İşte bahsettiğin şu hazin sahne
Gitme kal diyemem, intizarımsın.
Adını verseler bu koca şehre
Geri al diyemem, imtiyazlısın.
Yazdığın adrese bekleme canım
Aşkın miyadı bitmez, haydi şafak söküyor.
Hakikatlere gebe, masallar ülkesine
Makül umutlarla git
Kanatları yük değildir kuşlara.
Bulutlar da göklerin müptelasıdır
Vazgeçmekten unutmak zor, özlüyorum cemalini
Dizlerimde fer kalmadı, salma öyle yokuşlara.
Has bahçenin gülü müsün, hem nazlı hem de işveli
Atamıyorum kalbimden, şevk başkadır çile başka.
Sevmek ihya eder kulu, aşk ziyan etti Mecnun’u
Çölleşen topraklarda biçare bekleyişler…
Şehirde anız kokusu, alı yeşili solmuş.
Kavrulmuş ümitleri!
Altın hızmalı gelin takılmış ufuklara...
Telaşlı seğirtmeler...
Dolmuştur kara tren, dönmez asla gidenler.
Aşkın seceresinde; ayrılık var, hüzün var.
Nedir telaşı rüzgarın?
Ocak başında üflenen kor gibi
Tomurcuk erguvanlar, nar çiçekleri
Küllerinden filizlenen anılar
Hasretin mahsur serde, eskalin neye yarar?
Onuncu köyde haziran, çıktım seyran tepesine
Yolları diken bürümüş, ot biçim orak zamanı.
Bir de ahbabım olmuştu, işgüzarların aksine
Yutkunup kelimeleri, meçhul hesaplara daldı.
Belleğinde yoğurduğu tariflerle yetinmedi
I.
Düzenbaz, her kurnazdan icazet alıyordu
Her işten sıvışmayı meziyet sanıyordu.
Mevsimler değişse de, bahaneleri hazır
Harmana kar yağarken, devleti kınıyordu.
Lamı-cimi yokken muğlak kelimelerin
Mitolojik söylemler maya tutmuştu gölde.
Tanrılar oğul vermişti boy boy...
Asil soylu krallar kutsanmıştı.
Arazi arpalıkları
Cennet bahçelerinin hesabı pek ağırdı.
Senli-benliyken Meyra; yazık, biz olacaktık.
İhtimallerle kardım toz pembe hayalleri
Yalnızlık ömre zarar.
Zihnimi kurcalıyor açık uçlu sorular
Tek düze basma kalıp, beton devrinden önce
Kaç tufandan demir almıştır insanlık acaba?
Dışarda yaz güneşi, turnalar göç ediyor
Başımda aşk ateşi, gençlik elden gidiyor
Sorma öteki beni, çoktandır görünmüyor
Şu hayat mektebinin, uslanmaz neferiydim.
Akıl, fikir derleyip, kapıldım hayallere
Dehşet yazıyor.