Maraton koşmakla okyanusta kulaç atmak aynı olur mu hiç. :) Okyanusun ‘’çılgın’’ dalgalarında yüzülürken, suyun ‘’temas’’ edilen her zerresinin derin ve müstesna hazzı hissedilir.. Ve de yetenekli bir yüzücü bu eylemi bir sanata dönüştürürken okyanus ve kendisi 1 olur. Belki kelebek stiliyle başlar, sırt üstüyle devam eder, serbest stille bitirir kim bilir... :)
Nancy Ajram, ‘’Yay ‘’ diyor. Meğer bu hatun, şarkı söylerken sesini değiştiriyormuş. Cehaletimizden olsa gerek, bu güne kadar böyle olduğundan bî haber idik. Artık ‘’yeni’’ bir cihetten dinliyoruz bu şarkıyı ve böylesi daha da lezzetli sanki. :) Ufkumuz açtı ya… selam ve muhabbet ve teşekkür ehl-i ilim zat’a :)
kafanın dağınıklığı gibidir soruların saçılması öteye beriye yürürken belki takılır ayağımız düşeriz yalnızlığımıza insan olduğumuz başkaca da nasıl anlaşılır ki
Esselam, Bazen yıllar sürer bir gönül kapısından içeri girmek, bazen bir an.. Ya da hiç girememek te mümkündür elbet.. Ancak sabrın sonunun selamet olduğunu kavrayabilenler ve de imtihanı verebilenler O gönülde bir ömür misafir olurlar. Gözlerdir ki, gönüle açılan kapıdır.. girmesini bilene.. Lakin bazı hallerde beklemenin sırrına mazhar olmak, içeri girmekten de evlâ olabilir :) Tıpkı sevilmeyi beklerken.. beklemeyi sever olmak gibi :) Hayır hayır, kendimle çelişkiye düştüğüm falan yok be dostum.. Zira maksat şudur ki, ‘‘elzem olanla ‘’ yaşamak değil.. O’ nu yaşamaktır aslında :)
Görünüşe aldanmamak gerekir. Esas olan gönül âlemidir. Sözün güzelliği asla ne başkasını ne de kendimizi kandırmamalıdır. Sözüne hayran bırakıp, gönlüyle düşmanlık planlayanların zararları gün ışığı gibi ortadadır. Bu sebepledir ki, zahir her zaman hakikati temsil etmez. Batını olmayan zahir, cansız beden gibidir. Nice yapma çiçekler vardır, hakikisiyle arasında ki farkı ayırmak mümkün değildir. Gel gelelim kokusu ve canı yoktur. Hiçbir değişim göstermeden, geldiği günkü gibi köşesinde ki varlığını sürdürmektedir
Meğer daha mukaddimede verilmiş hükmümüz Şehr-i serhattaki ‘’O köşede’’ Kuru kalabalıktan ibaretmiş yerimiz. Ben aslında mesafeli idim ve de bî taraf Kaale aldım mı sanırsın, Kelâmlarının yekûnu zaten laf-ı güzaf. Kristali bin parçaya böldün ya.. Uğraşsan da eski haline rücu eylemezsin Sırlar, sırlar aleminde kalır Be hey gafil, sen bunu bilmezmisin. Ve de Sildim işte, kalmadı hiçbir iz’in Vesveseyi terk eyle, saklıdır giz’in Sürç-i lisanlar da pek yakışıyor zatına Bülbül sustu artık, Baykuşlar revadır sana
Bir kez daha aklı karışıyor karanlık dünyanın. Ah, Akıl Evinin özü karışıklık zaten, Yani bu gelişme baykuşun baykuşlaşması gibi bir şey. Aritmetik acılarımızı düzene sokamadı. Newton suçlu değil, çünki bıçağı icad eden adam Değil cinayetten sorumlu olan.
Gitmek bu kadar elzemmiydi mir’im.. Tebdil-i mekanda her daim ferahlık olur mu ki.. Aşina kelâmlarınla bir silüeti farkediyordum uzaktan.. Ve manzarayı seyretmekle iktifa ediyordum.. :) Münzevî ahvâlinin nihayete ermesini bekliyorum.. Gel ki ‘’bu kıyı’’, kadim dostuna akıtsın hüznünü.. Bilmektesin bencilim, pek bencil :) E peki 1 günlüğüne buika da dinlemem.. :) Yok yok, sözde durmazlık değildir bu... Yokluğunda yazmak hakkımı kullandım :)
Güneş bu gün kara doğdu da Zifiri karanlık bir sabaha uyandık Siyahi sözler zırhı deldi taa en derinden vurulduk Hata ve nisyan beşer içindir amma Su-i zanlarından gına geldi artık yorulduk Neden içindeki bu fırtına, bu kasırga, bu isyan Bilirsin ki bocalar, öfkesine yenilen her insan
BİR BAHAR AKŞAMI bir bahar aksami rastladim size sevincli bir telas icindeydiniz derinden bakinca gozlerinize neden basinizi one egdiniz icimde uyanan eski bir arzu dedi ki yillardir aradigin bu simdi soruyorum bukup boynumu daha onceleri neredeydiniz
bestesi selahattin pinar'a güftesi fuat edip baksi'ye ait bu hicaz eser, her dem yeni, her daim zevkle dinlenendir.. 'daha onceleri neredeydiniz? ' sorusundaki ‘’derin mana’’ etkiler insanı..
