Ellere bahar gelir bize cemaziyülâhır
Bağ bozumu zamanı dalda üzüm mor
Gel
dağları boğalım
Alaz Şarap
Yakıcı yıkıcı baskısı
Buz kesen -Sönmeyen ateş-
Hiçbir yere sığmaz
Kalbimin sızısı
Dünya meyhane
İçimde eksilmeyen boşluk
İçtikçe yakar ayrı hoşluk
- Gittikçe yakınlaşıyorum sana
- Gittikçe kırmızı noktalı- virgül-
Kapılar vardır, ardında başka bir kapı
Kapılar vardır, ardında bir oylum ölçüsü;
Rüyalarda NEHİRler
DENİZlerde uyanır
Okyanus ortasında
Mareşal! Senin sözün geçmez buralarda
Türkçe ezan bilmez karga sesli Hoca Efendiler
Saat başlarında çalan büyük çanla ürperiyor ruhum
Yine yanık bülbül, yine alazlı gülüm, günde beş kere sitem
Cami avlusunda “Elif” diye dönüyor bi güvercin-boynum
Çirkin ördek yavrusuyum hiç büyümedim
Öpülmedi tozpembe körpe dudaklarım
Gözbebeklerimde büyüyen açlığım
Bi olta ver! Ver bi NEFES.
Sevgi bu işte!
Kırgınım. Kırgın.
Bir dal parçası gibi,
Tam ortasından
Kırık...
“Beşikler vermişim Nuh'a/ Salıncaklar, hamaklar/ Havva Anan dünkü çocuk sayılır/ Anadoluyum ben/ Tanıyor musun? “
... Özüm alaçakır akar akar akar...
kar tanesi kadar beyaz ve güzelsiniz…
...korkuyorum avucuma aldığımda eriyip gideceksiniz
1983
tebrikler... başarılar
Sevgili Alaz,
Hep büyük şiirleri sen mi yazacaksın. Sonra bize ne kaldı. Bu şiirinde de dağ çiçeklerinden başladın, kent merkezlerine indin..İnsanın kalbine girdin. Neyse 'Umutsuzluk Yok..' Bu daha da güzel. Eline sağlık Nil usta..Gerçekten ustasın her hususta..