Kültür Sanat Edebiyat Şiir

Özgen Dk
Özgen Dk

Atılacak bir çığlık gibi duruyor kalp Kaç kazma vurduk kalbimize Kazanmak için bir kalbi Kapıyı açık bırakmış benden giden biri Ben de kendimi bırakıp gitsem mi?

  • Mavinin İzi09.10.2024 - 11:28

    Kimi gözler,
    Bir acı taşır içinde.
    Dokunsan ağlayacak,
    Ağlasan,
    Susacak...
    Kimi gözler,
    Bir hasret taşır içinde.
    Sarılsan geçecek,
    Konuşsan gülecek...
    Kimi gözler,
    Bir dost arar
    Sahiplenecek bir yürekte,
    Konuştukça dinleyecek,
    Sustukça hissedecek..

    Melih Cevdet Anday

  • Ezelden Ebed'e28.08.2024 - 18:36

    Yaşanılan herşey mutlak Aşk'a ulaştıran bir tecrübedir. Bizim görevimiz yaşam dediğimiz akışın içinde ilahi mesajları idrak edip içindeki manayı okuyabilmektir. Okudukça idrakimiz genişler, algılarımız açılır ve netleşir. Yaşamımız boyunca binlerce mesaj geldi ve gelmeyede devam ediyor. Biz talep ettik, O gönderdi.
    Her kalp Hakikati bilir, ancak birtek hatırlayan kavuşur. Kavuşan, Aşk'ın ta kendisi olur..
    ..

  • Ezelden Ebed'e10.08.2024 - 23:39



    HZ. MEVLÂNA’YA GÖRE ÂŞK, e SEVGİ
    DÜNYAYA ÂİT BİR DUYGU DEĞİLDİR.
    ÂŞK ve SEVGİ İNSANLARA ÂİT DEĞİL,
    ALLAH'Û TEÂLA'YA ÂİT'TİR;

    -Ancak Allah(c.c) İnsanı Halifesi Olarak İlan Edip Ruhuna Üfledikten Sonra,

    -Kendisindeki Bu'duyguyu,
    İnsanın'da Mayasına Karıştırmıştır.

    -Kimin Gönlüne Âşk Sevgi Tohumu Düşerse, Sarmaşık Gibi İnsanın Bütün Duygularını Sarar, Sarmalar.

    -Kimin Gönlüne'de Âşk ve Sevgi Ateşi Düşerse, Âşktan Sevgiden Gayrı Ne Varsa,
    Hepsini Yakar Yandırır Der, Âşıklar Sultanı Hz.Mevlâna…

    -Âşık Olan Seven İnsanın Bütün Hayatı, Sevdiceğine Adanmıştır.

    -Seven İnsan Herşeye Sevdiceği İle Bakar,
    O'nunla Görür, O'nunla Konuşur Hayatındaki Herşeyi O'na Göre Ayarlar,

    -Çünkü İnsanın Sevdiği Mutluluk
    Ve Huzur İçindeyse, Seven'de Ancak
    O'zaman Mutlu
    Ve Huzurlu Olur.

    -Gerçek Âşkta Seven Yoktur Sadece Sevilen Vardır.

    -O'nedenle Sevenin Gözü'kör Kulağı'sağır Olur, Derler.
    Yani Seven;Sevdiğinden Gayrı Hiçbir'şeyi Ne'duyar, Ne'görür.

    -Ortada Bir'adanmışlık Vardır, Kişinin Kendisi Yoktur, Geriye Sadece Sevilen Kalmıştır.

    -Âşk Sevdiğine Teslim Olmaktır.
    Âşk Sevdiğini Memnun Etmektir.

    -Onun İçin Hz. Mevlâna bir Divanı Kebir Beytinde Şöyle der;
    -Âşk Dileği İsteği Yapıp Yapmama Arzusunu İrâdeyi Tümüyle Terketmektir.
    Bu İlâhi Âşkın Değil, Bizâtihi Âşkın Tanımıdır.

    -Çünkü Karşı Cinse Duyulan Beşeri Âşk İle Cenâbı Hakk’a Duyulan İlâhi Âşk, Özü İtibâri İle Aynıdır.
    Bir'kızı Veya'erkeği Sevdiğimizde Aslında Biz O'yüzün Arkasındaki Onun Yaratıcısını Seviyoruzdur Çünkü.

    -Ama Bilmeden Sadece Simâya, Sûrete, Şekle Takılır Kalırız.
    -Aslında İşin Hakikatı Bizler Sevdiğimizde Onu Yaratanı Görür, O'nu Severiz,
    Onu Yaratana Âşık Oluruz Bilmesekte… bilsekte

    -Kâmil İnsanlar İse; Kimin İçin Sevdiklerini Bildikleri İçin,
    -Direk Rabbâni aşkın Sevginin İçine Düşerler.

    -Hz.Mevlâna, Âşk Nasip'işidir, Hesap'işi Değil.
    Âşk Adayıştır,
    Arayış Değil'der.

    -Cenâb Allah’ın
    Bir'kula En'büyük Lûtfu Keremi Ona Âşk’ı Nasip İşidir.

    -Âşk’a İnanmayanlar Bunun İçin İnanmıyor.
    AllahûTeâla Âşk’ı Herkese Nasip Etmiyor.

