Şunu keşfetti Tolstoy: (Hiç kuşkusuz, kendisi de bilemedi keşfini) Yaşamı, çok hoşa gidecek bir biçimde, tastamam, biz insanoğullarının zaman duygusuna denk düşecek biçimde canlandırmanın yöntemini... Saati sayısız okurlarının saatiyle aynı giden, bildiğim tek yazar odur."
Bir kitabın kısa sürede yazılması nasıl ki o kitabı kötü yapmıyor ise, çok uzun bir sürede yazılması da kitabı iyi yapmaya yetmez. Unutmamak gerekir ki Stendhal, Parma Manastırı gibi bir şaheseri sadece yedi haftada yazmıştı.
Stendhal, 1935 yılında kuzeni Romain Colomb'a yazdığı mektupta şöyle diyordu: "Benim gerçek işim, tavan arasında roman yazmak. Birtakım saçmalıklar yazmayı, 800 frank değerindeki işlemeli bir pelerin giymeye yeğliyorum." O sırada, İtalya'da Fransız Konsolosu'ydu; görevinden ve İtalya'daki yaşayışından bıkmıştı; Rue de Richelieu'deki küçük dairesinde, paranın kıt, ama sanatsal, düşünsel etkinliklerin bol olduğu, ünlü romanı Kızıl ile Kara'yı (Le Rouge et le Noir) yazdığı günleri özlemle anıyordu
Cenneti bir kütüphane olarak düşlüyorum. (Jorge Luis Borges)
Şunu keşfetti Tolstoy: (Hiç kuşkusuz, kendisi de bilemedi keşfini) Yaşamı, çok hoşa gidecek bir biçimde, tastamam, biz insanoğullarının zaman duygusuna denk düşecek biçimde canlandırmanın yöntemini... Saati sayısız okurlarının saatiyle aynı giden, bildiğim tek yazar odur."
(Vladimir Nabokov)
Sabır nereye gitti? Geri getirilmeli mi?
Bir kitabın kısa sürede yazılması nasıl ki o kitabı kötü yapmıyor ise, çok uzun bir sürede yazılması da kitabı iyi yapmaya yetmez. Unutmamak gerekir ki Stendhal, Parma Manastırı gibi bir şaheseri sadece yedi haftada yazmıştı.
Stendhal, 1935 yılında kuzeni Romain Colomb'a yazdığı mektupta şöyle diyordu: "Benim gerçek işim, tavan arasında roman yazmak. Birtakım saçmalıklar yazmayı, 800 frank değerindeki işlemeli bir pelerin giymeye yeğliyorum." O sırada, İtalya'da Fransız Konsolosu'ydu; görevinden ve İtalya'daki yaşayışından bıkmıştı; Rue de Richelieu'deki küçük dairesinde, paranın kıt, ama sanatsal, düşünsel etkinliklerin bol olduğu, ünlü romanı Kızıl ile Kara'yı (Le Rouge et le Noir) yazdığı günleri özlemle anıyordu
bir gemiyi beklemek ıssız bir adada....bekleyeceğim,bekleyeceğim burada,beklenen gelecek,çünkü ben kurdum onun geleceğini çoktan!
beklenen her zaman 'geleceğim' der.ama asla ortaya çıkmaz.
yıllar önce okumuştum....yıllar sonra da izledim.....ikisi de sıkıcı geldi bana...
godot hiç gelmedi.......
Modot'yu beklerken :)
zamanın vardır umarım..
evet bekliyorum...
ESTARGON: Biz kendimizi var olduğumuza inandırabilmek için daima bi şeyler buluruz değil mi Didi?
Vladimir (sabırsız) : Evet.. evet. biz sihirbazız!
Samuel Beckett, 'Godot'yu Beklerken'
godot'yu beklemek arayışlar içine girmek kendini tanımaya çalışmak demektir.tiyatro için yazılmış bir klasik tavsiye ederim.