Aşka şeytanların el attığı
Ruhlarını üfürüklerle dolduranların
Tanrıyı unutup da
Tanrı benim diyenlerin
Meleksiz zamanında
Elmalı cennetten
Habersiz yaşıyorduk senle birbirimizden
Yabancı ateşlerde yanıyordum bu yüzden
Hayatın çirkefinde, kandırılmıştım çoktan
Kederin lokmasını çiğniyordum hiç yoktan
Acılardan arındım, mutluluğa bulaştım
Bir sonbahar günüydü gökyüzüne ulaştım
Çok mutluyum artık çok, dualar kabul oldu
Gözlerimde ışık var, yüreğim aşkla doldu
Sen ne bela bir şeysin böyle
Hiç bitmiyor kavgamız
Ne ceza verdin bana söyle
Bir barışık, bir küs
Yaptıkların şaka olmalı
Aşk
Saydam bulutlar gibi
İçimden silip, gönderebilsem öfkeyi
Kollarımın arasında badem dallarıyla
Koşabilsem sana
Adımlarım çınlasa kalabalık yollarda
Bastığım topraktan aşk fışkırsa
Gel, çabuk gel yar
Gül, yapraklarını güze verdi
Bende ise kış ayazı
Çok özledim gözlerini
Nerdesin yar, gel
Bağ bozumuna az kaldı
Ana/doluyum bugünlerde
Kusura bakma gelemiyorum
Ayaklarıma, at nalı çakmış haydutlar
Koyunlara çoban olmuş
Korkulukları vuruyorlar
Neden acaba
Gece günle dalaşır gözler göğe yapışır
Yol sonunda her canlı azrail’le tanışır
Bahtına taht bulunmaz gidecek yeri olmaz
Büyük küçük tanımaz ona sual sorulmaz
Şairler şiire kıyafet biçer
Mısraları giydirir hece hece
Çıkar kalbi dil sayfasından
Mürekkep renginde üstünü örter
Her kelâm kahramanını beklerken
Kelimeleri okuna takıp, süslenir kalem
Yoksul çaresizliğe sığınan bir besleme
Güz döşer yalnız gecelerine
Veda kiri koğuşlanırken içine
Yüzündeki çizgileri yakar
Her seferinde söndürüp, bakışlarını
Kirpiklerini boyar kül rengine
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!