Çok şey öğretti bana paylaşılmamış zaman,
Fersah boylu saçlar ağarttı,
Fantezi kurduğum her an,
Dirhem dirhem aldı canımı.
Atamdan kaldı bu sevdâm,
gecenin, 'kuytu yollar' demi;
-çekinerek seker arabanız, pıhtı kokar!
hangi delinin gem'i; bilinmez, yılkı gönlünüz;
bıçak sırtı günleri mi, dost kazığı mı,
işi, ters; şavkı, loş;
haydi seçiver kırk satırı;
kurdu siner ay/ı görende
karda, belli belirsiz izi tüner
avcı, bilir bilmez sürende tözü;
avı kapan, ballı kârda;
-kuzu, çömez!
Ankara'dayım, yine hatırladım
Ne mekan yetti, ne de zaman
Taş gibi unutmaya seni.
Bana inanmayacaklar, yemin etsem
'Ankara'da binlercesi var' diyecekler
dokuz ay: ana karnına düş
onbeş ay: süte yapış
altmış ay: çeliba'ya diş
yüzelli ay: enayi arkadaş
yirmidört ay: tavla düşeş
kırk ay: işten sıvış.
Yüzün güler şu cemre düşünce,
Kış bitince, bahara çalar çünkü gönül,
Yâr sevince, anılar ne hoş olur,
Bal şerbeti damlar sanki diline,
Dertler de vız gelir, tırıs gider.
Derdi çeken ser mi, kim bilir?
Yüreğe dalan mermi bilir!
Gülü kanmaz, bağbana kibir
Belki tufân, şu câna kabir!
Körpe dili der ki cüzüne:
Heyhat, onca yıldız boşuna
Sen değilsen eğer parlayan
Sine maraz, gider hoşuna
Kış güneşi meğer karlayan
Yürek buz keser, dilim araz
Yağmur çiseliyor,
İşte; şimdi düşer damlalar,
Nasıl da mosmor bakıyor,
Islanan menekşeler.
Ey değerli abiler;
Dost-dost diye diye
Nice hatalara düşersin,
Kazan kaynatırlar içinde su yok,
Şapka eğerler, heyhat, kafası gözükmez,
Anadan yakın bilirsin her canı,
Elalem bir evcilik oynar ki;
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!