Akçakoca'da 1943 'te doğdu. Bir memur çocuğu olarak, hemen hemen her sınıfı ayrı bir ilçede ya da ilde okuyarak liseyi bitirdi. Erzurum, Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi'nden mezun oldu. Askerliğini Yd.Sb. Teğmen olarak Kırklareli'nde tamamladı.
22 yılı aşkın süredir basın sektöründe çalışıyor. Emekli. (kağıt üstünde) Evli, iki kızı var. İki yıl Avustralya'da işçi olarak çalıştı. İngilizce biliyordu :))
(Bilgilerde eskiyor her şey gibi.. Şu günlerde bir teknede yaşıyor...)
I
Acemi günlerinden biriydi yazın,
yürekler tam yeşillenmemişti,
damarlarımda sevdanın filizleri,
yüreğimde, yalnız gecelerin üşümeleri,
sevdamı bulduğumda gözlerinde
kaç kurşun yedim, sayamadım.
kaç kere yıkılıp, kaç kere kalktım / yeni bir şafağa
ne acılar ne geceler giyindim
ne iklimler değiştirdim / yılan derilerimde
oturdum, ağladım / kuytularına sindim..
yaşam ölmektir her an
bu yüzden - görürsünüz, bakarsanız gözlerine -
kalabalık meydanlarında şehrin
kendi cenazelerini taşır binlerce insan
bir lastik gibi gerilir uzar zaman
bir u/mutsuzluğa gömerler kendilerini
sen;
yüreğime doğan yeni gün,
soframda bembeyaz örtü,
kadehim...
baktıkça okyanus gözlerine,
ritminde eridiğim.
l - tanışma
hiç girmemiştin düşlerime,
kahve fallarımda da yoktun,
çözemediğim bilmecelerde,
bir soru bile değildin.
BUKE (1. Hikaye)
Uyuyamayıp da kendimi gün ışır ışımaz sokağa attığım bir gün, yorulup bir yere çökmüştüm.. Şu sadece durak tabelası olan ara duraklardan biriymiş çöktüğüm yer. Bir kadın yanaştı yanıma, ` Ulus otobüsü geçti mi? ` dedi.. Bilmediğimi söyledim.. ` Siz ne bekliyorsunuz? ` dedi.. Bir şey beklemediğimi söyledim.. Güldü, ` Yazık size.. ` dedi, ` Bakın, ben hiç değilse otobüs bekliyorum.. `
Ben de gülümsedim ve sustum. Bu hikaye böyle başladı.
Seninle çiğdem topladığımız yerde içtim dün gece,
Otlar bile yeşermemişti oysa,
Bir çıplak topraktı uzanan, uzandığımız yerde,
Acılarımı o topraklara ektim.
Sendin dudaklarıma nokta nokta konan,
Sen vermiştin o acıları,
Mermisi namluya sürülmüş
bir tabancadır, yalnızlık..
İntihar, tetikte nöbettedir..
Bir tavşan kadar doğurgan ölümlere,
tek başına çalınan bir beste
- bu şiir ' d ö n ' anlamı taşımıyor -
kimin bu gece gözleri, pençeler,
bu hücre, bu duvar,
ışıksız pencereler,
................................- ışığı sevse, bedenin
..................................dışında yaşardı tin.. -
Nemrut, kendi yalnızlığında
heykellerini bağrına bastığında
vaktidir
O Bir Beyefendi..
Saygılarımla.
Sabiha Rana