Geçmiş anıların sürgünüyüz biz
Uçan zamanın vurgunuyuz biz
Pranga mahkumlarıyız yaşamın
Akan ırmaklar gibi değişir kimliğimiz
Balıklarız şu derin derya içinde
Bazen bir yaprak kopar dallardan
Süzülerek iner yavaşça
Geçmişi hatırlatırcasına
Döner de döner havada
Bazen hafiften eser rüzgâr
Gecenin peçesi içindeyiz
Erimeyen karanlığın karlı yolunda
Takırdarken adımlarımız sessiz
Ertelemek yok tutkuları sabaha
Bıraktıkça kendimizi gecenin koynuna
Kaygılara boğuldu yalnızlığımız
Işıklar da söndü tek tek
Mesut olalım dedik biz
Dediler saadet size ne gerek
Yalnızlıkla arkadaş olduk
Birazcık iç burkulması
Bazen de hüzün tutulması
Aslında yaşam yarası
Akıp giden günlerimiz
İğne deliğinden geçmeyen
Ateşi öldürdük
Güneşi söndürdük
Çektik göğün perdelerini
Günü geceye döndürdük
Şalımızı örttük ormana
Çarklar döndü, gökyüzünde şahlandı uygarlık
Bilimin şafağına kanıp, iştahla uyandık
Ellerimizle taçlandırdık verimlilik tanrısını
Yaşasın yarışmalar, sürünse de kalabalık
Benliğimiz şiştikçe daha da yalnızdık
Mevlana aşkıyla gönülden sevdiysen
Erenler gözüyle canı canda gördüysen
İki gönül bir dem deyip bildiysen
Bu aşk sönmez kül etse de gönlünü
Düşünde kokladığın tek gülünü verdiysen
Su aksa yolunu bulsa
Gül koksa dalını bulsa
Güzel kalksa şalını bulsa
Ben yarimi bulamam
Bahar gelse çiçek açsa
Gölgeme sığınıp saklanmalıyım
Ulaşmasın böylece acılarım bana
Dört nala uçarken korkularımdan
Savrulurken tasalarım dört bir yana
Kendime sarılıp aklanmalıyım
Gölgem henüz kaçmadan sabaha




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!