Kaç bahar kaç yüzyıl geçecek
meleklerin kanatlarından medet umar
kelebekler
kış düşü kar suyu süzülür dağlardan
ateş düşmüş gümüş suyu
çoşar ağtabakasını deler
Tapınır durur yitik anıların kelebeği
Kül rengi yüzümüzde çizgiler
Eski bir tanıdık gibi gelir an gelir
Bana zaman zaman gökte ay ve yıldızlar
Çekilmez olur günler geceler
Yaydılar gözyaşının acı dalgalarını
Düşmanca tepelere kafir emperyalistler
Belki çanakkalenin almak için ahını
Yeryüzünün üstünde kopartıyorlar cingar
Fırtınalar içinde gürleyişleri sardı
Döktüğün gözyaşının yüzünden yoksulluk
damlıyor
kaç tuğla çekiliyor gözlerinden
kaç öğüt
serilmişsin yatağına güneşli kış güneşinin
"Gözlerim bir yerden aşina size "
Yol aldık dağlarda hep kısa kısa
Sınırda hututta bağlar başında
Güllerden çokça dikenler d'adamış
Soğudu geceler ekim başında
Yoksul;
eksildi yüreğimde, aşkın esintileri
duymuyorum artık kalbimin çarpan sesini
buz kesmiş göğsüm sıkışıyor
kalmadı iç çekişlerim
işitmiyorum boğazıma dizilen hıçkırıkları
Ey şen gönüller sultanı,
ey pırıl pırıl ayışığı
seni izlemeye dalmış gözleriyle insanoğlu,
dağ tepe demeden yol alan yolcu gençlik çağı;
yoldaş sanmıştı seni seni gittiğin yol boyunca,
ve senin kaygı duyduğunu düşünmüştü.
ne uzundur ayrılıklar
sevdiğin birini beklerken
ne kısadır kavuşmalar
sevdiğin birinden ayrılırken
o halde birbirine benziyor
gülmek ve ağlamak
Şöyle böyle derken gün akşam oldu
Ölümleri unutmak zordan zordu
Vatan yine kan gölünde boğuldu
Yolum sarı zeybeğimin yoludur..
[ kalin ][ iceri ][ /iceri ][ iceri ]
Gecenin koynunda saklanan ellerim
Nasıl da hasretim yemyeşil vadilere
Mavi göklere siyah boyalı geceden
Çıkıp gelsen akıl uçurumundan
Toplasan çiçekleri dökülen yapraklardan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!