Eyvah ki eyvah!
Kömürün en karası!
Manisa, Soma’da, bulundu…
O günlerde;
Orkideler açmıştı,
Renkleri fuşya...
Bütün saklambaçlarda,
Dileği tutamadık, seninle.
Başladı fasarya...
Fasıl fasıl sohbetler,
Aşklarda, fasıla olmalı mı?
Ve fasıl faslın fasikülü mü, yaşadığımız?
Tencere ve kapağı...
Nerede gün ışığı,
Taze sabah horoz ötüşü?
Gece fısıldar; ruh canlanır..
Ruh fısıldar; gece kararır..
Gün ağarınca;
Geceden geriye ne kalır?..
Siyah pelerinli gece;
Kelebek ömürlü düşleri içine çekti...
Uyuma eğilimli tüm çiçekler gecenin siyah pelerinini ,
En iyi yorgan bellediğinden beri;
Akşamsefaları , kumruların peşinden ağlamaklı...
Martılar uçmayı bilmez oldular; gece yolculuklarında..
Gecenin kışı ağırdır burada;
Yürek obasında...
Uzun olur,
Çetin olur,
Zor mu zordur.
Gecenin tortusu,
Beyaz gecenin tortusu...
Süzülür güneşine el açan yıldızların;
Yan bakan dolunayın arasından...
Sevmeler birer sığ süzgeçtir;
Dört yanım puşt zulası diyen o büyük şair…
Ne aşktan, ne de mutluluktan yana, alamadı nasibini… …. Anlıyorum seni, hem de çok iyi:
Hani yaşamadım da değil aşkı, diyorsun.
Bilmem de değil!
Hatta çok iyi bilirim, diyorsun.
Çünkü yaşadım.
G/öç
Sıla sıygası ezber edilen, g/öç beliren…
Kahverengi
Ya da
Koyu renk perdeler gece çekilirdi camlara;
Yıldızı olmayan o şehrin tek sahibi;
Geceyi aydınlatan parlak dolunaydır...
Her yıldızsız gece;
Uzun ve silik geçer.
Sessiz ve dilsiz görünüp;
Sabaha diş biler...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!