    ÂŞK ALLAH’TAN (C.C) GELENE RAZI OLMAKTIR...!!


    -ÂŞK İbâdet, Şükür, Kanaattir.

    -Hz. Mevlâna, Ayn İbâdet, Şın Şükür Ve

    -Kanaat Edebilmek İçin Şükür,
    -Şükredebilmek İçin İse İnanç Ve Teslimiyet Olması Lâzımdır.

    -Kanaat Anladığımız Mânada, Kıt'kanaat Geçinmek Bir'lokma, Bir'hırka Demek Değildir.

    -Kanaat Her Ama Herşeyin, Allah’tan(c.c) Geldiğini Bilerek O’ndan Gelene Razı Olmaktır.

    -Hüsnü"zan İle Yapılan Her'güzellik Hak'katında İbâdettir.
    -Âşk Sevgiliyi Memnun Etmektir.

    -BİZ ANCAK ŞÜKREDEREK KANAAT ETTİĞİMİZ ZAMAN ALLAH'TAN C.C)RAZI,OLABİLİRİZ.
    Bir önceki yazımda belirttiğim gibi herkes bir sevgi bir kalptir tutturmuş gidiyor,henüz ne olduğunu bilmeden bilinçle yönlendirerek onu..Aynanın insanı hem nasıl gösterdiğine bakmak lazım hemde arkasındaki sırra.Görünüm değişebilir lakin sır hep göründüğünüz böründüğünüz halınızı gösterir.
    Sevgiyle??

  • Ezelden Ebed'e10.08.2024 - 08:18

    "Herkes bir kalp, bir sevgi tutturmuş gidiyor. Üstelik henüz ne olduğunu anlayamadığımız bilinçle ilişkilendirerek yapıyor bunu. Ben ise anlamak istiyorum. Ve bir şeyi anlamak için sevgiye gerek olduğunu düşünmüyorum. Duygularımızı emmeye çalışan şeye karşı geliştirdiğimiz kavrayışın adaşıdır anlamak. Anlayış çoğaldıkça, tüm duygular yavaş yavaş elden ayaktan düşmeye başlar. Zira anlamak, başımızın bir köşesine sinmiş aklımızın rehberliğine ihtiyaç duyarken, bedenimizin geri kalanında hüküm süren duyguları usulca uykuya yatırmaktır. Sevgiyi, nefreti, acımayı uyuturken, bağışlayıcılığı uyandırmaktır.

    Bazen sadece anlaşılmak yeter insana. Sevilmekten bile vazgeçebileceği, sadece anlaşılmanın ona yeteceği anlar olur. Zira anlaşılmak, bir şanstır sevilmeye kıyaslanınca. Anlamaya gelince, bir şeyi anlamak için sevmek gerekmez çoğu zaman, anlayabilmenin ön koşulu sevgi değildir zaten. Ama anlayınca sevebilirsin, kararını sana bıraktığı böyle bir zenginliği de vardır. Bir şeyi sevdiysen çok düşünmezsin, öylece sevebilirsin. Fakat, bir şeyi öylece kendiliğinden anlayamazsın. Anlamak derin sular ister. Anlamaya çalışırken, severken ayaklarının kolayca bulduğu dibi, bazen boy versen de bulamazsın."

  • Gökyüzüne Giden Yol24.04.2024 - 21:44

    Anlatamadığın ne çok şey yaşadın değil mi?
    Ve hala anlatamayacağın…
    Ve her şey bittiğinde anlatmaya da gerek olmayan…
    Çünkü anlatmanın da bir zamanı vardı, o geçti… Dinlemesini istediğin kişi vardı o dinlemedi… Böylece anlatma hevesin de gitti…

    Anlaşılmamanın sınırlarında ne çok gezdin değil mi?

    Boş boş bakan gözlerden, saçma gelen yönlendirmelerden, deliymişsin gibi tavırlardan, ucuz sohbetlerden ve “akışta kal” gibi bilindik klişe cümlelerden çok uzaklara gitmek istedin…

    Dinlediklerin, okudukların ilk başta biraz iyi gelmiş görünse de toparlanmana yetmedi…
    Her karşına çıkanı “bu mu benim kurtarıcım” diye alkışladın…
    Güven vermeyenlere bile “acaba” diye yanaşıp sonra inancın gereği uzaklaştın…
    Hekimini bulana kadar kapı kapı gezdin.
    Rüyalarda yol gösterilsin istedin. Uyanıp tekrar uyudun.
    Tarotları dinleyerek umutla uyudun geceler boyu…
    Fala inanmadın ama “olur mu acaba?” diye bir umut da oraya ektin…
    Burç akışlarını okudun aldın kabul ettin…
    Ve hiç birisinde aradığını bulamayınca uzaklara…. insanlığın sessizleştiği yere kadar gittin…
    Şimdi oradasın ve kendi içindeki sesinlesin…
    Duyuyorsun değil mi?

    Bu yaşadığının adını merak ediyorsan… “varoluş sancısı” Güzellik

    Dışarda aramaya devam ettikçe yorulduğun… zaman kaybettiğin ve uyanışı geciktirdiğin bir rüya…

    Tıpkı uyanamadın bir kabus gibi.
    Hani bazen oradan oraya koşturup kan ter içinde bir türlü uyanamadığın ama uyanınca da “ohhh şükür” diye derin bir nefes aldığın…
    Evet tam olarak öyle bir rüya.
    Uyanacaksın merak etme.
    Sonsuza kadar uyutmazlar zaten.

