Nicedir hissettiğim bir şeyler var. Her yerde memnuniyetten başkasını görmüyorum ama tuhafım. Gizli bir halsizlik, sıkıntı, kalbimin derinliklerine sızmış durumda! Bir zamanlar senin de hakkında söylediğin gibi onun boş ve şişmiş olduğunu hissediyorum adeta. Değer verdiklerime duyduğum bağlılık, kalbimi meşgul etmeye yetmiyor. Ne yapacağını bilmediği işe yaramaz bir güçle başbaşa kalıyor sanki. Biliyorum, böylesi bir acı tuhaf ama gerçek. Dostum, çok mutluyum ama bu mutluluk beni çok sıkıyor. (Jean Jack Rousseau- Julie ya da yeni Heloise)
Cahil ve aptal toplulukların enerjisi, kendi yarattıkları sorunları çözmek için harcanır. Elde kalan daima sıfırdır. Bu tarz topluluklarda yenilik beklemek güçtür.
Zevk almanın birinci şartı gereksiz yükleri atmaktır. Gereksiz yükleri sırtlarında taşıyarak yola devam edenler zevkleri, acıların ve fuzuli görevlerin arasına sıkışıp kalmış minik fasılalar olarak yaşarlar.
Değişimi evetlemeli, kaçınılmaz olanı onaylamalı insan! Değişenin ruhuna nüfuz etmeli! Çağın ruhunu yakalamalı. İtiraz etmeden önce anlamaya, tanımaya, dinlemeye çalışmalı! Bu olmadığında kaçınılmaz bir çatışma başlar benlikte. Bu dönüştürücü, değiştirici ve ileri götürücü bir çatışma değil, tırtılın yaprağı kemirmesi gibi imha edici bir çatışmadır. Cahil sadece kendini tüketen bir döngü içinde kıvranır durur ömür boyu!
Bir tiyatronun kulisinde yangın çıkmış. Bir soytarı sahneye çıkıp seyircileri durumdan haberdar etmiş. Herkes şaka yapıyor sanmış. Bir alkış kopmuş; soytarı yine aynı sözleri tekrar etmiş; alkışlar daha da artmış. Ben dünyanın, bunun bir şaka olduğunu sanan cin fikirli şaka severlerin alkışları arasında yok olacağını düşünüyorum. (Soren Kierkegaard-Ya ya da)
Aynı satırları okumama rağmen bazen neşelenir, bazen heyecanlanır, bazense sıkılırım. Aynı yolda yürürken bazen zevk alır, bazen de almam. Hayat der geçerim.
Kağıda tutku duyduğunuz 20 şey yazın. Sonra iyice düşünün ve bunların içinden beş tanesini seçin. Kalan 15 tanesini ise tamamen unutun, çıkarın akıldan. İşte o beş şeye odaklı kalın yoksa hayatınız boyunca sürünürsünüz. (Warren Buffet)
Başkasına yaptığımız, başkasıyla sınırlı kalmaz. Başkasına yaptığımızı aynı zamanda kendimize de yaparız. Diğerinin özgürlüğünü yok ettiğinde, onunla birlikte senin özgürlüğün de yok olur.
Acı çekmek insan yaşamının bir parçasıdır. Dünyayı iyileştirmeyi amaçlayan düşünceler her zaman bir kusur içerir. Acıyı ortadan kaldırmazlar, sadece acının şeklini değiştirirler. Hayat, acıların odak noktasının sürekli değişimine şahit olmaktır. İnsan beyni başka türlüsünü düşünememekte, tasarlayamamaktadır.
Sosyal bilimlerde matematiksel formüller ortaya atmak imkansızdır. Her toplum farklı özellikler taşır. Her toplum için farklı bir izah geliştirmek gereklidir. Bu yüzden genel geçer ilkelere ulaşmak mümkün değildir.
