Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
1.Osmanlı imparatorluğu cumhuriyet değil monarşi idi ve Anadolu toprakları zaten monarşinin çok daha önceden olgunlaştığı bir coğrafya idi. 2.Fransa'nın o burjuva devrimi mazisi olmayan, ha deyince vuku bulmuş bir olay değildir. Sosyoloji süreç analizidir. Bir olay vuku bulmadan önce o olayı doğuracak sebepler birikmeye başlar. Reform ya da devrim artık topun ateşlenmesidir sadece. Şartlar oluşmadan, ortam kıvama gelmeden vuku bulmaz. Tarihte bir tek örneği yoktur.
Bütün Bilimsel Devrimleri devre dışı bırakıp, Fıtrat-ı kaderi ön plana çıkarmışsınız?
Tam da Metafizik Filozofların varlık ve varoluş Felsefe saçmalığı gibi???
Tarihsel devinimde yapılan Devrimlerin tamamı şartların olgunlaşmasını beklememiştir?
Ne Sovyet Rusya'sı Proletarya Devrimini içselleştirmiştir, ne de Osmanlı Cumhuriyet
Devrimini içselleştirmiştir. Ayrıca hiç bir şart ve koşul olmadan Osmanlı bir çadırda kurulmuş
ve 600 yıl yedi iklime hükmetmiştir. 1789 Fransa Burjuva Devrimi şartsız ve hükümsüz
yapılmış ve başarıya ulaşmıştır. Dünya da bunun bir çok örneği mevcuttur.
***Ben ce zaman insana değil, insan zamana hükmetmelidir*** VESSELAM
Her ülke Cumhuriyete layıktır ama Cumhuriyeti içselleştirmek bir süreç meselesidir. Hem de geniş zamana yayılan bir süreç meselesidir. Avrupa'ya baktığımızda krallık, oligarşi ve Cumhuriyet arasında bir gidip gelme görüyoruz. Cumhuriyet, demokrasi, eşitlik ve özgürlük gibi kavramlar Avrupa'da 2000 yıldır tartışılmış, fikirler olgunlaşmış ve bugünkü haline ulaşılmıştır. Dünyanın geri kalanının ise cumhurityetle pek de köklü bir geçmişi yoktur. Nasıl ki bir çocuğun doğumu için 9 ay beklemek lüzumu varsa makro düzeydeki beklentilerin vücut bulması için de binlerce yıla ihtiyaç olabilmektedir. Anadolu ve Ortadoğu'da cumhuriyetin içselleştirlmesi için ne yazık ki daha asırlar var belli ki.
Kaotik bir ortam her zaman kötü sonuçlar doğurmaz.
Bir ülke; “birkaç iyi kaotik güç tarafından” sözde yönetiliyorken, o ülkede halk bunun farkına varıp kökten bir düzen kurmak istiyorsa bu ortamı yaratması isabetli olur. “Savaşmadan barış olmaz” şimdi gücüm yetse, suriye hazır karışmışken kurulacak yeni yönetimin cumhuriyetle demokratik bir düzen olması için tüm kulaklara bağırırdım.
#cumhuriyeteherülkelayıktır
Çünkü; “gerçek cumhuriyet” ile yönetim şekli, tüm dünya için barış demektir.
Aslı Birer
Denizler suyunu çekse, gökyüzü küsse, dağlar boşlukta uçsaydı?
Hayaller ölseydi mesela..?
İnsan da bir dünyadır dedik ya işte hayaller ölünce insanın da dağları, denizleri, gökyüzü ölür.
Aslı Birer
Usulca çıktım gönül evimden, kanatları saklı, rahvan binekli, sağlamca tutundu yola, ağır bilekli, varsın güç olmasın deryanın hazzı, razıyım geç olsun göçüm.
Aslı Birer
"Sızarken sessizliğim yanaklarımdan
Bulutlu günün sahra kuraklığında izleyeceğim seni "…
Zerk ederken hasretini damarlarıma
Korkular içinde visal düşlerini eleyip
Firak masalları bırakacağım rüzgârlara
Ey tenim ile ruhum ar’afı..!
