hatırlıyorum da,
küçükken, küçücükken,
kibrit kutusu oyununda;
kibrit kutusunun her atışta,
neredeyse her atışta,
dik gelmesini gözler beklerdik.
Duvarda ki resim kara kalem,
Dip notu fark ettim...
Duvar kerpiçten, kireç badanalı,
Şömine, tek odanın merkezinde isli ocak...
Ocakta üçlü sac ayağı, kızgın...
Şişe dizilen kuşbaşı, kuyruktan...
Sabah sabah, gün ağarmadan, çiy vakti;
Ovuştura ovuştura ellerini,
Turfanda faraziyeleri topluyor...
Daha dünyanın sarı lambası ; aydınlığını çakmamış bile....
Turnalar, göçe yeltenmemiş,
Başaklar, seyrelmemiş daha...
Saat 04.09...
Hüzünden örülen duvarların harcının karılıp son tuğlanın,
İçe örüldüğü andaki sancıyı tarif mi edeyim?
Duvarı yıksana!
"Berlin Duvarı" bile yıkılmadı mı,
Kasım 1989'da?..
Derinlerindeki gömülerin içindedir, anlaşılmaz sözcükler.
Almanaklar,
Sözlükler ve imlâ kılavuzlarında aramakla bulamazsın...
Ki
Fil ordusuna hükmeden ebabil kuşları gelse bile geçit vermez, sağduyuna…
Asi bir volkan gibi haykırışlarına meydan okuyan,
Ekim’in çocuğuyum ben;
Ovasından bağ bozumunu,
Koyusundan şırasını pekmezin,
Beyaz bilekli ayakların altında ezilişini üzümün,
Karasından kırmızıya dönüşümünü şarabın…
Ayvasından sarısını,
Ellerin diyorum;
Ellerin, enlerin...
Enlerin diyorum;
Enlerin, ellerin...
...
Parmak uçlarından öperim...
Enigma hayalleri; tozpembe hayallerin kuzenidir...
Ünlü matematikçiler özenle seçilip, felsefeciler yorumlar;
Enigma hayallerini...
Çözümlenir, çözümlenir...
Ve
Uzak bulutların beyaz gölgelerinden, ufuk umutları yükselir,
Suşi tadıyor biri, şiirdeki tadı güzel bilakis...
Diğeri bukalemunları inceliyor, sanırım hayatta ki...
Gökkuşağının renklerini;
Renkli kalemlerle karalıyorum, uç yetiremeden, öylece...
Balonlar uçuruyorum, patlata patlata...
Artık patlayan balon, ne kadar uçarsa?
Ben'den çık gamzeye gel.
Esas ki orada!...
Gözlerindeki feri;
El ele ver, kitaplarınla harla!..
Durma hadi,
Hadi durma ateş et!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!