Üçüncü asır insanının kahraman tanımı ile yirminci asır insanının kahraman tanımı aynıdır. Kendisini feda etmeye hazır güçlü bir lider ile liderden kendisini feda etmesini bekleyen halklar mevcuttur dünyanın her yerinde. Liderin bilge olup olmadığını analiz edemez kimse! Bu da aslında insanlığın çok da ileri gitmediğini gösterir. (Bertrand Russell)
İş insanının biri Nabokov'a ‘’Bana yazarın topluma, toplumun da yazara borcu var mıdır sorularının cevabının yazılı olduğu en az iki bin kelimelik bir metin hazırlarsanız size iki yüz dolar vereceğim.’’ demiş. Nabokov da bunun üzerine: ‘’Yoktur. Siz bana elli sent verseniz yeter.’’ diye cevap vermiş.
‘’Sen söylediğinle konuşmazsın. Söylediğin her şey, söylemediğin üzerine kuruludur. Konuştuğunda milyonlarca farklı olmayan kombinasyonu da belirtmiş olursun.’’ demiş J. Lacan. Temel siyaset biliminde de söylem, olduğu anlamdan farklı bir toplumsal, etimolojik anlama gelebilir. Önemli olan bu söylemleri bir genellemeye tabi tutup, içerdiği ve içermediği anlamlar olarak ikiye ayırıp buna göre halkın nabzına göre şerbet sunmaktır. İktidar mekanizmaları bunu pragmatik şekilde kullanırlar.
Konuş kızmadan önce! Bak o gözlere, o güzel ellere! Okyanus esintisi gelmeli burnuna ona yaklaştıkça. Sana gülümsemeli samimiyetle! Onu keşfetmeden yaratma kendini, yol yapma bilinmez diyarlara. Can yakıcı ateş, zehirli dikenler batıyorsa ruhuna, kaç kızmadan önce! Sana yumuşak gelen iklimlere!
İhtiyacınız olan, kendinizi ifade etmek, edebilmek, içinizdekileri boşaltmak değildir bazen. Bir tatlı dillinin yüz ifadeleriyle rahatlamak, onu dinlerken, anlarken gülümsemek, onun içinize, benliğinize doğru boşalmasına yardımcı olmaktır sadece! Ağzından çıkan sözlerin size dönüştüğünü fark etmek. Ardından karşılıklı susarak tamamlamak dönüşümü!
Alman felsefesinde ahlak felsefesi ön plandadır. İnsan başında bir çoban olmadan kendi başına düşünüp davranabilir mi? Ahlaki sorumluluklar üstlenebilecek bir varlığa evrilebilir mi? İşte buna kafa yormuştur Alman düşünürleri.
Diyelim ki bir taraf ortaya on argüman sürdü. bunlardan dokuzu gayet mantıklı iken bir tanesinde mantık hatası yaptı. karşı taraf ise yine on argüman sürüp bunlardan dokuz tanesinde mantık hatası yapmış olsun. Hemen ilk şahsın yanlış olan argümanının dile getirildiği kısım alınıp diğer şahsın doğru argümanının geçtiği kısım ise kesilip bu ikisinin birbirine yapıştırıldığı yeni bir video hazırlanabilir. Sanal dünyayı takip ederken çok dikkatli olunuz.
Arzunun gerçeklikte nesnesi yoktur. İnsanın atası çocukluk yıllarıdır. arzularımızın kaynağı da orasıdır. Oradan kalma hayallerle dünya kurarız. Sonrası sadece teferruat ya da ekstra aksesuarlardır.
Nicedir hissettiğim bir şeyler var. Her yerde memnuniyetten başkasını görmüyorum ama tuhafım. Gizli bir halsizlik, sıkıntı, kalbimin derinliklerine sızmış durumda! Bir zamanlar senin de hakkında söylediğin gibi onun boş ve şişmiş olduğunu hissediyorum adeta. Değer verdiklerime duyduğum bağlılık, kalbimi meşgul etmeye yetmiyor. Ne yapacağını bilmediği işe yaramaz bir güçle başbaşa kalıyor sanki. Biliyorum, böylesi bir acı tuhaf ama gerçek. Dostum, çok mutluyum ama bu mutluluk beni çok sıkıyor. (Jean Jack Rousseau- Julie ya da yeni Heloise)
Cahil ve aptal toplulukların enerjisi, kendi yarattıkları sorunları çözmek için harcanır. Elde kalan daima sıfırdır. Bu tarz topluluklarda yenilik beklemek güçtür.
