Mehmet 6 yaşında kardeşi Hatice henüz 2 yaşındaydı.Annesi doğum yaparken vefat etmiş babası çocuklar küçük diye bir ay içerisinde tekrar evlenmişti. Yeni gelin Feride önceleri iyi gibi gözükse de yavaş yavaş gerçek yüzünü ortaya çıkarmaya başlamıştı. Bir kaç ay günler güzel geçti fakat çocukların bakımı Feride'ye zor gelmeye başladı. Birgün Hatice altına kaçırdı. Üvey anne onun yaşının farkında değildi ve sinir küpü olmuştu. Bir daha yapmasın diye kibriti yakıp üzerinde söndürmek istedi.. O kibriti her yaktığında Mehmet üfürerek söndürüyor o da dayak yiyordu.Ardı ardına yediği tokat Mehmet'i zorlasa da dayanabilir miydi küçücük yüreği kardeşinin acı çekmesine. Mehmet bey 60 yaşında hâlâ o günü anlatırken gözleri doluyor. O an ki çaresizliği hafızasından silinmiyor.
Anne Çok ölüyüm Tutup kolumdan beni yeniden doğursana…!Yüzümün bulutu vardı tırnaklarımın ucunda oynaşan Aksanı bozuktu sağ gözümün ve sevmiyordu denizsiz kalmayı Pembesini kansızlıkta yitirdiğim düşleri bırakıp Kâğıttan şehirlerin keşfine çıktım Tek pansiyonlu hikâyelerde kaldım hep Hep toplu yaşamanın altını çizdim geri dönüp okumadım bile Yüzümün bulutu oynaştıkça keskin uçlarımda Göğüs kafesinden içeri tıkıldı başım Çıkarabilene aşk olsun Aşk olsun göğsümün güvercin resimlerine kıpırtı olana Ben aşkı ancak bunun akabinde isterdim.Kapkara bir uçurumdu ve ben çok kötü kapaklandım yalnızlığa Acının şizofrenine sırnaşıp dizlerimde düşmüşlüklerimi parlattım Öpünce geçmeler bana göre değildi ve yoktu öyle bir ilaç yanı başımda Çocukluğuma misafir olamayacak kadar ruhsal durumumu amatöre bağlattım.Ne zaman nefesime hayat felci vurdu bilmiyorum Bilmiyorum hangi şarkıyla kırıldı kalbimin kolonları Ben en son ölü kelebeklerden korkmanın yasını tutuyordum Sinema filmlerinden arta kalanları kemirirken hüznüm Hiçbir yüzü diğerinden ayıramıyordum Karşıdan göremediğim bir coğrafyanın ıslak patikalarından Lavını salmaya hazır yanaklarıma tırmanıyordum.Kaç kez kaderine razı ol evlerine sığınmaya gittim Dedim ki tutun beni ben isyana meyilliyim Bana kendinden geçmiş secdelerden bir yer verin Bir gün ansızın kendimi kendi kollarımda bulabilirim!İçimde yeşeren intihar partilerinde ölümle düşüp kalkma isteği Demirleşmiş kıyamlarda belimi bükemediğimdendi Ve tüm hatlarımla biliyordum ki Bir gün bir zebaninin eline düşsem Beni gülüşünde cehennem gibi çiğnerdi.Gücümün son közünü bu şehirde böyle külledim anne Şimdi çok ölüyüm Tutup kolumdan Evire çevire ele güne ve Allaha Beni yeniden doğursana..!
Hayattan kesitler
Mehmet 6 yaşında kardeşi Hatice henüz 2 yaşındaydı.Annesi doğum yaparken vefat etmiş babası çocuklar küçük diye bir ay içerisinde tekrar evlenmişti.
Yeni gelin Feride önceleri iyi gibi gözükse de yavaş yavaş gerçek yüzünü ortaya çıkarmaya başlamıştı.
