin yüreğin türbanın kadardır. Ey kapitalist senin yüreğin ise para kadardır. Bırakın beni sevmeyi. Her birinizin karışımından anca kara bir büyü olur. Bırakın mavilikler üzerimde kalsın. Sizden yağmur beklememekteyim, lütfen kara bulutlar gibi başımda gezinmeyin. Bilirim ellerinizin büyüklüğünü. Elleriniz ekmek kavgasında fırıncı küreği gibidir. Avuçlarınız dua ederken kepçe gibidir. Şimdi söyleyin hangi sofrada bana yer açarsınız? Bari yalnızlığıma saygı duyun. Bırakın kendime yeteyim. Bırakın beni övmeyi. Aynalarımı kırmayım yeter. Sizden bir kelime istemem. Sonra şiirlerime çalıntı dersiniz. Benim hayattaki en sevdiğim şeyi benden almak istersiniz. Bırakın bana virgül ve nokta olmayı. Elbet bilirim cümle kurmayı. Ey insanlar zaten bu hayat denen kitabın kötü cümlelerisiniz. Yollar, arabalar, trafik polisleri hep sizin olsun. Ne olur satır aralarımda gezinmeyin. El ele tutuşun, dudaklarınız kopacak kadar öpüşün; ama lütfen yalnızlığımı bana verin. Ben yazı yazarken dünyanın en mutlu insanıyım. Gelip başımın etini yemeyin. Sen git promosyonlarda olanları bul. Sana bir araba, bir ev, bir de maaşla birlikte kendisini versin. Ey solcu benim şiirlerim senin sloganın olamaz. Sloganlar yalanları örter ancak. Ey dinci benim şiirlerim saçının bir telini örtemez. Çünkü şiirlerim hep günah kokar. Ve her mısramda zebaniler gezinir. Senin cennetlik haline yakışmaz. Ey kapitalist benim şiirlerim senin karnını doyurmaz. Git açık arttırmada satılan tablolara bak. Benim şiirlerim zencidir. Senin hizmetçin olmamak için, bembeyaz dişleriyle güler. Sen bunu anlamazsın; çünkü senin ağzın hep kokar.

Devamını Oku
Osman Demircan

Her an kapı çalabilir içeri azrail girmezse jandarma girebilir. Çocuklarına söyle ağlamasınlar. Eşine söyle kadın olmak zor; erkeğini elinden alabilirler. Bütün kapılar kapanabilir de. Sonra bir tekmeyle içeri polisler girebilir. Bileklerine kelepçe takabilirler alnına bir kurşun sıkabilirler; erkek olmak zor. Yüreğini ezebilirler.
Yaşamak zor yaşamak zor. İnsanlığını alabilirler. Kalırsın gurbet elllerde seni baştan aşağı jiletle kesebilirler. Kuyunu kazabilirler. Kanun çok yasak çok. Seni ölüme mahkum edebilirler.
İnsan olmak zor insan olmak zor. Seni kirletebilirler. Manda gibi sana çamuru sevdirebilirler. Senin dünyan burası diyebilirler. Eline silah verebilirler. Ya askerde ya savaşta öl ya da intihar et diyebilirler. Burası dünya sana yeni haritalar, yeni çemberler çizebilirler. Sonra ateşe verebilirler. İyi bir vatandaş ya da iyi bir kul olup olmadığını ölçebilirler. Seni cehenneme itebilirler. Kötüler için yaşasın cehennem diyebilirler. Seni kötü edenleri ise ödüllendirebilirler. Burası dünya...
Seni susuz bırakabilirler. Sonra çölde yaşayamıyor diye çamı suçlayabilirler. Onu dağlardan koparan elleri öpebilirler. Yüreğine su serpmeyebilirler. Bulutları sahiplenebilirler. Sonra dudakların çatladı diye seninle alay edebilirler. Ağlarsın ağlarsın sesini duymayabilirler. Köpekleri üzerine salabilirler. Sen avsın onlar için kanını dökebilirler. Kanınla beslenebilirler. Burası dünya...
Bu dünyada ezilen çok ezen çok. Bazen safları değişebilirler. Bazen ise el eli ezebilir ayak ayağa çember takabilir. Kardeş kerdeşi öldürebilir. Bıçak bıçağı bileyebilir. Bir gün karşına kendin gibi biri çıkabilir. O zaman mehşer yeri kurulabilir, kendinle hesaplaşabilirsin.

