Issız dağların etekleri,
Gizler eşsiz güzellikleri.
Bir bahar günü çıkan yeli,
Koynunda gezdirir bu deli.
Uzaktan baktın mı öyle neşeli,
Bir yanaşmaya gör ki,
Paslı bir demir kapının ardında,
Yabani otlar bitmiş toprağın bağrında.
Önünden gelip geçeni var ama,
İçine giren kalmamış dünyada,
Zamanın bayındır kara toprağında,
Tembellik kol geziyor şu anda,
Kalemi yırtıp, kağıdı kırıp attım,
Sensiz basit eylemlerde dahi hata yaptım,
Senin hayalini sineme sarıp yattım,
Uyuyup uyanıp gelirsin diye baktım,
Akşamları kalktım sabahları yattım,
Güneş görmeden kendime umut sattım,
Birkaç kelimenin yan yana gelmesi,
Hiç anlata bilir mi insanın içindeki seli,
Bir yanda hayatın soluk rengi,
Öte yanda ben soluk benizli,
Öbür yanda çalgı çengi,
Herkesin bir derdi var belli,
Bu devrin izdivaç tablosu kara kalemle çizilmiş,
Renkler birer birer silinmiş,
Er kişinin ziyneti iş imiş,
Atlılar hanım kıza nasip imiş ,
Kerpiç damlar pis imiş,
Aklına beton yığınları girmiş,
Tam yirmisekiz yıl sonra yine bir Cuma,
Haziran ayı ve altıda biri.
Yirmisekiz yıl önce bugün duyuldu,
Bedenimin yeryüzünde ki ilk cılız sesi.
Başlangıç herkes için belli,
Fakat son meçhul ve gizemli.
Dün ki yakın uzak oldu,
Bugün şehri ırak oldu,
Geleni gideni sondu,
Diye diye yürek soldu,
Derken sabah oldu,
Bahçeme kuşlar kondu,
Karşımda halinden hoşnut bir adam,
Eski zamanda bilinen adı bezirgan.
Ben, yıllar yılı hep aynı perişan,
Toz toprak içinde yaşadığım yaşam.
Vakit cömert olsa şöyle bir an,
Onu bile görmeye yetmez ömrümde zaman.
Karanlık ne garip yokluk,
Varlık içinde bilinmez bir boşluk.
Hırsız için entari,
Gök bilimci için şölen yeri,
Aynı karanlık aynı gece,
Kağıt lazım,
Bu aşka düştüm düşeli,
Bu hayatta ne olacak olursam olsam,
Yinede sensiz olmam,
Öyle güzel gülüyor,
Öyle güzel seviyor,
Öyle güzel sarıyorsun ki beni,



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!