Sanrılarla buğulanmış, kuşkuların ustası
Belagatta pek de güzel, lafazanlık yaftası
Gülüşleri zaten solgun hastalıklar hastası
Küçük oğlum en çapraşık hor görmeyin amcası
Ortancası pek bi narin, hem saçları pileli
Açma dediler
Kapasam dolmaz ki
Sorma dediler
Bilmesem sarmaz ki
Sevme dediler
Gönül bu durmaz ki
Sözün bittiği yerde sen varsın
Dilin tutulduğu son noktasın
Kalbin çılgınca attığı andasın
Bırak gönül düştüğü düşte kalsın
Sen dillerden dökülmez halsin
Bir aydınlık doğarken
Yavaş yavaş saran etrafı
Nazlı nazlı ötüyor kuşlar
Bu güzel ilkbahar sabanı
Papatyalar açmış renk renk
Dalgaların mı bana böyle vuran?
Köpüklerin mi aşan şakaklarımdan?
Bir uçsuz okyanus derinliği gözlerin
Dudakların o suların kekremsi tadından
Issız adaların sessizliği suskunluğum
Tersim dönmüştü
İçime bakıyordum
Duyduğum ses neydi
Ben mi şakıyordum
Tersim dönmüştü
Yine bir gün böyle doğdu
Bir tarih daha kaldı gerilerde
Bir çizik daha kondu
Dünkü takvim yaprağı yerde.
Yeni umutlar sergilenen
Ceplerine daldır ellerini yaşam
Boşalt yılların doldurduğu ceplerini
Bir sinema şeridi gözlerinden akan
Son kez olsun seyret kendi kendini
Ağlamak bitsin, artık sana göre değil
Yüce dağlar yücelere yaslanır
Heybetleri kafa tutar güneşe
Gün gelir de uçan gönül uslanır
Yenik düşüp içindeki ateşe
Dik baş iner yüksek omza yaslanır
Dil ile öpüp badem tattım
Sövdüğümde küfre battım
Kalbim çarptı aşka yattım
Sözle bağladım kendimi
Kah coşarak nutuk attım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!