Devamını Oku
Osman Demircan

Yollar bir karanlığa saplanır adımlarım yaralanır
Sana her gelmek isteyişimde ayaklarım kanlanır
Bir kibrit ateşidir insandaki gurur hemen söner
Yıkıntılarım heyelanlarım bedenimi sana sürükler

Herkesin başında zaferden taçlar her an ışıldar

Devamını Oku
Osman Demircan

Hangi çeşmenin girdabında ellerin su içmek niyetine sele tutuldu.Ve hangi nehrin akıntısında yüreğin duygulara boğuldu.Soluğunda çakıl taşlarının sertliği mi oluştu.Her nefes alışında yüreğine kayalar mı düştü ve neden böyle bir acıya dönüştün.Az daha bir ekmek adına buğday tarlalarına dil uzatacaktın.Ve kızarak ona buna gökteki bulutlara laf atacaktın.
Bulutları ağlatacaktın.Ve böylece çiçekleri ve buğday tarlalarını sulayacaktın.Oysa ellerin çoktan kan tutmuştu.Avuçlarınsa pamuk tarlaları dolmuştu.Vazgeçmiştin yarana tuz basmaktan.Her yere pamuk ekmiştin böylece yaralarını iyileştirmiştin.Ağlamayı salya sümük şarkılar söyleyenlere bırakmıştın.Neden neden öyleyse ağlamamak adına bir nehre kendini atmıştın.
Sözlerin bir nehir olmuştu.Ağzından akan sular dudaklarından çağlayanlar halinde kopmuştu.Sen yüreğinin vanalarını kapayarak coşmuştun.Dünya yüreğinde bir fındık büyüklüğündeydi.Ve kabuklarını kırarak sular seller gibi kendine yollar ve yeni dünyalar kurmuştun.
Pamuk tarlalarının üzerinde kanlı bulutlar dolaştığında ve her yerde yarasalar uçuştuğunda çeşmeleri yıkmıştın.Artık bir pamuk tarlasında nehre dönüşmüştün.Hem yüreğine su serpmiştin hem yaralarını kendin sarmıştın.
Karanlık bir gecede hem şiir hem yalnızlık olmuştun.Ne yıldız vardı gökte ne de yağmur.Şiir parmaklarının ucundan akmıştı.Sen mısra mısra avuç dolusu suya doymuştun.Kendine ait bir dünya kurmuştun.Masmavi sularda yüzmüştün.
Zamanı cehennem gibi tutmuştun.Hayat akıp giderken ayak diplerinden küle dönüşmüştün.Beynindeki kirişler yıkılıp ateşli düşünceler haline geldiğinde su su diye tutturmuştun.Ve sonra dudaklarından serin ve ferahlatıcı cümleler döktürmüştün.

Devamını Oku
Osman Demircan

Gülüşün alevdir gecelerimin soğuğunda
Aşktır dudaklarının arasındaki o sıcaklık
Toprağın çatırdaması gibi o gülüşlerinle
Yıllardır beklenen baharsın sen kışımda

Bana ne gül ver ne de elime ellerini koy

Devamını Oku
Osman Demircan

güvertenin kenarından denize bakıp
atıyorum gölgemi, sülietimi mavi sulara
bağırıyorum çağırıyorum boğuluyorum
bedenimi taşıyor gemi yine geleceğe
geçmişim ıslak elleriyle güle güle diyor
kaç intihardan çıkışım bu bilmiyorum

Devamını Oku
Osman Demircan

Fırtınanın dindiği andaki bozkırın ruhu sarı yapraklarda hayatın ta kendisiydi. Yamaçlarda, dağlarda, ovalarda, ağaçlar toprakla sevişmekteydi. Dallarda çiçekler tohumlarını çıplak toprağın kasıklarına dökmekteydi.
Hadi gel yağmur görsün sevişmek rüyalarda. Gecelerce büyüsün saçlarınla uzayan şarkılar. Vadi diplerinin henüz su görmemiş kuytuları gibi dinmez dediğim duygularım durulsun. Ey sevgili bu gece kalbimiz aşkın okuyla tam on ikiden vurulsun.
Suların çekilip yükseldiği zamanda söğüt dalları gibi düşelim yakomazlara. Hadi gel günlerce bir bedevi gibi yürüdüğüm çöllerde dudaklarım yağmur görsün. Bozkırın ya da çölün ruhu gibi ruhum sularınla hayat bulsun. Canlansın aramızda açan çiçek. Yangın yerinin artık dumanı tütsün..
Hadi gel bu çığlık çığlığa orman sessizlikle dolsun. Çam ağaçları ve çınarlar tazalenen bir şiirdir aşk coğrafyasında. Tohumlar fidana, fidanlar ağaca dönüşürken biz de alev alev yakıp gitmeleri bırakıp erelim vuslata. Bir tohumun yeryüzüne çıkması gibi aydınlığa kavuşalım. Karanlıktan kurtulalım. Kalbim dayanmaz gecenin hoyrat karanlığına. Gel seninle yıldızları toplayalım. Bakışın değsin bakışlarıma.
Elimin değdiği her yerden gürültü çıkmakta. Sözümü kesmekte kocaman ağızlar. Ne olur kurtar beni insanım diyen bu canavarlardan. Yalanlar, yıkımlar dişler arasında insan etidir. Bak yine birbirini yemekte insanlar. Hadi gel bir tatlı gülüş, bir tatlı öpüş kondur dudaklarıma. Bu insan cehenneminde çok susadım sana.
Gün boyu yaşadığım karanlıktan sonra ne çıkar akşam yıldızlar dolsa rüyalarıma. Yeter gündüz ve akşam çektiğim her yerin sensizliğinden. Sağanak sağanak yağmurlarla gel bana. Bu insan cehenneminde susadım sana.

