İnsan
Dağlardan ovalara sel gibi akan,
Tüm beşeri önüne katan,
Yedikçe acıkan,yedikçe doymayan,
Gece gündüz kan ağlayan,
İşine gelen her şeyi arayıp bulan,
Halin nicedir ey İstanbul,
Fatih den sonra buldun mu huzur,
Ya sen denizleri zincirleyen kul,
Kaldı mı elinde bir kale yahut sur.
Üsküdar, Haliç nere,
Karıncanın ahından bile korkar,
Cansız olanda bile can arar.
Çiçekleri sular,
Hakkı her daim kollardı.
Yüreğine kor ateş düşmüş yanar,
Güneş altında ışıldayan nehir,
Karanlık çökerken hüzün verir.
İyi ve güzel anların kıymetini bil,
Geçip gidiyoruz bir bir.
İnsan doğduk ama
Son yüzyılda kalmadı bir şey insanlık namına
Gül bahçesini çevirdik bataklığa
İçten gülene hasret kaldık şu çağda
Birimiz diğerini suçlasa da
Bu ayıp hepimizin aslında
Sıra sıra dizilmişler tellere,
Kuşlar bu mevsimde göç etmek üzere.
Onlar nereden bilsin hasreti,
Hiç ciğerleri solma rattesine geldi mi ki.
Ya insalar şu insanlar öyle mi,
Ha diyince göç edebildi mi?
Siyah zemin üzerinde,
Beyaz bir kaç leke,
Dünyada var olan iyiliğin bile,
Bittiği yerde.
Siyah zemin üzerinde,
Beyaz bir kaç leke,
Dallara değen rüzgar,
Baharı gezdirir kucağında.
Bahardan sonra doğan Güneş,
Yaz taşır kollarında.
İki insanı bir etmedikten sonra,
Mevsim, hep kara kışta.
Mevsim sonda olsa Bahar,
Kuruyan dallar ve dökülen yapraklar,
Yeryüzünde amansız bir telaş var,
Bunlar uykudan önce son hazırlıklar.
Rüzgarın sesi yaklaşıyor ve kollarında ayrılık var,
Çınar ağaçlarının gölgesinde,
Kuru yapraklarla süslenmiş,
Sanki ince ince işlenmiş bir yol.
Yolun bittiği yerde,
Bir göl öylece dinlenmekte,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!