    Şimdi rüyada bile olsan koşturmayı bırak ve kendi içini dinle…

    Sesim senin sesin, yağmurların, rüzgarın, kumruların tüm kuşların sesi… uzaktan geçen arabaların, seyyar satıcıların, çocukların sesi… Sesim seninle gidecek ve rüyalarını farkında olarak yaşamaya başlayacaksın…

    O kaybettim dediklerinin hiç birisini kaybetmedin Güzellik…
    Onları da tıpkı hayatının tüm tecrübeleri gibi içine aldın…
    Artık onlar seninle ve ölümsüz.

    Kazanmanın sahip olmak ve elinde tutmak olmadığını
    Kaybetmenin de elinden gitmesi olmadığını öğrendiğinde tüm korkuların ve aldanmışlıklarından özgür olacaksın.

    Tüm birikiminin, tüm ilişkilerinin, tüm kazanım ve kaybediş zannettiklerinin bu hologram dünyasında edindiğin tecrübe olduğunu,
    Ruhun tekamülü için bir oyun ve düzen olduğunu, bedenin inkişafı için sana göre dizayn edilmiş muhteşem bir algoritmik kurgu olduğunu anladığında o rüyadan huzurlu bir şekilde uyanacaksın.
    Tekrar uyusan bile bu rüyanın artık farkında olacaksın…

    Kaybettim dediğin hiç bir şey yada hiç kimse zaten yoktu, var zannediyordun.
    Şu an kaybetmedim dediklerinin var olduğunu mu zannediyorsun? Maddesel varlıklarına var diyoruz. Mânâda zaten hep varlar. Ölüp aramızdan ayrılsalar bile varlar…

    Bazen izlediğin bir filmdeki yada okuduğun bir romandaki hayali bir karakterin anne ve babandan daha yakın hissettirdiği olmuştu değil mi?
    Yada gülüp eğlendiğin o muhteşem hayal arkadaşının?

    Gerçek dünyada en yakınını kaybetsen çok üzülmeyeceğin ama Onun gidişine yas tutacağın durumlar bile olmuştur…

    Sen onu mânâda öldürmediğin sürece ölmeyecek. Mânâda her an seninle olduğunu bildiğin sürece seninle olacak.
    Yine konuşacaksın yine derdini paylaşacaksın yine muhteşem sohbetler edeceksin içinde bir şeyleri öldürmekten vazgeçtiğinde…

    Ey bu satırları okuyan Güzel ruh…
    Rüya bize boşuna verilmedi…

    Rüyada kaybettiklerini bu dünya gerçekliğinde kaybetmediğini göstererek, bu dünyada kaybettiklerini de asla kaybetmeyeceğinin bilgeliğine ulaşman isteniyor senden…

    Hadi bunun idraki için güçlü bir adım at…
    “Oradasın biliyorum” de ona. “Senin varlığına da şükür seni gönderene de” de…
    Sevgini gönder ve o yokluk vehmi ile oluşmuş korku duvarını aş…

    Yaratıcını biliyorsan o senin hiç bir şeyini israf etmedi etmeyecek…
    O senin hayali arkadaşını bile yaratıp önüne getirecek..
    Sen yeter ki Onu sev Onu bil ve
    Onun yolunda ol…
    Sevmeye sevilmeye ve
    sevgide kalmaya devam et…

  • Gökyüzüne Giden Yol24.04.2024 - 21:43

    Anlatamadığın ne çok şey yaşadın değil mi?
    Ve hala anlatamayacağın…
    Ve her şey bittiğinde anlatmaya da gerek olmayan…
    Çünkü anlatmanın da bir zamanı vardı, o geçti… Dinlemesini istediğin kişi vardı o dinlemedi… Böylece anlatma hevesin de gitti…

    Anlaşılmamanın sınırlarında ne çok gezdin değil mi?

    Boş boş bakan gözlerden, saçma gelen yönlendirmelerden, deliymişsin gibi tavırlardan, ucuz sohbetlerden ve “akışta kal” gibi bilindik klişe cümlelerden çok uzaklara gitmek istedin…

    Dinlediklerin, okudukların ilk başta biraz iyi gelmiş görünse de toparlanmana yetmedi…
    Her karşına çıkanı “bu mu benim kurtarıcım” diye alkışladın…
    Güven vermeyenlere bile “acaba” diye yanaşıp sonra inancın gereği uzaklaştın…
    Hekimini bulana kadar kapı kapı gezdin.
    Rüyalarda yol gösterilsin istedin. Uyanıp tekrar uyudun.
    Tarotları dinleyerek umutla uyudun geceler boyu…
    Fala inanmadın ama “olur mu acaba?” diye bir umut da oraya ektin…
    Burç akışlarını okudun aldın kabul ettin…
    Ve hiç birisinde aradığını bulamayınca uzaklara…. insanlığın sessizleştiği yere kadar gittin…
    Şimdi oradasın ve kendi içindeki sesinlesin…
    Duyuyorsun değil mi?