Maraton koşmakla okyanusta kulaç atmak aynı olur mu hiç. :)
Okyanusun ‘’çılgın’’ dalgalarında yüzülürken, suyun ‘’temas’’ edilen her zerresinin
derin ve müstesna hazzı hissedilir..
Ve de yetenekli bir yüzücü bu eylemi bir sanata dönüştürürken okyanus ve kendisi 1 olur.
Belki kelebek stiliyle başlar, sırt üstüyle devam eder, serbest stille bitirir kim bilir... :)
Nancy Ajram, ‘’Yay ‘’ diyor.
Meğer bu hatun, şarkı söylerken sesini değiştiriyormuş.
Cehaletimizden olsa gerek, bu güne kadar böyle olduğundan bî haber idik.
Artık ‘’yeni’’ bir cihetten dinliyoruz bu şarkıyı ve böylesi daha da lezzetli sanki. :)
Ufkumuz açtı ya… selam ve muhabbet ve teşekkür ehl-i ilim zat’a :)
kafanın dağınıklığı gibidir
soruların saçılması öteye beriye
yürürken belki takılır ayağımız
düşeriz yalnızlığımıza
insan olduğumuz
başkaca da nasıl anlaşılır ki
Esselam,
Bazen yıllar sürer bir gönül kapısından içeri girmek, bazen bir an..
Ya da hiç girememek te mümkündür elbet..
Ancak sabrın sonunun selamet olduğunu kavrayabilenler ve de imtihanı verebilenler O gönülde bir ömür misafir olurlar.
Gözlerdir ki, gönüle açılan kapıdır.. girmesini bilene..
Lakin bazı hallerde beklemenin sırrına mazhar olmak, içeri girmekten de evlâ olabilir :)
Tıpkı sevilmeyi beklerken.. beklemeyi sever olmak gibi :)
Hayır hayır, kendimle çelişkiye düştüğüm falan yok be dostum..
Zira maksat şudur ki, ‘‘elzem olanla ‘’ yaşamak değil.. O’ nu yaşamaktır aslında :)
Görünüşe aldanmamak gerekir. Esas olan gönül âlemidir. Sözün güzelliği asla ne başkasını ne de kendimizi kandırmamalıdır. Sözüne hayran bırakıp, gönlüyle düşmanlık planlayanların zararları gün ışığı gibi ortadadır. Bu sebepledir ki, zahir her zaman hakikati temsil etmez.
Batını olmayan zahir, cansız beden gibidir.
Nice yapma çiçekler vardır, hakikisiyle arasında ki farkı ayırmak mümkün değildir. Gel gelelim kokusu ve canı yoktur. Hiçbir değişim göstermeden, geldiği günkü gibi köşesinde ki varlığını sürdürmektedir
Meğer daha mukaddimede verilmiş hükmümüz
Şehr-i serhattaki ‘’O köşede’’
Kuru kalabalıktan ibaretmiş yerimiz.
Ben aslında mesafeli idim ve de bî taraf
Kaale aldım mı sanırsın,
Kelâmlarının yekûnu zaten laf-ı güzaf.
Kristali bin parçaya böldün ya..
Uğraşsan da eski haline rücu eylemezsin
Sırlar, sırlar aleminde kalır
Be hey gafil, sen bunu bilmezmisin.
Ve de
Sildim işte, kalmadı hiçbir iz’in
Vesveseyi terk eyle, saklıdır giz’in
Sürç-i lisanlar da pek yakışıyor zatına
Bülbül sustu artık,
Baykuşlar revadır sana
Bir kez daha aklı karışıyor karanlık dünyanın. Ah,
Akıl Evinin özü karışıklık zaten,
Yani bu gelişme baykuşun baykuşlaşması gibi bir şey.
Aritmetik acılarımızı düzene sokamadı.
Newton suçlu değil, çünki bıçağı icad eden adam
Değil cinayetten sorumlu olan.
Gnu / Robert BLY
Gitmek bu kadar elzemmiydi mir’im.. Tebdil-i mekanda her daim ferahlık olur mu ki..
Aşina kelâmlarınla bir silüeti farkediyordum uzaktan.. Ve manzarayı seyretmekle iktifa ediyordum.. :)
Münzevî ahvâlinin nihayete ermesini bekliyorum..
Gel ki ‘’bu kıyı’’, kadim dostuna akıtsın hüznünü.. Bilmektesin bencilim, pek bencil :)
E peki 1 günlüğüne buika da dinlemem.. :)
Yok yok, sözde durmazlık değildir bu... Yokluğunda yazmak hakkımı kullandım :)
Güneş bu gün kara doğdu da
Zifiri karanlık bir sabaha uyandık
Siyahi sözler zırhı deldi taa en derinden vurulduk
Hata ve nisyan beşer içindir amma
Su-i zanlarından gına geldi artık yorulduk
Neden içindeki bu fırtına, bu kasırga, bu isyan
Bilirsin ki bocalar, öfkesine yenilen her insan
BİR BAHAR AKŞAMI
bir bahar aksami rastladim size
sevincli bir telas icindeydiniz
derinden bakinca gozlerinize
neden basinizi one egdiniz
icimde uyanan eski bir arzu
dedi ki yillardir aradigin bu
simdi soruyorum bukup boynumu
daha onceleri neredeydiniz
bestesi selahattin pinar'a güftesi fuat edip baksi'ye ait bu hicaz eser,
her dem yeni, her daim zevkle dinlenendir..
'daha onceleri neredeydiniz? ' sorusundaki ‘’derin mana’’ etkiler insanı..