Bir kaç ay günler güzel geçti fakat çocukların bakımı Feride'ye zor gelmeye başladı. Birgün Hatice altına kaçırdı. Üvey anne onun yaşının farkında değildi ve sinir küpü olmuştu. Bir daha yapmasın diye kibriti yakıp üzerinde söndürmek istedi.. O kibriti her yaktığında Mehmet üfürerek söndürüyor o da dayak yiyordu.Ardı ardına yediği tokat Mehmet'i zorlasa da dayanabilir miydi küçücük yüreği kardeşinin acı çekmesine.
Mehmet bey 60 yaşında hâlâ o günü anlatırken gözleri doluyor. O an ki çaresizliği hafızasından silinmiyor.
Zalime karşı dur de!
Tebessüm ve gönül dili anlaşmaya yetiyor.
Bu dünya hayatında altına yatırım yapmak gerekiyor ama toprak altına..
Etrafınızda her şeyi para ve başarıya bağlayan bir sistem var. Oysa değerli olan doğru bir amaç uğruna harcanan çabalardır.
Ahmet Şerif İzgören
BENİ YENİDEN
Anne
Çok ölüyüm
Tutup kolumdan beni yeniden doğursana…!Yüzümün bulutu vardı tırnaklarımın ucunda oynaşan
Aksanı bozuktu sağ gözümün ve sevmiyordu denizsiz kalmayı
Pembesini kansızlıkta yitirdiğim düşleri bırakıp
Kâğıttan şehirlerin keşfine çıktım
Tek pansiyonlu hikâyelerde kaldım hep
Hep toplu yaşamanın altını çizdim geri dönüp okumadım bile
Yüzümün bulutu oynaştıkça keskin uçlarımda
Göğüs kafesinden içeri tıkıldı başım
Çıkarabilene aşk olsun
Aşk olsun göğsümün güvercin resimlerine kıpırtı olana
Ben aşkı ancak bunun akabinde isterdim.Kapkara bir uçurumdu ve ben çok kötü kapaklandım yalnızlığa
Acının şizofrenine sırnaşıp dizlerimde düşmüşlüklerimi parlattım
Öpünce geçmeler bana göre değildi ve yoktu öyle bir ilaç yanı başımda
Çocukluğuma misafir olamayacak kadar ruhsal durumumu amatöre bağlattım.Ne zaman nefesime hayat felci vurdu bilmiyorum
Bilmiyorum hangi şarkıyla kırıldı kalbimin kolonları
Ben en son ölü kelebeklerden korkmanın yasını tutuyordum
Sinema filmlerinden arta kalanları kemirirken hüznüm
Hiçbir yüzü diğerinden ayıramıyordum
Karşıdan göremediğim bir coğrafyanın ıslak patikalarından
Lavını salmaya hazır yanaklarıma tırmanıyordum.Kaç kez kaderine razı ol evlerine sığınmaya gittim
Dedim ki tutun beni ben isyana meyilliyim
Bana kendinden geçmiş secdelerden bir yer verin
Bir gün ansızın kendimi kendi kollarımda bulabilirim!İçimde yeşeren intihar partilerinde ölümle düşüp kalkma isteği
Demirleşmiş kıyamlarda belimi bükemediğimdendi
Ve tüm hatlarımla biliyordum ki
Bir gün bir zebaninin eline düşsem
Beni gülüşünde cehennem gibi çiğnerdi.Gücümün son közünü bu şehirde böyle külledim anne
Şimdi çok ölüyüm
Tutup kolumdan
Evire çevire ele güne ve Allaha
Beni yeniden doğursana..!
FEYZ KARİHA
Günaydın bil mukabele sayın Şövalye..
Ne güzel söylediniz canlı olanlara yeter.Maskeli "ölü ruhlara" yetmez :)
Unutulmayan söz uyutmayan düşüncelere sevk eder..
Alışılmış bir kısır döngü. Kimse konfor alanından çıkmak istemiyor.
Günaydın sevgili Ata kızı
https://images.app.goo.gl/rBY84YnbuXFZm7Hg9
Kargalar rahatsız edici olsa da gökyüzünde özgür olmalarını bu haline borçludur.
Söz ola kese savaşı
Söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı
Yağ ile bal ede bir söz..
Yunus Emre