Eflatun düşleri yorgun adam
Yürür şiirin sesinde
Yüreği kırgın
Dargın gözleri akşam
Hep gece olan sesinde
Bir garibanla içtim dün, bütün gün.
İzbe bir sur dibinde.
Eski bir şarap şişesiydi baş yastığı,
yorganı anıları,
yatağı acıları,
yalnızlığın pijamaları üzerinde...
Tümden tükendi dediğin gün umudun,
durgun ve kurak bir karanlığın
içinden çıkıp gelir, yağmurcun..
Filizlenir duygular, yeşerir,
iklimini bırakır avuçlarına.
Elinden tutup yeni bir günün
l – (0 promil)
önümde boş bir kağıt / elimde bir kalem,
masanın üstünde içi boş bir kadeh / bir boşluk
ve gecenin sıyrıkları..
birkaç imge, bir / iki imgelem..
dekor: bilmem ne kentinde bir otel odası..
pervazlarından yalnızlık sızan..
perdeler kataraktlı, öteler görünmüyor..
konu: bir özlemin perde arkası..
yazdıkça çoğalan..
orkestrada dokunuşlarınken çalan..
Sen hiç güzel şeyler yaşamadın mı, çocuk?
Gözlerinde kara mı var, beyaza bakamaz mısın?
Yapamaz mısın?
Günlerine biraz mavi, biraz yeşil,
Biraz pembe katamaz mısın?
bir tek son şiirini aldım
terkederken bu şehri
yükleyip enkazımı omuzlarıma.
sebebim şiirindi..
Hüznün bir uyku gibi sarınca gözlerimi,
okları acıların, yüreğime saplansın.
Dursun yüreğim bir şarkı vakti, yeter ki;
sen de ordasın ya; sana bir şey olmasın..
I
Dengemi bozuyor bu İstanbul
Kötü ediyor beni
Belli belirsiz ekseni
Üstelik / gözümün ucu deniz
Ahhh.. şimdi sana sarılmak vardı
Öpmek / dokunmak
Yok etmek içimde / eritmek
Kendime katmak vardı..
Bir başka ürperdi şimdi içim
O Bir Beyefendi..
Saygılarımla.
Sabiha Rana