    Bu yaşadığının adını merak ediyorsan… “varoluş sancısı” Güzellik

    Dışarda aramaya devam ettikçe yorulduğun… zaman kaybettiğin ve uyanışı geciktirdiğin bir rüya…

    Tıpkı uyanamadın bir kabus gibi.
    Hani bazen oradan oraya koşturup kan ter içinde bir türlü uyanamadığın ama uyanınca da “ohhh şükür” diye derin bir nefes aldığın…
    Evet tam olarak öyle bir rüya.
    Uyanacaksın merak etme.
    Sonsuza kadar uyutmazlar zaten.

    Şimdi rüyada bile olsan koşturmayı bırak ve kendi içini dinle…

    Sesim senin sesin, yağmurların, rüzgarın, kumruların tüm kuşların sesi… uzaktan geçen arabaların, seyyar satıcıların, çocukların sesi… Sesim seninle gidecek ve rüyalarını farkında olarak yaşamaya başlayacaksın…

    O kaybettim dediklerinin hiç birisini kaybetmedin Güzellik…
    Onları da tıpkı hayatının tüm tecrübeleri gibi içine aldın…
    Artık onlar seninle ve ölümsüz.

    Kazanmanın sahip olmak ve elinde tutmak olmadığını
    Kaybetmenin de elinden gitmesi olmadığını öğrendiğinde tüm korkuların ve aldanmışlıklarından özgür olacaksın.

    Tüm birikiminin, tüm ilişkilerinin, tüm kazanım ve kaybediş zannettiklerinin bu hologram dünyasında edindiğin tecrübe olduğunu,
    Ruhun tekamülü için bir oyun ve düzen olduğunu, bedenin inkişafı için sana göre dizayn edilmiş muhteşem bir algoritmik kurgu olduğunu anladığında o rüyadan huzurlu bir şekilde uyanacaksın.
    Tekrar uyusan bile bu rüyanın artık farkında olacaksın…

    Kaybettim dediğin hiç bir şey yada hiç kimse zaten yoktu, var zannediyordun.
    Şu an kaybetmedim dediklerinin var olduğunu mu zannediyorsun? Maddesel varlıklarına var diyoruz. Mânâda zaten hep varlar. Ölüp aramızdan ayrılsalar bile varlar…

    Bazen izlediğin bir filmdeki yada okuduğun bir romandaki hayali bir karakterin anne ve babandan daha yakın hissettirdiği olmuştu değil mi?
    Yada gülüp eğlendiğin o muhteşem hayal arkadaşının?

    Gerçek dünyada en yakınını kaybetsen çok üzülmeyeceğin ama Onun gidişine yas tutacağın durumlar bile olmuştur…

    Sen onu mânâda öldürmediğin sürece ölmeyecek. Mânâda her an seninle olduğunu bildiğin sürece seninle olacak.
    Yine konuşacaksın yine derdini paylaşacaksın yine muhteşem sohbetler edeceksin içinde bir şeyleri öldürmekten vazgeçtiğinde…

    Ey bu satırları okuyan Güzel ruh…
    Rüya bize boşuna verilmedi…

    Rüyada kaybettiklerini bu dünya gerçekliğinde kaybetmediğini göstererek, bu dünyada kaybettiklerini de asla kaybetmeyeceğinin bilgeliğine ulaşman isteniyor senden…

    Hadi bunun idraki için güçlü bir adım at…
    “Oradasın biliyorum” de ona. “Senin varlığına da şükür seni gönderene de” de…
    Sevgini gönder ve o yokluk vehmi ile oluşmuş korku duvarını aş…

    Yaratıcını biliyorsan o senin hiç bir şeyini israf etmedi etmeyecek…
    O senin hayali arkadaşını bile yaratıp önüne getirecek..
    Sen yeter ki Onu sev Onu bil ve
    Onun yolunda ol…
    Sevmeye sevilmeye ve
    sevgide kalmaya devam et…

  • Gökyüzüne Giden Yol24.04.2024 - 21:43

    Anlatamadığın ne çok şey yaşadın değil mi?
    Ve hala anlatamayacağın…
    Ve her şey bittiğinde anlatmaya da gerek olmayan…
    Çünkü anlatmanın da bir zamanı vardı, o geçti… Dinlemesini istediğin kişi vardı o dinlemedi… Böylece anlatma hevesin de gitti…

    Anlaşılmamanın sınırlarında ne çok gezdin değil mi?

    Boş boş bakan gözlerden, saçma gelen yönlendirmelerden, deliymişsin gibi tavırlardan, ucuz sohbetlerden ve “akışta kal” gibi bilindik klişe cümlelerden çok uzaklara gitmek istedin…

    Dinlediklerin, okudukların ilk başta biraz iyi gelmiş görünse de toparlanmana yetmedi…
    Her karşına çıkanı “bu mu benim kurtarıcım” diye alkışladın…
    Güven vermeyenlere bile “acaba” diye yanaşıp sonra inancın gereği uzaklaştın…
    Hekimini bulana kadar kapı kapı gezdin.
    Rüyalarda yol gösterilsin istedin. Uyanıp tekrar uyudun.
    Tarotları dinleyerek umutla uyudun geceler boyu…
    Fala inanmadın ama “olur mu acaba?” diye bir umut da oraya ektin…
    Burç akışlarını okudun aldın kabul ettin…
    Ve hiç birisinde aradığını bulamayınca uzaklara…. insanlığın sessizleştiği yere kadar gittin…
    Şimdi oradasın ve kendi içindeki sesinlesin…
    Duyuyorsun değil mi?

