Ağlasın yâdımı tutan akşamlar
Bir sabah ansızın ölürüz ümra.
Heykeller üstüne karanlık damlar
Güller ülkesine yürürüz ümra!
Saplanır göğsüme bir zehir mızrak
Hicranın deva bulur da hüdadan
Sabır bir değirmen, akıl toz olur.
Ümidin ziya bekliyor ferdadan
Her lahza yüreğine balyoz olur.
Düşler bir bataklık, rüyalar uzak
Beste beste seslenirken ümide
Geçiyoruz hem ömürden git gide
Yeniler eskirken geçen seyirde
Yadın kalıyor sönmeyen hatırda...
*****
Sırrına bel bağladık adın saklı
Ravnakı sırrından muzdarip olan kim varsa
Ki onlar nasıl nasıl bahtiyar olmuşlarsa
Elmastan incilerden yaldızlı yüreklerdi
Bilirim onlar bir gün elbet geleceklerdi!
Sarmaşık menekşeler sarmaşık gönül nasıl?
Yıllarca biz hasrete hasret bize muttasıl
Kaç asırdır bekler bu hasret seni
Atların yüreğinde takat kalmadı
Getir beni bana zincirleyeni
Gönül kuşlar gibi kanat açmadı...
Beyazın bahtına düşen her siyah
Kırk testiden dolu taşkın hayalim
Taşırım kırmadan, dökmeden yaz kış
Beklemek, yıllarca ömrüme talim
Anladım, dem vurdukça nakış nakış...
Kırk testinden dolu taşkın ezberim
Târık yüreğinden vefâ leyline
Karanlığı leylâdan düşer yine
Yıllarca süren gönül âhengine
Tutuşur sular tutuşur da yanmaz.
İhsan bekler niyazıyla keremi
Gönül töresinden, varsa bağlanan
Başını, meydana koysun da gitsin!
Naylonu, poşeti sevdadır sanan
Saçından akları, koysun da gitsin!
Zaman var, tükenmez ümidin, neden?
Ölmüşlerin karnı tok gözü pek
Yaşayanlar neden hep açtı
Akrep vardır gözbebeklerinde
Bilhassa o zehirden medet umanlar...
Karanlık sancılara memur gibi
Ay geçiyor yıl geçiyor gün gün ömrümüzden
Hicranlar baharından kederi gamı güzden
Demli çaylar eşliğinde hasret türkümüzden
Saçlarım ağarıyor sen bunu bilmiyorsun...
Puslar dağılıp karlar erirken doruklarda
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!