Gökyüzü, çatıyla kucaklaşan penceremde
Sesleniyor kutlama coşkusu ve hevesiyle
Yeni yıl kar olmuş yağıyor lapa, lapa
Sevinç hüzünle ışıldıyor kar zerrelerinde
Ren geyikleri iz bırakmış olgun bulutlarda
Kalbinin derinliklerine insen
Bakamazsın, korkarsın
Ellerini ver desem bana
Yumruklarınla sıkılmış kalbin
Veremezsin, başaramazsın
Genelde kayıtsızım dünyaya
Özelde titiz mi titiz
Genelde satarım anasını
Satarım bakmam gözyaşına
Akşam yatarken ellerim temiz
Çocukluğumu duyumsadım dün
İstanbul Modern’in duvarlarında yine
Afişler, gişe memurları, artistler
Bana gülümsediler her köşede
Kısa pantolonlu bir çocuktum
Balık olsam sofranda
Kitap olsam torbanda
Martı olsam arkanda
Resim olsam ekranda
Yeter ki orda olsam…..
Her anın, ister cehennem olsun, ister cennet
Zaman zalim, çiziyor kendi bildiği yolunu.
Desen de “Dur daha yapacaklarım var hazret!”
Yine de getirir senin, benim için her şeyin sonunu.
Yine iniyoruz sabaha karşı, yokuştan
Bir kolumda Şukufe, diğerinde Zinnur
Ses yok etrafta ne kurttan ne de kuştan
Kaldırımlar sessiz, sanki gözleri mahmur
Yine ezan sesleri kulaklarımızda çınlıyor
Gelip geçse de şu yıllar
Gözler eski simaları arar
Yeter ki gönül yıpranmasın
Yeter ki yıpranmasın anılar
Şu karşı köşeden baktılar
Yitik çocukluk hüzünleri
Mis gibi burnumda koktular
Kalmamış bahçelerin gülleri
Elimden kaymış solmuş anılar
Ve Emek Mahallesi günleri
İçimde ararken seni yolculuğumun
Dışımda kaybolan zamandasın
Ne zaman yakın bir kıyına ulaşsam
Ulaşılmayan bir anda, mekandasın
Ufak bir toz zerresi içinde
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!