Emeğim, alın terim, yorgunluğumsun.
O eski yollardan dönmesini umduğumsun.
Bunca sevgi, bunca özlem sana az;
Sen benim gönül varlığım, çocuğumsun.
Önce bir eylül geçti bakışlarımdan, sırılsıklam.
Uçuşan bulutlarla deli-divane bir gökyüzü geçti.
Geçti son ışıklarıyla bir güneş, bir kocaman gül,
Bir kuru dal, bir sarı yaprak, bir durgun su.
Islak kanatlarında umut taşıyan muhacir kuşlar geçti.
Alnımı soğuk camlara dayamışım,
Soğuk ve dumanlı camlara.
Soğuk ve dumanlı camlar ötesinde,
Seni düşünüyorum.
Dışarda alabildiğine bir yağmur yağıyor.
Akan yıldızlı bir gecedir üstümüzden, su değil.
Dağ uykusudur bu, 'Boğaz uykusu' değil.
Beyaz mendillerin çırpınışıdır sevincimizi bölen,
Uzak mesafelerin dönmeyen yolcusu değil.
Nasıl da çoğaldı başımda aklar şimdi?
Sevgi dolu günlerim benden uzaklar şimdi.
En acı şarkıları fısıldar kulaklara,
O 'bembeyaz güller ve dudaklar' şimdi.
Kalbimi sarıp sarmaladım bir gece,
Gömdüm ıslak toprağına karanlığın.
Şahdamarımdan akıttım bir damla kan,
Suladım dört yanını gizlice.
Sonra bir beyaz bulutu, bir mavi kıvrımı,
Güneş parçası bir damla yaşı dumanlı gözlerimden,
I
Düşündüğün ışıklı bir geceyse, unut!
Çok eski bir şarkıysa, hatırlama!
Çocukluğunsa, bu garip akşam saatlerinde
Gözlerinden geçen;
Penceren iğdelerle örtülü,
İğde kokusuyla yıkanmış odan.
Sen ömrün bir defa açılan gülü,
Senin kokun gelir hep uzaklardan.
Hasretse; hasreti yüreğimde gör.
Ne gel, ne bekle, ne ara, ne sor.
Anladım, seninle her yaşantı zor.
Zamanın bir sırrı kalmadı, yazık!
Baharlar içimden sensiz geçiyor.
'Çocukluğa, küçük şehirlere, ilk aşka, senin gidişine
ve İstanbul şehrinin yetimliğine dair...'
Bir zümrüt masaldı çocukluğumuz;
Bembeyaz çiçekler söylerdi onu.
Nedir, bilir misin unuttuğumuz?
yüreğinize sağlık gerçek şiir tadı aldım.ömrünüze bereket..