Korkma..!
Kimseler duymadı ismin ile yankılanan avazlarımı duymayacak da…
Gökkubbede, sessiz bir tebessümle,
Bulutlar valste adeta,
İnceden bir hüzün sezdim rüzgârda
Toprak kokusu işliyor ruhumu derinden, yağmurdan tazelenmiş ben gibi,
Sonbahar son sözünü fısıldıyor kışa
Selam verilmiş çoktan minik deniz yıldızına.
Aslı Birer
Ben tabanda pabuçtan
Tavanda tutam saçtan
Garip geldim yavaştan
Mamul garip biriyim
İnce düşünen insanlar, hep daha çok incinir..
İyi dostu olanın aynaya gereksinimi yoktur..
İnsan bilmediği bir acıyı teselli edemez..
Alexandre Dumas
SÖYLESEM, YAZSSAM ALAY EDERLER Mİ? GÜLERLER Mİ BANA?
Çok değil birkaç yıl önceydi, ilk defa yazmaya başlamıştım burada, sözler, şiir, hikaye kitaplarından alıntılar. Tabii bu arada hiç unutmayacağım anılar da oluştu. Bir gün oldukça yaşını başını almış yıllardır da şiirler yazan adları şair bana göre asla yazar olamayacak kadar sığ düşünceli insanlar. Her neyse gelelim bana ettiği söze. Deli gibi kendi kendine konuşuyor… gerisi de var tabii, yazmıyorum. Çok şaşırmıştım o zaman, düşünüyorum bura bir sayfa ve ben yazıyorum, ee kimle konuşmam gerekiyor? Ya da kitaplar sayfalara yazılırken birileriyle mi konuşmak gerekiyor? Şiirleri yazarken münazara mı etmek gerekiyordu?
Aslında bu örneği vermemin sebebi bu düşüncenin altında yatan anafikri. “Bize ne derler?”
Bu düşünceden dolayı, nice bilgi sahibi insanlar bilgilerini paylaşamadan toprak olup gittiler.
Sosyal ortamlarda konuşamadılar, yazamadılar, kitaplar yazamadılar, şiirler yazamadılar. Bana dediler ki? “Ne işin var sosyal medyada?
Bunun cevabını da burada vermeyeceğim. Sadece şunu söylemek istiyorum;”çok işim var!” Son yıllarda gözlemliyorum yüzümü güldüren çok güzel ilerlemeler var ve devam edecek. Önceki yıllarda sadece geçmişte yaşayan ün yapmış kişilerin yazıları, sözleri paylaşılırken bugün bakıyorum kendi özlerini, akıllarını çekinmeden yazabilen insanlar var. Hepsi de mantıklı ve kayda değer demiyorum. Fakat düşünmeye ve akıl yürütmeye çalışmak insan için çok önemli bir gelişmedir. Ve bu yolun bağlandığı mükemmel bahçe hayattaki yaşam koşullarının adaletlin sağlanmasıdır. Düşünen insanları yönetmek zordur. Bu yüzden de tüm birimler adalet ile yönetilmeye mecbur olur.
“Kendiniz için kimseyi taklit etmeyin, çünkü her kişilik kendine özeldir”
Aslı Birer
Küstüm çiçeklerini kimsecikler göremezmiş, çünkü onlar sadece yürek topraklarında açarmış.
Aslı Birer
?si=Hp8bd0LljPzIzxpg
Sadakası kesik tebessümlerimin boynunda orkide gülüşlerin kör hançer
Dağlanırken kirpiklerim hüznünden
Nefesindir nefesimde çığ gibi büyüyen
Sevmeyişlerin kahverengi baharlar serpiştirir iken gönlüme
Birikti genzime hasretinden zehirler
Ey her an her lahza durmadan yangını mı körükleyen..!
Mecnun’un duası var bugün sensiz dilimde
Rüyaların siyah beyaz
Firaridir aklım kirpiklerine
Gel de sürülsün visal topraklarından gam ve elem…
Taşmalı bir akşam üstü süslü sürahinden, karışmalı, hemen yanıbaşında akan suya… vefalıdır, bulur bir deniz götürür seni.