    Bu yaşadığının adını merak ediyorsan… “varoluş sancısı” Güzellik

    Dışarda aramaya devam ettikçe yorulduğun… zaman kaybettiğin ve uyanışı geciktirdiğin bir rüya…

    Tıpkı uyanamadın bir kabus gibi.
    Hani bazen oradan oraya koşturup kan ter içinde bir türlü uyanamadığın ama uyanınca da “ohhh şükür” diye derin bir nefes aldığın…
    Evet tam olarak öyle bir rüya.
    Uyanacaksın merak etme.
    Sonsuza kadar uyutmazlar zaten.

    Şimdi rüyada bile olsan koşturmayı bırak ve kendi içini dinle…

    Sesim senin sesin, yağmurların, rüzgarın, kumruların tüm kuşların sesi… uzaktan geçen arabaların, seyyar satıcıların, çocukların sesi… Sesim seninle gidecek ve rüyalarını farkında olarak yaşamaya başlayacaksın…

    O kaybettim dediklerinin hiç birisini kaybetmedin Güzellik…
    Onları da tıpkı hayatının tüm tecrübeleri gibi içine aldın…
    Artık onlar seninle ve ölümsüz.

    Kazanmanın sahip olmak ve elinde tutmak olmadığını
    Kaybetmenin de elinden gitmesi olmadığını öğrendiğinde tüm korkuların ve aldanmışlıklarından özgür olacaksın.

    Tüm birikiminin, tüm ilişkilerinin, tüm kazanım ve kaybediş zannettiklerinin bu hologram dünyasında edindiğin tecrübe olduğunu,
    Ruhun tekamülü için bir oyun ve düzen olduğunu, bedenin inkişafı için sana göre dizayn edilmiş muhteşem bir algoritmik kurgu olduğunu anladığında o rüyadan huzurlu bir şekilde uyanacaksın.
    Tekrar uyusan bile bu rüyanın artık farkında olacaksın…

    Kaybettim dediğin hiç bir şey yada hiç kimse zaten yoktu, var zannediyordun.
    Şu an kaybetmedim dediklerinin var olduğunu mu zannediyorsun? Maddesel varlıklarına var diyoruz. Mânâda zaten hep varlar. Ölüp aramızdan ayrılsalar bile varlar…

    Bazen izlediğin bir filmdeki yada okuduğun bir romandaki hayali bir karakterin anne ve babandan daha yakın hissettirdiği olmuştu değil mi?
    Yada gülüp eğlendiğin o muhteşem hayal arkadaşının?

    Gerçek dünyada en yakınını kaybetsen çok üzülmeyeceğin ama Onun gidişine yas tutacağın durumlar bile olmuştur…

    Sen onu mânâda öldürmediğin sürece ölmeyecek. Mânâda her an seninle olduğunu bildiğin sürece seninle olacak.
    Yine konuşacaksın yine derdini paylaşacaksın yine muhteşem sohbetler edeceksin içinde bir şeyleri öldürmekten vazgeçtiğinde…

    Ey bu satırları okuyan Güzel ruh…
    Rüya bize boşuna verilmedi…

    Rüyada kaybettiklerini bu dünya gerçekliğinde kaybetmediğini göstererek, bu dünyada kaybettiklerini de asla kaybetmeyeceğinin bilgeliğine ulaşman isteniyor senden…

    Hadi bunun idraki için güçlü bir adım at…
    “Oradasın biliyorum” de ona. “Senin varlığına da şükür seni gönderene de” de…
    Sevgini gönder ve o yokluk vehmi ile oluşmuş korku duvarını aş…

    Yaratıcını biliyorsan o senin hiç bir şeyini israf etmedi etmeyecek…
    O senin hayali arkadaşını bile yaratıp önüne getirecek..
    Sen yeter ki Onu sev Onu bil ve
    Onun yolunda ol…
    Sevmeye sevilmeye ve
    sevgide kalmaya devam et…

  • Gökyüzüne Giden Yol24.04.2024 - 21:42

    Anlatamadığın ne çok şey yaşadın değil mi?
    Ve hala anlatamayacağın…
    Ve her şey bittiğinde anlatmaya da gerek olmayan…
    Çünkü anlatmanın da bir zamanı vardı, o geçti… Dinlemesini istediğin kişi vardı o dinlemedi… Böylece anlatma hevesin de gitti…

    Anlaşılmamanın sınırlarında ne çok gezdin değil mi?

