Rüzgara karşı mı duruyordum?
Bağrıma kazılmış bir siperde?
Uzakta bir köpek mi uluyordu?
Rüzgar sesi miydi esen her yerde?
Oysa sipere kazılan benim
Ağlayan yağmur, esen rüzgar
Memleketimden haber mi var?
Yorulup dolanıp düşünce kar
Siz de mi bitip kapandınız yollar?
Odumdan, ocağımdan uzaktayım
Heves uçucudur derlerdi gelip geçen
Zamanınsa su gibi aktığını gördüm ben
Şu sızı geçmiş gibi geldiyse de bana
Hep yokladı yaşam boyu derinden
Şiirler sırasızlıkta sıraya girmişti
Baktım yoktu oralarda seninki
Belli, saklanıyor kuşku bulutlarında
Görünür sanırım gelince vakti
Benimkinin iki gözü iki çeşme
O kadar alıngan değildir dedim kendime
Dayanmalıydı gelen günlere
Gülümsemeliydi geçen dünlere
Denedim söz geçiremedim kalbime
O kadar kırılgan değildir dedim kendime
Bir dal sürgün veriyor yeşil vadide
Yağmur bin bir bereket yağıyor ağaçlar el çırparken
Bir yaşam yeşerip filizleniyor doğan günde
Tabiat uyanıp da gelen bahar için kalkarken
Memleket bir sürgün daha veriyor yeşil vadide
Tam burada duruyoruz
Dünyanın ortasında
İnsanlık mezarında
Tam burada duruyoruz
Ayaklarımızı kan denizi yalıyor
Bir fahişe bakar uzaklardan
Kaçar tuzaklardan
Aires sokağında bir kapı çarpar
Daha güneş batmadan
Bir kabadayı av peşinde
Perdeler çekildi birden
Işık silindi gözlerimden
Uçurumlar parıldadaı arada
Yok oldu mutluluk daha bilemeden.
Sarardı ufuklar sararadı
Rüyalarla süsledim boşluğu,
Yaşam öyküleri üfledim.
Sırça köşkler yarattım,
İçinde yaşayamadığım.
Lezzetler vardı hiç tatmadığım.
Duyularımla ayırdığım beni,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!