Aslı Birer
Bakışlarımda gözlerin soluksuz yaşanacak bin ömür
Çıkarsız sevmeler sürgünlüğünde derdest ettiğim düşlerimin gönlü kınalı
Ay karanlık
Visal daimi erteli
Dalgalar hırçın
Gönlüm parmaklar arası sükûttan ah u zar
Uçuklar yuvası dudaklarım kem ve elem giysili
Sitemlerim tebessümlerinden yamalı ve ahraz
Dilimde hıçkırık güllerinin solgunluğu
Yaprak yaprak sardı sineme ecel hüznünü
Ben bana yaban
Sana gül kokusu
Ey v'aktimin sancısı..!
Bitti düş gamzeli gülüşlerim
Bölündü gül güzeli rüyalarım...
Bileklerimin üşümesinin...
...müsebbibi sensin...
Cumhuriyet dişidir, dedim, daha ne olsun..?
Her daim yenilenir, çünkü doğasında var.
Dört bir yanda öter bülbül gibi dostlarım
Bilmezler sesi kısık ben utanır üzülürüm
Yar olmuş birbirine bütün tanıdıklarım
Benimse payıma kara bir leke düşmüş
Kötü olmuşum zehr olmuşum bilmem niye
Gözüm ateş saçar galiba kaçıyor bakışlar
Şu güzel yuvada herkes bir işi tutmuş da
ben garib gureba olmuşum bilmem niye
Sofraya oturduk herkes balını aldı kaşığına
Bana kuru tuz kaldı acıdım bir başıma
Dost yüz çevirir oldu bana şu yaşımda
Hasret neymiş iyi belletti bana dostlarım
Küfür de olsa duysam keşke ağzından
Elin iti kırk gün havlasa kalkmam yerimden
Ağyara itimadı sileli çok oldu defterimden
O itler ıssıramadı ben dost elinde öldüm
Kötü olmuşum zehr olmuşum bilmem niye
Gözüm ateş saçar galiba kaçıyor bakışlar
Şu güzel yuvada herkes bir işi tutmuş da
ben garib gureba olmuşum bilmem niye
Ah, babam de babam, çıkmağa çalıştık fezaya, toprakta çocuklar var, onlara badem şekerleri verip, eğitmeyi, öğretmeyi, emek ektirip sevgi biçmeyi unuttuk.
Aslı Birer
Herhâlde değil her hâlde sen...
Bugün kardelenlerin günü, savaşçı kardelenlerim, bugün ve her gün sizin gününüz, anneler ve geleceğin anneleri, anneleriz. Tüm kötülüklere inat her mevsim güzellikleriyle bizimle olsun, bütün kız çocuklarının günü kutlu olsun.
Edip Cansever
Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu.Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.
YORUM
Şiir de şiir hani.
Hayatını, masa metaforuyla yatırmış önüne tüm samimiyetiyle.
Bu sözü italyanca yazınca neden sildiniz bana bunu izah edebilir misiniz?
“Yıldızları assam gözlerime yine de düşerler mi geceden?”
Ne oldu bülbül dut mu yedi?
Tren raydan çıkıp savrulmaya mı başladı? Şimdi Business Class la ekonomik vagonda oturan farketmiyor, devrilirsek hep birlikte…
Kalemine ömrünü sığdıran
Hayatın hala acemi bir çaylağıyım
Arada bir ustasından tokat yiyen
Bir kahvesi,bir kitabı,bir yağmuru olan
Ama herkesten daha mutlu
Elin evindeki yıkık için ağlarken, kendi evinin çatısına kasırga vurmuş duydun mu?
Aslı Birer
Her rengin değişik değişik tonlarıyız, bizi biz yapan da bu.
Dünya ne işe yarardı insan olmasaydı?
İnsan olmasa din ne işe yarardı?
Duygu olmasa, insan ne işe yarardı?
Sevgi olmasa dünya ne işe yarardı?
Aslı Birer