    Boş boş bakan gözlerden, saçma gelen yönlendirmelerden, deliymişsin gibi tavırlardan, ucuz sohbetlerden ve “akışta kal” gibi bilindik klişe cümlelerden çok uzaklara gitmek istedin…

    Dinlediklerin, okudukların ilk başta biraz iyi gelmiş görünse de toparlanmana yetmedi…
    Her karşına çıkanı “bu mu benim kurtarıcım” diye alkışladın…
    Güven vermeyenlere bile “acaba” diye yanaşıp sonra inancın gereği uzaklaştın…
    Hekimini bulana kadar kapı kapı gezdin.
    Rüyalarda yol gösterilsin istedin. Uyanıp tekrar uyudun.
    Tarotları dinleyerek umutla uyudun geceler boyu…
    Fala inanmadın ama “olur mu acaba?” diye bir umut da oraya ektin…
    Burç akışlarını okudun aldın kabul ettin…
    Ve hiç birisinde aradığını bulamayınca uzaklara…. insanlığın sessizleştiği yere kadar gittin…
    Şimdi oradasın ve kendi içindeki sesinlesin…
    Duyuyorsun değil mi?

    Bu yaşadığının adını merak ediyorsan… “varoluş sancısı” Güzellik

    Dışarda aramaya devam ettikçe yorulduğun… zaman kaybettiğin ve uyanışı geciktirdiğin bir rüya…

    Tıpkı uyanamadın bir kabus gibi.
    Hani bazen oradan oraya koşturup kan ter içinde bir türlü uyanamadığın ama uyanınca da “ohhh şükür” diye derin bir nefes aldığın…
    Evet tam olarak öyle bir rüya.
    Uyanacaksın merak etme.
    Sonsuza kadar uyutmazlar zaten.

    Şimdi rüyada bile olsan koşturmayı bırak ve kendi içini dinle…

    Sesim senin sesin, yağmurların, rüzgarın, kumruların tüm kuşların sesi… uzaktan geçen arabaların, seyyar satıcıların, çocukların sesi… Sesim seninle gidecek ve rüyalarını farkında olarak yaşamaya başlayacaksın…

    O kaybettim dediklerinin hiç birisini kaybetmedin Güzellik…
    Onları da tıpkı hayatının tüm tecrübeleri gibi içine aldın…
    Artık onlar seninle ve ölümsüz.

    Kazanmanın sahip olmak ve elinde tutmak olmadığını
    Kaybetmenin de elinden gitmesi olmadığını öğrendiğinde tüm korkuların ve aldanmışlıklarından özgür olacaksın.

    Tüm birikiminin, tüm ilişkilerinin, tüm kazanım ve kaybediş zannettiklerinin bu hologram dünyasında edindiğin tecrübe olduğunu,
    Ruhun tekamülü için bir oyun ve düzen olduğunu, bedenin inkişafı için sana göre dizayn edilmiş muhteşem bir algoritmik kurgu olduğunu anladığında o rüyadan huzurlu bir şekilde uyanacaksın.
    Tekrar uyusan bile bu rüyanın artık farkında olacaksın…

    Kaybettim dediğin hiç bir şey yada hiç kimse zaten yoktu, var zannediyordun.
    Şu an kaybetmedim dediklerinin var olduğunu mu zannediyorsun? Maddesel varlıklarına var diyoruz. Mânâda zaten hep varlar. Ölüp aramızdan ayrılsalar bile varlar…

    Bazen izlediğin bir filmdeki yada okuduğun bir romandaki hayali bir karakterin anne ve babandan daha yakın hissettirdiği olmuştu değil mi?
    Yada gülüp eğlendiğin o muhteşem hayal arkadaşının?

    Gerçek dünyada en yakınını kaybetsen çok üzülmeyeceğin ama Onun gidişine yas tutacağın durumlar bile olmuştur…

    Sen onu mânâda öldürmediğin sürece ölmeyecek. Mânâda her an seninle olduğunu bildiğin sürece seninle olacak.
    Yine konuşacaksın yine derdini paylaşacaksın yine muhteşem sohbetler edeceksin içinde bir şeyleri öldürmekten vazgeçtiğinde…

    Ey bu satırları okuyan Güzel ruh…
    Rüya bize boşuna verilmedi…

    Rüyada kaybettiklerini bu dünya gerçekliğinde kaybetmediğini göstererek, bu dünyada kaybettiklerini de asla kaybetmeyeceğinin bilgeliğine ulaşman isteniyor senden…

    Hadi bunun idraki için güçlü bir adım at…
    “Oradasın biliyorum” de ona. “Senin varlığına da şükür seni gönderene de” de…
    Sevgini gönder ve o yokluk vehmi ile oluşmuş korku duvarını aş…

    Yaratıcını biliyorsan o senin hiç bir şeyini israf etmedi etmeyecek…
    O senin hayali arkadaşını bile yaratıp önüne getirecek..
    Sen yeter ki Onu sev Onu bil ve
    Onun yolunda ol…
    Sevmeye sevilmeye ve
    sevgide kalmaya devam et…

  • Gökyüzüne Giden Yol24.04.2024 - 21:42

    Anlatamadığın ne çok şey yaşadın değil mi?
    Ve hala anlatamayacağın…
    Ve her şey bittiğinde anlatmaya da gerek olmayan…
    Çünkü anlatmanın da bir zamanı vardı, o geçti… Dinlemesini istediğin kişi vardı o dinlemedi… Böylece anlatma hevesin de gitti…

    Anlaşılmamanın sınırlarında ne çok gezdin değil mi?

