Atalarımız doğru söylemiş;
Tavuğun ya derisi, ya gerisi.
Bunların yaptığı;
Bir lokma et için,
Yarım saat çatal bıçak gösterisi...
Geceler kadar oturmuşum;
Başım iki elim arasında.
Seni ve beni düşünüyorum,
Ne yapacağız, ölüm karşısında.
Yoktur artık, hayatın tadı;
Aylardan eylül, günlerden cuma;
Kız haydi gel, gel otur başucuma..
Beni etkilemeye yetmişti, onun bir çok özelliği;
Zaten yeter de artardı, şu yüz ve fizik güzelliği...
Açmış saçlarını, siyahtan daha da siyah;
Her telden gelen ses aynı: “eyvah, eyvah! ”.
Ezberledim seni,
Gülüşünü, ağlayışını.
Ezberledim seni,
Kilonu, yaşını...
Ezberledim seni,
Her an farklı bir yanını görüyorum senin,
Alıp götürüyor beni, o muhteşem güzelliğin...
Ben ölürsem,
Ve de senin haberin olursa;
Gelmemezlik etme emi.
Mezarıma gelirken,
Senden istediğim,
Ne papatya, ne karanfil.
Bin bir türlü rezaletten geçtim: Kadın, kumar;
Bir feryat etsem, feryadımı şu kainat duyar...
Gidin bu şehirden, uzaklaşın!
Dağlara ovalara vadilere gidin.
Kuşlarla ağaçlarla tanışın,
Onlarla konuşun, sohbet edin...
Gidin bu şehirden, uzaklaşın!
Biz onun sadece şiirlerini değil, kendisini de çok seviyoruz...