hoyrat düşüyorum günlere
efkarım dayanır gözlerime
sevdalıyım
demirlenmişim esmer gökyüzüne
ayağımda pranga
tutmaz dizlerim
dışarda yağmur
gözlerimde yaşamanın yorgunluğu
sakallarım uzamış
yürüyor puşt kalabalığı
yüzümde boğum boğum çileler
ardı ardına yanlış
Kara gözüyle
Buğday teni ile
Pınara koşan nazlı ceylan
Dört yanda efkarımla kara sevdam
Karşıma çıkmadan önce
Çarpmadan sol yanıma sıcak, sıcak
gün çıngırağını gösterir
sen ellerin gözlerine düşmüşken
yedi kat yerin altına girdim
yüzümde dağılıyor
aşkın karanlık yüzü
anam tanımaz oğlunu
yapayalnız düşüyorum şafağa
kaldırımlarda insan sürüleri
bir ip atılmamış boynuma
beni bıçaklar ayrılık ölüleri
bana acıyı anlatan şehir
siyaset kötü oyundur
bu hortumcular kimin soyudur
çalmak ahmakların huyudur
gariplerde allahın kuludur
derdi namus yoludur
talan ömrümüzün acı sonudur
şimdi ellerim tuzakta
yar benden uzakta
bu hasretlik bitmez
başımdan belalar gitmez
kime ne diyem
anlayabilmek yılan dilli şu çarkı
insanca yaşamaya dilenmek
belki sindirellanın dudaklarında
belki umudun çırpınan yapraklarında
saplanıyor bedenime feryat
adı yok
bu kemirgen bozgunlardan
savaşlardan
afrikadaki yalnızlıktan
çocukların çığlıklarında
sayfalar yol olur
can bulur
esmerleşen gecenin yanaklarında
çılgın bir çocuktum ben
kaldırımlar tanır beni
birde sen tanırsın sevdam
dehşetli yanlızlıktan tutup alan gözlerin
mayis sabahi koşuşan menekşeler
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!