    Boş boş bakan gözlerden, saçma gelen yönlendirmelerden, deliymişsin gibi tavırlardan, ucuz sohbetlerden ve “akışta kal” gibi bilindik klişe cümlelerden çok uzaklara gitmek istedin…

    Dinlediklerin, okudukların ilk başta biraz iyi gelmiş görünse de toparlanmana yetmedi…
    Her karşına çıkanı “bu mu benim kurtarıcım” diye alkışladın…
    Güven vermeyenlere bile “acaba” diye yanaşıp sonra inancın gereği uzaklaştın…
    Hekimini bulana kadar kapı kapı gezdin.
    Rüyalarda yol gösterilsin istedin. Uyanıp tekrar uyudun.
    Tarotları dinleyerek umutla uyudun geceler boyu…
    Fala inanmadın ama “olur mu acaba?” diye bir umut da oraya ektin…
    Burç akışlarını okudun aldın kabul ettin…
    Ve hiç birisinde aradığını bulamayınca uzaklara…. insanlığın sessizleştiği yere kadar gittin…
    Şimdi oradasın ve kendi içindeki sesinlesin…
    Duyuyorsun değil mi?

    Bu yaşadığının adını merak ediyorsan… “varoluş sancısı” Güzellik

    Dışarda aramaya devam ettikçe yorulduğun… zaman kaybettiğin ve uyanışı geciktirdiğin bir rüya…

    Tıpkı uyanamadın bir kabus gibi.
    Hani bazen oradan oraya koşturup kan ter içinde bir türlü uyanamadığın ama uyanınca da “ohhh şükür” diye derin bir nefes aldığın…
    Evet tam olarak öyle bir rüya.
    Uyanacaksın merak etme.
    Sonsuza kadar uyutmazlar zaten.

    Şimdi rüyada bile olsan koşturmayı bırak ve kendi içini dinle…

    Sesim senin sesin, yağmurların, rüzgarın, kumruların tüm kuşların sesi… uzaktan geçen arabaların, seyyar satıcıların, çocukların sesi… Sesim seninle gidecek ve rüyalarını farkında olarak yaşamaya başlayacaksın…

    O kaybettim dediklerinin hiç birisini kaybetmedin Güzellik…
    Onları da tıpkı hayatının tüm tecrübeleri gibi içine aldın…
    Artık onlar seninle ve ölümsüz.

    Kazanmanın sahip olmak ve elinde tutmak olmadığını
    Kaybetmenin de elinden gitmesi olmadığını öğrendiğinde tüm korkuların ve aldanmışlıklarından özgür olacaksın.

    Tüm birikiminin, tüm ilişkilerinin, tüm kazanım ve kaybediş zannettiklerinin bu hologram dünyasında edindiğin tecrübe olduğunu,
    Ruhun tekamülü için bir oyun ve düzen olduğunu, bedenin inkişafı için sana göre dizayn edilmiş muhteşem bir algoritmik kurgu olduğunu anladığında o rüyadan huzurlu bir şekilde uyanacaksın.
    Tekrar uyusan bile bu rüyanın artık farkında olacaksın…

    Kaybettim dediğin hiç bir şey yada hiç kimse zaten yoktu, var zannediyordun.
    Şu an kaybetmedim dediklerinin var olduğunu mu zannediyorsun? Maddesel varlıklarına var diyoruz. Mânâda zaten hep varlar. Ölüp aramızdan ayrılsalar bile varlar…

    Bazen izlediğin bir filmdeki yada okuduğun bir romandaki hayali bir karakterin anne ve babandan daha yakın hissettirdiği olmuştu değil mi?
    Yada gülüp eğlendiğin o muhteşem hayal arkadaşının?

    Gerçek dünyada en yakınını kaybetsen çok üzülmeyeceğin ama Onun gidişine yas tutacağın durumlar bile olmuştur…

    Sen onu mânâda öldürmediğin sürece ölmeyecek. Mânâda her an seninle olduğunu bildiğin sürece seninle olacak.
    Yine konuşacaksın yine derdini paylaşacaksın yine muhteşem sohbetler edeceksin içinde bir şeyleri öldürmekten vazgeçtiğinde…

    Ey bu satırları okuyan Güzel ruh…
    Rüya bize boşuna verilmedi…

    Rüyada kaybettiklerini bu dünya gerçekliğinde kaybetmediğini göstererek, bu dünyada kaybettiklerini de asla kaybetmeyeceğinin bilgeliğine ulaşman isteniyor senden…

    Hadi bunun idraki için güçlü bir adım at…
    “Oradasın biliyorum” de ona. “Senin varlığına da şükür seni gönderene de” de…
    Sevgini gönder ve o yokluk vehmi ile oluşmuş korku duvarını aş…

    Yaratıcını biliyorsan o senin hiç bir şeyini israf etmedi etmeyecek…
    O senin hayali arkadaşını bile yaratıp önüne getirecek..
    Sen yeter ki Onu sev Onu bil ve
    Onun yolunda ol…
    Sevmeye sevilmeye ve
    sevgide kalmaya devam et…

  • Gökyüzüne Giden Yol24.04.2024 - 21:41

    Anlatamadığın ne çok şey yaşadın değil mi?
    Ve hala anlatamayacağın…
    Ve her şey bittiğinde anlatmaya da gerek olmayan…
    Çünkü anlatmanın da bir zamanı vardı, o geçti… Dinlemesini istediğin kişi vardı o dinlemedi… Böylece anlatma hevesin de gitti…

    Anlaşılmamanın sınırlarında ne çok gezdin değil mi?