Zevk almanın birinci şartı gereksiz yükleri atmaktır. Gereksiz yükleri sırtlarında taşıyarak yola devam edenler zevkleri, acıların ve fuzuli görevlerin arasına sıkışıp kalmış minik fasılalar olarak yaşarlar.
Aklıyla duygusunu birleştiren değişimi yakalar, değişimle bir olur, değişimde kaybolur. Diğerleri sadece değişime maruz kalır.
Değişimi evetlemeli, kaçınılmaz olanı onaylamalı insan! Değişenin ruhuna nüfuz etmeli! Çağın ruhunu yakalamalı. İtiraz etmeden önce anlamaya, tanımaya, dinlemeye çalışmalı! Bu olmadığında kaçınılmaz bir çatışma başlar benlikte. Bu dönüştürücü, değiştirici ve ileri götürücü bir çatışma değil, tırtılın yaprağı kemirmesi gibi imha edici bir çatışmadır. Cahil sadece kendini tüketen bir döngü içinde kıvranır durur ömür boyu!
Upanishadlar, yaşamımın tek avuntusu oldu. Ölümümün de avuntusu olacaktır. (Arthur Schopenhauer)
Joker gibi bir psikopat, Gotham gibi empati yoksunu ve menfaatperest insanların yoğun olduğu bir şehirde ortaya çıkmıştı.
Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir iş, o işle ilgili katılınan iş görüşmesi kadar ciddi değildir. (John Budd)
Bir tiyatronun kulisinde yangın çıkmış. Bir soytarı sahneye çıkıp seyircileri durumdan haberdar etmiş. Herkes şaka yapıyor sanmış. Bir alkış kopmuş; soytarı yine aynı sözleri tekrar etmiş; alkışlar daha da artmış. Ben dünyanın, bunun bir şaka olduğunu sanan cin fikirli şaka severlerin alkışları arasında yok olacağını düşünüyorum. (Soren Kierkegaard-Ya ya da)
Parasız insana en çok annesi küfreder.
Aynı satırları okumama rağmen bazen neşelenir, bazen heyecanlanır, bazense sıkılırım. Aynı yolda yürürken bazen zevk alır, bazen de almam. Hayat der geçerim.
Kağıda tutku duyduğunuz 20 şey yazın. Sonra iyice düşünün ve bunların içinden beş tanesini seçin. Kalan 15 tanesini ise tamamen unutun, çıkarın akıldan. İşte o beş şeye odaklı kalın yoksa hayatınız boyunca sürünürsünüz. (Warren Buffet)
Başkasına yaptığımız, başkasıyla sınırlı kalmaz. Başkasına yaptığımızı aynı zamanda kendimize de yaparız. Diğerinin özgürlüğünü yok ettiğinde, onunla birlikte senin özgürlüğün de yok olur.
Acı çekmek insan yaşamının bir parçasıdır. Dünyayı iyileştirmeyi amaçlayan düşünceler her zaman bir kusur içerir. Acıyı ortadan kaldırmazlar, sadece acının şeklini değiştirirler. Hayat, acıların odak noktasının sürekli değişimine şahit olmaktır. İnsan beyni başka türlüsünü düşünememekte, tasarlayamamaktadır.
İki insan ayrılırken şefkatli konuşan taraf, aşık olmayan taraftır. (Marcel Proust)
Sosyal bilimlerde matematiksel formüller ortaya atmak imkansızdır. Her toplum farklı özellikler taşır. Her toplum için farklı bir izah geliştirmek gereklidir. Bu yüzden genel geçer ilkelere ulaşmak mümkün değildir.
Cahil topluluklarda hukukun bittiği yerde adaletsizlik ve haksızlık, gelişmiş toplumlarda ise hukukun bittiği yerde hukuk felsefesi başlar.
