Bugün oturdum masama
En hüzünlü ne varsa yazacaktım,
Buruk kelimeleri de sırasıyla.
İlk dizede bir yüreği anlatacaktım,
Nasıl kan ağlar, verem olur, ölür,
Dün Mevlâna’yı gördüm düşümde,
Belki inanmayacaksınız ama,
Gerçekten konuştu benimle.
Bana: “Ey çocuk, gel dize”
“Ağzındaki ballı söze kanarsın”,
darı kilem aç, kilo yağır,
ömür ağu, sile suyunu hüllem
-hile, muzur!
ne yazsa, faydası yok;
-zırdeli kalem;
hey, anadolu kaplanı!
-ey pardus!
uyansın artık içinde hırs!
hangi deyyus sana küs?
-deyiver!
Sanatsal paylaşımlarda geçerli olan ilişkilerin temelinde, illâ ki önemli bir bağ kurmak isteriz; böylesi bağların varlığı yoluyla da önceliklerimizi belirler, zaman ayırma şansına sahip olabiliriz. Oysa bu paylaşımların dosdoğru yapılmasını önleyen de aynı gerekçedir; dostluk. Çünkü dost, paylaşım yaptığı kişinin sanatı yerine; yaşamdaki diğer çıkarlarını, benliğini korumayı şiar edinmiştir. Aslında bu hedef şaşması olmasaydı; dostluğun temelinde bulunan karşılıklılık ilkesi; iletişim gücünü rezonansa getiren, pekiştiren bir tetikleyiciye dönebilirdi.
İlk olarak incelenmesi gereken, kavramlar dostluk, sanatsal paylaşım, karşılıklılık ilkesi olabilirdi konuyu irdelemek için.
‘Dost’ Kimdir?
“Sevincimi paylaştığımda onu çoğaltan,sıkıntılarımı anlattığımda onların ağırlığını benimle birlikte yüklenendir dost. Ağlamak istediğimde yaslandığım omuz, eliyle gözyaşımı silendir. Gözlerinin içine sımsıcak bakıp aldırma bunlar hayatın cilvesi diyerek duyduğu acıyı kendi içine atıp seni avutma telaşına düşendir dost. Tüm zamanının dolu olmasına rağmen seninle bir bardak çaya zaman ayıran bundan zevk alandır. Belki defalarca anlatmışsındır aynı fıkrayı yada hikayeyi, yine de seni kırmayıp dinleyen seninle gülendir dost. Seni kırmayan ancak yeri geldiğinde seni incitmeden gerçekleri ortaya koyup senin canının yanmasına engel olmaya çalışandır. Çıkarsızdır, yanında olmaktan menfaat sağlamayı düşünmez. Karşılıksızdır, ne verdiklerinin hesabını tutar ne de bir gün bunları yaptım diyerek yüzüne vurmayandır. Günler konuşmadan görüşmeden geçsede, uzaklığını hissetmediğin yanında bulacağına inandığındır dost. Dostluk yeri geldiğinde gül uğruna dikeni tutmaktır.” (http://www.anakonu. com/dostluk-nedir/)
öyle şerhoşum ki bu gece;
-şerbetim, ayvaz; inadına boşum
şıramın özü şarap; yel, efil
neye ıkına kel başım; câhil kulum
saçı, rüküş; sakal, ehil
-serkeşim; deliye vekil;
Seni artık günışığında;
Hayat hikayelerindeki gibi hiç düşünemiyorum,
Belki masallarda, ya da deniz-kızı ülkesinde,
Bulutları yastık yapabileceğin,
Kaf Dağına atıyorum varlığını,
Benim üç vakitte gidebileceğim.
Bilinen bir fizik dersindendir
İki ayrı uydu,
Heyhat,
yörüngeleri farklı
Dizilir ritmik bir ekinoks çizgide
Sonra tutulup çekilir perçeminden.
Cehennem gibi sıcak ayrı dünya evlerindeyiz
Yasaklar konmuş bak, mahpus olmuş gönlüm,
Ne zaman gülse goncan, hor görüleceğiz,
Yüzü kızarmaz ki yüreğin, işine bakar her dem,
Peşini bırakmak yok; kan davası bu,
Gerekirse zor kullanacağız.
Boşveriyorum artık, inan,
Ömrümdeki o parçalar, benim nazar boncuğumdu,
Asla çalmadı nurumu; parlayıp durdu ışığım,
Budala hırsız hep masumdu.
Siliyorum şimdi bak, yürekte temiz kalmalı yâr,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!