Gene akşam,
Gene iki kadeh güneş batmakta,
Kıyıda pul pul sular.
Ve güneşin erişemediği yerlerde,
Şişelerde, gözlerde, yüreklerde,
Sahipsiz, sarhoş ve dul duygular.
Gecenin kirleri yıkanmalı önce,
Okula gönderilmeli bütün sokaklar,
Ortalığı derleyip toplamalı,
Etrafta hiç bir şey olmamalı huzurdan başka,
Çünkü Esin gelecek,
Yeşil şiirler yazılacak gözlerine,
I
uzaklara kaçmak zamanı şimdi / seni
yanlış çözülmüş bir problemin sonucu gibi
gecenin karatahtasında bırakarak
ama faydasızdır bilirim
Tek tek öp,
Hüzünlerini ve dünlerini, vedalaş;
Koy yüreğindeki yerine ve unut.
Damıt gecelerini, temizlen.
Yüreğini sessiz akıntılara bırak,
..........................................-kaçıp gitmelerdeyim bu kentten
...........................................durmaksızın sana çekilmekteyim -
uykumu döktüğümde yollarına,
sen; ürkek bir serçe gibi sokulurken yüreğime,
Sen, beş duyusunda duyguların
Ve sessizce uyuyan suların,
Kaya kovuklarındaki yatağındasın,
Yatağımda olmak yerine..
Ben, ters yönde,
..........................' kendine yenilen bir kadına..'
İçini kulaçlar kadın
Döner sırtını sevdaya
Ayak izleri biriktirir yüreğinde
Yıllarca çaldığı kapıda
tenimden çalınırken tinim
fark etmediğimi var saydınız
ben dudaklarımı dikiyordum dudaklarınıza
ilk buluşma mevsimiydi iklim
oysa siz yıllardır bende vardınız..
Geceyi yürüyen adam, ruhu acıkınca, ilk molayı çocukluğunda verdi. Oturup bir ilkokul sırasına, öğretmenlerinin ilk öğretilerini anımsamaya çalıştı. Aklında kalan bir şey yoktu; bir okul şarkısından başka: “ çiçekli bahçemizin yollarında koşarken, bu gün okullu olduk sınıfları doldurduk, neşeliyiz (belki, / sevinçliyiz / di kelime; tam olarak hatırlayamadı) hepimiz, çünkü okullu olduk... “. Böyle bir şeylerdi .
Oysa; ne evin bahçesi koşacak kadar büyüktü ne de çiçekliydi. Okula başladığı için sevinip sevinemediğini de bilemedi. Yeni bir yoldu sadece yürünmesi gereken. o gün başlayıp, bir fakülteden mezun olana kadar sürecek on altı sene. Yedek subay okulunu da sayarsak, de ki onyedi..
Yan sırada oturan adam, “ Sen, kaymakamın oğlu değil misin “ diye sordu.
“ Evet “ dedi, geceyi yürüyen adam. “ Bu benim suçum değil, benim seçimim de.. “
Kalktı sıradan, bahçedeki çocukluk seslerini çiğneyerek, dışarı çıktı. Genç bir şair
kardeşinin * çok sevdiği dizeleri geçti aklından : “ En büyük ihaneti çocukluğuma yaptım / Büyüdüm.. “.. Okul bahçesinin bittiği yerde bulutlar başlıyordu. Bu yüzden nerede olduğunu anlayamadı, ilk bulutun içine yürüdü. Güneşi göremese de terlediğini farketti. Biraz ferahlayabilmek için, okul yıllarını silkeledi üstünden, bir kaç eski sevdanın tozu kaçtı gözüne, yaşardı. Yanaklarından süzülen gözyaşını alıp, yüreğinin tavan arasındaki çeyiz sandığına koydu.
Ben kimim?
Bilsem verirdim cevabını. Senelerdir, hem de çok senelerdir arayıp da cevabını bulamadığım bir soru? Zor soru.. Nereden gelip nereye gittiğini bilmediğimiz iki açık uç arasında belirgin ne olabilir ki? Böylesine belirsiz başlangıç ve bitiş arasında, bu soruyu cevaplandırabilmek için hangi yapay ipucu işimize yarayabilir? ! !
Ben; iyi bir ailede, sevgi dolu bir ortamda yetiştim, okudum, meslek sahibiyim, iyi bir aile babası / annesiyim, çocuklarımı okuttum, üstüme düşen görevleri yaptım; Allah ‘ a dinime karşı saygılı oldum, hacca gittim, fakirlere yardım ettim, seçimlerde oyumu kullandım.. Bana nasıl olmam gerektiği söylendiyse öyle oldum..
O Bir Beyefendi..
Saygılarımla.
Sabiha Rana