    Boş boş bakan gözlerden, saçma gelen yönlendirmelerden, deliymişsin gibi tavırlardan, ucuz sohbetlerden ve “akışta kal” gibi bilindik klişe cümlelerden çok uzaklara gitmek istedin…

    Dinlediklerin, okudukların ilk başta biraz iyi gelmiş görünse de toparlanmana yetmedi…
    Her karşına çıkanı “bu mu benim kurtarıcım” diye alkışladın…
    Güven vermeyenlere bile “acaba” diye yanaşıp sonra inancın gereği uzaklaştın…
    Hekimini bulana kadar kapı kapı gezdin.
    Rüyalarda yol gösterilsin istedin. Uyanıp tekrar uyudun.
    Tarotları dinleyerek umutla uyudun geceler boyu…
    Fala inanmadın ama “olur mu acaba?” diye bir umut da oraya ektin…
    Burç akışlarını okudun aldın kabul ettin…
    Ve hiç birisinde aradığını bulamayınca uzaklara…. insanlığın sessizleştiği yere kadar gittin…
    Şimdi oradasın ve kendi içindeki sesinlesin…
    Duyuyorsun değil mi?

    Bu yaşadığının adını merak ediyorsan… “varoluş sancısı” Güzellik

    Dışarda aramaya devam ettikçe yorulduğun… zaman kaybettiğin ve uyanışı geciktirdiğin bir rüya…

    Tıpkı uyanamadın bir kabus gibi.
    Hani bazen oradan oraya koşturup kan ter içinde bir türlü uyanamadığın ama uyanınca da “ohhh şükür” diye derin bir nefes aldığın…
    Evet tam olarak öyle bir rüya.
    Uyanacaksın merak etme.
    Sonsuza kadar uyutmazlar zaten.

    Şimdi rüyada bile olsan koşturmayı bırak ve kendi içini dinle…

    Sesim senin sesin, yağmurların, rüzgarın, kumruların tüm kuşların sesi… uzaktan geçen arabaların, seyyar satıcıların, çocukların sesi… Sesim seninle gidecek ve rüyalarını farkında olarak yaşamaya başlayacaksın…

    O kaybettim dediklerinin hiç birisini kaybetmedin Güzellik…
    Onları da tıpkı hayatının tüm tecrübeleri gibi içine aldın…
    Artık onlar seninle ve ölümsüz.

    Kazanmanın sahip olmak ve elinde tutmak olmadığını
    Kaybetmenin de elinden gitmesi olmadığını öğrendiğinde tüm korkuların ve aldanmışlıklarından özgür olacaksın.

    Tüm birikiminin, tüm ilişkilerinin, tüm kazanım ve kaybediş zannettiklerinin bu hologram dünyasında edindiğin tecrübe olduğunu,
    Ruhun tekamülü için bir oyun ve düzen olduğunu, bedenin inkişafı için sana göre dizayn edilmiş muhteşem bir algoritmik kurgu olduğunu anladığında o rüyadan huzurlu bir şekilde uyanacaksın.
    Tekrar uyusan bile bu rüyanın artık farkında olacaksın…

    Kaybettim dediğin hiç bir şey yada hiç kimse zaten yoktu, var zannediyordun.
    Şu an kaybetmedim dediklerinin var olduğunu mu zannediyorsun? Maddesel varlıklarına var diyoruz. Mânâda zaten hep varlar. Ölüp aramızdan ayrılsalar bile varlar…

    Bazen izlediğin bir filmdeki yada okuduğun bir romandaki hayali bir karakterin anne ve babandan daha yakın hissettirdiği olmuştu değil mi?
    Yada gülüp eğlendiğin o muhteşem hayal arkadaşının?

    Gerçek dünyada en yakınını kaybetsen çok üzülmeyeceğin ama Onun gidişine yas tutacağın durumlar bile olmuştur…

    Sen onu mânâda öldürmediğin sürece ölmeyecek. Mânâda her an seninle olduğunu bildiğin sürece seninle olacak.
    Yine konuşacaksın yine derdini paylaşacaksın yine muhteşem sohbetler edeceksin içinde bir şeyleri öldürmekten vazgeçtiğinde…

    Ey bu satırları okuyan Güzel ruh…
    Rüya bize boşuna verilmedi…

    Rüyada kaybettiklerini bu dünya gerçekliğinde kaybetmediğini göstererek, bu dünyada kaybettiklerini de asla kaybetmeyeceğinin bilgeliğine ulaşman isteniyor senden…

    Hadi bunun idraki için güçlü bir adım at…
    “Oradasın biliyorum” de ona. “Senin varlığına da şükür seni gönderene de” de…
    Sevgini gönder ve o yokluk vehmi ile oluşmuş korku duvarını aş…

    Yaratıcını biliyorsan o senin hiç bir şeyini israf etmedi etmeyecek…
    O senin hayali arkadaşını bile yaratıp önüne getirecek..
    Sen yeter ki Onu sev Onu bil ve
    Onun yolunda ol…
    Sevmeye sevilmeye ve
    sevgide kalmaya devam et…