Şimdi Uzak yakın bütün sınırlarda
Dikenli telleri kesmek vaktidir.
Şoselerden, demiryollarından
Keçi yollarına sapmak vaktidir.
Yanaklarda mazeret gülleri açılmaktadır.
Vuruldular, ölmediler,
Gençlik nedir bilmediler,
Ölse bile solmadılar,
Bizimkiler, bizimkiler.
Bükülmedi bilekleri,
Sür felek durmadan kan dolu câmı bile
Kanla başlar her demin kandır encâmı bile.
Gün gelir al kan içer toprak da bir şan için
Bir yudum kandan alır, şair ilhâmı bile.
O AN
“Ali Şir Nevâi gibi”
Körpe bir gonca gibi yoluma çıktığın an,
Tenine yaprak gibi sarılmak gerekirdi...
Hayat köprüleri birer sırattır;
Kimi bedel ister, kimi hayrattır,
Öpücükler bile kırat kırattır,
Dudaklara konan mühürler vardır...
Gözyaşı akıtan nehirler vardır
Paltomuz yok diye üşüdük sanma;
Güneşten de sıcak düşlerimiz var!
Tibet Yaylası’ndan, Sarıkamış’tan,
Daha soğuk geçen kışlarımız var!
İstersen sana sevdiğin sanatçıları gönderebilirim bir dolmuşa doldurup...
Maykıl ve arkadaşlarını bagajda gönderirim.
Yolda inip kaçamazlar!
Bilirim yağmurda yürüyüşü seversin...
Yağmurcunum benim!
Yanımdasın, kalbim ilk defa bütün,
Herşeyden ilkönce sen varsın yanımda
Ne şarap isterim, ne deli tütün,
Varlığın gezdikçe sıcak kanımda...
Bırak oturmayı! lütfen kalk biraz,
Yanlış yollara döküldü maceramız,
Pul pul oldu ettiğimiz duâlar...
Fareler kemirdi düşlerimizi,
Gagaladı ucuz kanatlı kuşlar.
Yanlış atlara binen yoldaşlar,
Yanlış yollarda yitip gittiler...
Ala karlı bir dağ idim
Hiç bitmedi kışım benim
Doğrulduğum günden beri
Dumanlıdır başım benim
Taşlarımı söktü seller
Seyfi Kadeşim,
Sen doğuştan şairsin. Aman kendini harcama. Berceste mısralar senin kaleminde..
Mahir Ünlü