Beğenmez Ağlama Duvarını, gözüm
'Yürek acısı nedir' bilirim, onmaz!
Sinmez içime, ayrılığın bayramı
Yanmak yaraşır şu bağrıma, can inmez!
Yol bulsam kavuşmaya, hadi güleyim
pamuğu kaçmış, ipi göğün
çöküyor üstüme kara bulut her öğün
gece basmış öğleyin
çaktı çakacak yılkı atıma
rüzgâr afalladı yine
Bazı şiirler vardır ki; dizelerinde barındırdığı tasvir gereçlerinin altında ezilir, okuruna vermek istediği masum duygular. Okur, duygulanmak yerine neredeyse bu imgelerle bombalanır; siperde ateşkesi bekleyen okura göre, rastgele açılan yaylım ateşinden başka bir anlam taşıyamaz imgenin ardında bıraktığı izler.
İmge; duyguları canlandırarak, okurun düşlediğinde dimağında yaşatabildiği birşeylere benzetip anlatmayı sağlar. Bilimsel olarak imge; (i) zihinde tasarlanan ve gerçekleşmesi özlenen şey, düş, hayal, hülya; (ii) genel görünüş, izlenim, imaj; (iii) duyu organlarının dıştan algılandığı bir nesnenin bilince yansıyan benzeri, hayal, imaj. Duyularla alınan bir uyaran sözkonusu olmaksızın bilinçte beliren nesne, olaylar, hayal, imaj’dır. Bir şiirin okunası olması için, genelde duygu patlamasını yaratan; sadece derin sözcükleri barındırması değil, onları havaî fişeklere benzeten görselliği ve imgeleri olması gerekir. İmgelerle sağlanan derinlikse, yaşamın çelişkilerini başarılı bir örgü ile veren, çoğul olay veya fikirleri birbirine dokuyan bir kurgunun varlığından doğar, bir zekâ işidir. İmgelem, somutluğun devâsa boyutlarında bile şiirde patlayıcı etkisi yaratır. Küçük bir yüreğin de aslında ölçüsünü öngöremediğimiz ışık yılları kadar büyük çöküntü deliklerine düşebileceğinin uyarısını verebilir. Şiirler varolsun ki; olmayana ergi yöntemine izin verip, imgelerin masalsı enginliğinde dolaştırabiliyor dimağları, ayrıca gönüllerde bir yer bulma çabalarına da güzel bir ortam yaratıyor hep.
İmgenin dozu artırıldığında, duygulandırma gücü de aynı oranda artmaz; tam tersine, konudan uzaklaşmak, konuyu odağından şaşırtmak, daha geniş bir yelpazede algılanmasını sağlamak isterken sahanlığını sığlaştırmaktan öte faydası olmaz. Dizelerdeki imgelerin yoğunluğu, şiiri manilerden uzaklaştıran tek gereç olarak dikkati çeker her zaman.
Bu çalışmada, yabancı olanların ayıklanarak dile uygun söz sanatlarının öne çıkarılması, başka kültürel yollarla diğer dillerden aktarılanlarınsa, dilin doğal yapısını bozarak, onu önce melezleştirdiği, sonra da bir başkalaşım geçirecek kadar özünden uzaklaştırdığı konusu işlenmektedir.
Dilin yalın biçimi melezleştirildiğinde, içine katılan yabancı öğelerle birlikte anadilin getirisi olan birçok anlatım zenginliğinden uzaklaştığı görülmektedir. Şiirde ahengi sağlamaya yönelik ölçü adına yabancı sözcüklerin dile eklenmesinin, dili olumsuz yönde etkilediği irdelenmektedir. Sonuçta dil üzerindeki bu tür katışık bir kıvama, 'gen aşılaması'ndan başka bir tanımlama yapılamayacağı sonucuna varılmaktadır.
Gen'in Tanımı
"'Arûz' ölçüsü, nazımda uzun veya kısa, kapalı ya da açık hecelerin belli bir düzene göre sıralanarak ahengin sağlandığı ölçüdür. 'Yön', 'yan', 'bölge', 'bulut', 'keçi yolu', 'deli', 'sarhoş deve', 'çadırın orta direği', 'karşılaştırılan', 'ölçü olan şey' gibi anlamları yanında, beytin ilk mısrasının sonlarına da 'ârûz' adı verilmiştir.
Merhaba şiir dostlarım,
Efendim, özellikle sitelere/gruba ilk girişte, en azından kurucu üyeye hitâp açısından ön adı vermekte büyük yarar var... Çünkü bazı rumuzlar, doğrudan hitâp için uygun gözükmüyor..
Bir grup içinde esasen, daha küçük ve tanıdık bir kümeyi oluşturma ve paylaşımı dostların birbirini teşvik edebileceği ortamı kurma hedeflenir.
Selamlar şiir dostlarım,
Gruplar, şiirlerin mesaj yoluyla yayılmasını sağlayan daha küçük öbekleri oluşturmaktadır. Dahası, benzer düşünce yapısına sahip kişilerin bir arada paylaşımını sağlayan daha hızlı ve etken bir aygıt...
Oysa, yazar adlarına dayalı çalışan 'antoloji.com/yazar_adı' ise, edilgen bir yapı.. Yani okurun gelmesini bekleyen yapı, çok pasif bir iletişim biçimi...
öyle şerhoşum ki bu gece;
-şerbetim, ayvaz; inadına boşum
şıramın özü şarap; yel, efil
neye ıkına kel başım; câhil kulum
saçı, rüküş; sakal, ehil
-serkeşim; deliye vekil;
Seni artık günışığında;
Hayat hikayelerindeki gibi hiç düşünemiyorum,
Belki masallarda, ya da deniz-kızı ülkesinde,
Bulutları yastık yapabileceğin,
Kaf Dağına atıyorum varlığını,
Benim üç vakitte gidebileceğim.
Bilinen bir fizik dersindendir
İki ayrı uydu,
Heyhat,
yörüngeleri farklı
Dizilir ritmik bir ekinoks çizgide
Sonra tutulup çekilir perçeminden.
Cehennem gibi sıcak ayrı dünya evlerindeyiz
Yasaklar konmuş bak, mahpus olmuş gönlüm,
Ne zaman gülse goncan, hor görüleceğiz,
Yüzü kızarmaz ki yüreğin, işine bakar her dem,
Peşini bırakmak yok; kan davası bu,
Gerekirse zor kullanacağız.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!