Dün akşam gözden geçirdim,
Albümde bir bir fotoğrafları.
Sanki gençliğimi tazeledim,
Karıştırınca tozlu rafları.
Baktıkça gözümde yaş yaş;
Bir elinde tesbih var, bir elinde tombala;
Miras diye bu mu kaldı, babadan oğula...
Benim karımın istediği,
Bir araba, bir daire.
Altın, gümüş, mücevher;
Gerisi vesaire, vesaire…
İçimde volkanlar patlasa da,
Dağdan da soğuktur dışımız.
Çok değil, şunun şurasında,
Yirmibeş, yirmialtı yaşımız...
Vuruldum;
Senin gözlerine vuruldum.
Kurşun gibi, mermi gibi;
Vuruldum...
Kovuldum;
Güzel bir ağaç altı buldu,
Açtı piknik sepetini.
Bir sağına baktı, bir soluna,
Aradı bulamadı birini.
Halbuki biri olmalıydı,
İşleyen demir ışıldasın;
Ben emekten yanayım.
Hiç kimse aç kalmasın,
Ben ekmekten yanayım.
İnsanlar boşa ağlamasın;
Gökyüzünde duman, neyin nesidir?
Uzakta yangın var, yükselen alevler.
Acaba bu yanan yer neresidir,
Kimindir bu kül olmuş, yanan evler.
Bu bir matemdir, bir çöküşün ufkudur,
Sende gittin ya!
Bir yara daha açıldı yürekte.
Zalimlere kaldı dünya,
Ben ona yanarım işte.
Bari beni de götürseydin,
Bana geldiğinde hani,
Kanadı kırık bir kuştun.
Buldun bir fırsatını;
Hemen bir çırpıda uçtun...
Saramadan daha yaranı,
Biz onun sadece şiirlerini değil, kendisini de çok seviyoruz...