Üçüncü asır insanının kahraman tanımı ile yirminci asır insanının kahraman tanımı aynıdır. Kendisini feda etmeye hazır güçlü bir lider ile liderden kendisini feda etmesini bekleyen halklar mevcuttur dünyanın her yerinde. Liderin bilge olup olmadığını analiz edemez kimse! Bu da aslında insanlığın çok da ileri gitmediğini gösterir. (Bertrand Russell)
İş insanının biri Nabokov'a ‘’Bana yazarın topluma, toplumun da yazara borcu var mıdır sorularının cevabının yazılı olduğu en az iki bin kelimelik bir metin hazırlarsanız size iki yüz dolar vereceğim.’’ demiş. Nabokov da bunun üzerine: ‘’Yoktur. Siz bana elli sent verseniz yeter.’’ diye cevap vermiş.
‘’Sen söylediğinle konuşmazsın. Söylediğin her şey, söylemediğin üzerine kuruludur. Konuştuğunda milyonlarca farklı olmayan kombinasyonu da belirtmiş olursun.’’ demiş J. Lacan. Temel siyaset biliminde de söylem, olduğu anlamdan farklı bir toplumsal, etimolojik anlama gelebilir. Önemli olan bu söylemleri bir genellemeye tabi tutup, içerdiği ve içermediği anlamlar olarak ikiye ayırıp buna göre halkın nabzına göre şerbet sunmaktır. İktidar mekanizmaları bunu pragmatik şekilde kullanırlar.
Yaşamım bir diğerinin önüne geçme mücadelesi olmamalıdır. (Ramesh Balsekar)
Kök (Tarım) daldan (ticaret) daha önemlidir. Değiş tokuş yapabilmek için ilkin üretim gereklidir. (Sun Tzu)
Konuş kızmadan önce! Bak o gözlere, o güzel ellere! Okyanus esintisi gelmeli burnuna ona yaklaştıkça. Sana gülümsemeli samimiyetle! Onu keşfetmeden yaratma kendini, yol yapma bilinmez diyarlara. Can yakıcı ateş, zehirli dikenler batıyorsa ruhuna, kaç kızmadan önce! Sana yumuşak gelen iklimlere!
İhtiyacınız olan, kendinizi ifade etmek, edebilmek, içinizdekileri boşaltmak değildir bazen. Bir tatlı dillinin yüz ifadeleriyle rahatlamak, onu dinlerken, anlarken gülümsemek, onun içinize, benliğinize doğru boşalmasına yardımcı olmaktır sadece! Ağzından çıkan sözlerin size dönüştüğünü fark etmek. Ardından karşılıklı susarak tamamlamak dönüşümü!
Alman felsefesinde ahlak felsefesi ön plandadır. İnsan başında bir çoban olmadan kendi başına düşünüp davranabilir mi? Ahlaki sorumluluklar üstlenebilecek bir varlığa evrilebilir mi? İşte buna kafa yormuştur Alman düşünürleri.
Minerva’nın baykuşu alacakaranlıkta uçar.
Diyelim ki bir taraf ortaya on argüman sürdü. bunlardan dokuzu gayet mantıklı iken bir tanesinde mantık hatası yaptı. karşı taraf ise yine on argüman sürüp bunlardan dokuz tanesinde mantık hatası yapmış olsun. Hemen ilk şahsın yanlış olan argümanının dile getirildiği kısım alınıp diğer şahsın doğru argümanının geçtiği kısım ise kesilip bu ikisinin birbirine yapıştırıldığı yeni bir video hazırlanabilir. Sanal dünyayı takip ederken çok dikkatli olunuz.
Hollywood sanatsal faaliyet üretme yeteneğini büyük ölçüde yitirmiş, klişe üretme merkezine dönüşmüştür.
Arzunun gerçeklikte nesnesi yoktur. İnsanın atası çocukluk yıllarıdır. arzularımızın kaynağı da orasıdır. Oradan kalma hayallerle dünya kurarız. Sonrası sadece teferruat ya da ekstra aksesuarlardır.
Toy insan çevresindeki insanların tüm eylemlerini haklı gerekçelerle yaptıklarına inanır. Bilmez onların çamura daha fazla saplanmş olduklarını.