yürüdü zaman cemre kuşanarak
dayandı kanlı ve aç ağıtlara
can pazarına
çiçek ölümlerine
kalırken yivlerde paramparça dudaklar
bu yolda esmer uçurum olmasa
1
sesim çıkmıyor
yıllar işkencelerde geçiyor
notasını yıtırmış sazım
mızrabı kırık
şah damarımda yalnızlık dolaşır
yorgun çarpıyor kalbim
kayıp sevinçlerin ülkesinde
biz değilmiydik erguvan
bizdik dik duran
özürlüğü toprağa savuran
Elim
Ayağım
Kanadım
Mecalim
Kadınım
Aşkla tanışıklığım
ülkemde her şafak
Cellatların avazı bilenir
Gün ölümü öğrenir aç ve zulümle
Boyun eğmiş sürüler geçer
Aklini yem etmiş
Firavunun kanla yazılı diline
her şiir imgelerle süslenir
her kentin memelerinde sürgün
kent gözyaşlarına hazır göz gibi bakar
bekler küllerini
cellat sessizliğinde akarken zaman
kavalını çalıyor aç erguvan
Dökülürken pembe bulutlar
Göz kapaklarının altında
Yalın ayak geldiler Anadolu dan
Onurları ve yalandan ırak kemikleri vardı
Ve çivi işlemez çakır gözleri
Taşı toprağı altın dediler
gecenin biri
sokaklar namusuna dokunulmuş genç kız gibi
sessiz
beynimde zehir zemberek anafor yorgunluğu
ay kendini bölmüş
gangster avazında kurulmuş saatler
yeşildir rengi özgürlüğün
çocuktur gülümser bin yıldır
kavgayla çoğalan insana
ve insanlar ölür
gözleri kahramanca kavgada
anlayabilmeli
PRANGALI DÖRTLÜKLER
meyhane üzerine
içti külhanbeyi oldu
içtikçe salyalaşan ağzı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!