Devamını Oku
Osman Demircan

Bir özgürlük havalanır güvercin tedirginliğinde yalnız
Kanadı kırık umutsuzlukların tam ortasından apansız
Ağla serçe gözyaşlarınla ölümün tutsaklık olmayacak
Unutma ki gözlerin yine eskisi kadar güzel bakacak

Senin olmuş dünyanda hiç kartal kanadı kalmayacak

Devamını Oku
Osman Demircan

Pencereme vuran güvercinler döküldüler. Ben onlara bir şey yapmadım. Her şey kendiliğinden oldu. Sadece ben evim sıcacık olsun istemiştim. Karda kışta evim soğuk almasın diye cam taktırmıştım. Nereden bilecektim güvercinlerin pencereme çarpacağını. Nereden bilecektim benim rahatlığımın bir başkasının huzurunu bozacağını. Evim benim yuvamdı sadece. Sığındığım bir dört duvardı. Oysa masmavi gökyüzü ve yemyeşil dallar onlarındı. Cami önleri ve şehir meydanları hep onlarındı. Neden beni sımsıcak evimde buldular. Neden pencerelerimden kan içinde döküldüler. Bir manzara istemiştim sadece doğanın güzelliklerini camlarıma vuran. Neden benim mutluluğum bir başkasının mutsuzluluğu oldu. Oysa hep insanlara kızardım kendi rahatlıkları adına başkalarının rahatlığını kaçırdıklarından için. Güvercinleri kaçıramadım pencerelerimden. Ekmek kırıntılarıyla doldurdum ben gözyaşlarımı. Öyle bir dünyada yaşamaktayız ki birisinin eti bir başkasının sofrasında. Bir başkasının gözleri bir başkasının bakışlarında. Herkesin bir başkasından ne koparabilirim çabasında olduğu bu zalim dünyada evime kapanmıştım. Camlarımı tüm insanlara kapatmıştım. Şimdi bu güvercinler de nereden çıktı. Neden benim gökkuşağı rengindeki dünyamı bir yağmur kaçağı gibi griye boyadılar. Dünyanın tüm kuşları evimin üzerinden geçerken, ben yerden göğe kadar haklıyken, neden tüm güvercinler penceremden döküldüler. İnsanlar hep dört bacakları üzerine düşerken, ben yine yüzümün üstüne düştüm. Yine her şeyi elime yüzüme bulaştırdım. Pencereme vuran güvercinler döküldüler. Ben onlara bir şey yapmadım. Her şey kendiliğinden oldu. Sadece ben evim sıcacık olsun istemiştim. Kuş tüyü yastıklarda yatmak istememiştim oysa. Nereden çıktı bu kuşlar. Neden beni kanatlarıyla acılara attılar. Kanadı kırık bir kuş görsem sanardım ki bütün gökyüzü başıma yıkılacak. Bütün kuşları alıp uçurmaya çalışırdım. Şimdi güvercinler uçarak tüm gökyüzünü başıma yıktılar. Kollarımı kanatlarımı kırarak beni kediler dünyasında, bir güvercin tedirginliğinde yaşamaya mahkum bıraktılar. Nereden çıktı bu güvercinler. Onların üzerine arabamı sürmemiştim ki. Onları ben gözlerinden vurmamıştım ki. Niçin beni böyle ağlattılar. Neden beni hayatın en güzel yerinden, pencerelerden vurdular. Hayatımı neden bir zindana döndürdüler. Ben insanları hiç rahatsız etmek istemezken, neden insanlar beni karanlığa boğdular. Neden insanlar güvercin edasıyla pencerelerimi kurşunladılar.

Devamını Oku
Osman Demircan

bir güneşli havada herkes neşe içinde oynuyordu.herkes çok mutluydu.herkes güzel otlar üzerinde yuvarlanoyor ve berrak sularda yüzüyorlardı.bir gün havalar soğumaya başlamıştı
havalar kararmaya başlıyordu güneş gittikçe görünmüyordu büyük bir fırtına çıkmıştı ağaçlar gittikçe yere düşeceklerdi çiçeklerin yaprakları havada uçuşuyordu.derken havalar açtı
ve bu fırtına sona erdi. ve herkes mutlu oldu ve oyunlar oynadılar derkenhava çok ısındı herkes çok terledi her yer kurumaya başladı ama bitkiler çok büyümüştü lavabopdan akan sular kurumuştu
herkes susuz kalmıştı insanlar ve hayvanlar su içmek istiyorlardı derken havadan yağmur yağdı yine aynısı gibi her yer su oldu ve bu olay bitti

Devamını Oku