keşke,
sevgimi anlatmanın,
başka bir yolunu bulabilsem,
'seni seviyorum'
demekten başka...
haykırabilsem,
denizler ötesi şehirlerin üstünde doğuyor güneş…
aydınlanıyor yürümediğim sokaklar ışığından,
canlanıyor ağaçlar, çiçekler, uyanıyor evler bir, bir,
çıkıyor erkek, kadın, yaşlı, genç… kapılarından…
sen geldin güzelliklerle,
sevgiler getirdin.
ışıdı karanlıklarım,
gecelerim sabaha,
yüreğim sana döndü...
hoş geldin güzelim,
gönül evime,
hoş geldin...
denize atılan küçücük bir taş,
nasıl halkalar oluşturursa,
gittikçe büyüyen,
anlat bana bir tanem,
anlat ne olur.
yüreğin neler söyler benim için,
neler düşünür,
özler mi benim gibi,
sever mi...
güneşi dolduruyorum içime,
sıcaklığının yerine...
yıldızları biriktiriyorum,
gözbebeklerimde,
gözlerin diye...
dalgalar sarıyor bedenimi,
ölü olmak,
nefes alıp verirken...
kör olmak.
herşeyi görürken...
sağır olmak.
sesler beynin de çınlarken...
bu gün on dört şubat,
yalnızım...
tabakta,
peynirim ve şarabım,
bir de anılarım,
kadeh kaldırıyorum,
duygularım,
ve
yaşananlar bağdaşsa,
daha kolay olacak herşey.
ama,
söz dinlemiyor yüreğim,
önce gözlerini gördü,
bakılası, ışık saçan, sıcak...
sonra ellerini,
tutulası yumuşak..
yüreğini hissetti günlerden bir gün,
insan gibi insan...
Antolojide ilk yorumum bu ve soyad daşıma özel oldu...
Soyad daşım şiirlerinizi okuyorum kurduğunuz cümleler yazın ortasında yağan yağmurlar kadar serinletici.....
Yüreğinize sağlık....