Gönül gözleriyle bakıldığında her şeyin özünde bir ve bütün olduğunu fark etmektir. Aşk, kalbin sınırlarını aşan, ruhu yücelten ve her anı kutsayan bir yolculuktur.
Mutluyum, seviyorum, seviliyorum. İyi ki varsın canım sevgilim, Günümü, gecemi güzelleştirenim, Yüzümü güldürenim, Gönlümü fethedenim, Hep iyi ol, hep mutlu ol, hep yüzün gülsün. Ateşim, güneşim, kalbim, Aşkımız sonsuza kadar sürsün.
01.05.2024 Çarşamba İstanbul 19:24 Güliz Ardilli
Dinlemekten keyif aldığım bu hareketli şarkı da mutluluğumun, neşemin bir ifadesi. :))
Oduna, ruhsuza, hödüğe, halden anlamaza aşık olmayın arkadaş, en önemli mevzu bu.! Öyle bir mahluğa aşık olacağınıza gidin dağa, kuşa, çiçeğe, denize, ormana aşık olun daha iyi .
özleyipte gurur yapmamaktır aşk, sevdikçe ona gurursuzlaşmaktır. hasretiyle yanım tutuştuğun her vakit ona varacağın zamanı düşünmektir. seneler dahi geçse onu gördüğün yerde mıh gibi her şeyin aklında kalmasıdır
Hepsi de kederden kurtulup yöneliyorlar, günlük yaşayışlarına gelişen şafağında sesinin, oysa adın onların arasında yasak bana. Adın yasaklanınca bana, uzak, uzak o uzak bahçelerden, kıpkızıl karanfiller açtırıp, Mihriban derim birine, Mihriban derim sana, sığınıp sesinin sürekli şafağına. Ve sen bana gülerek - gizlice ağlayan biri var her gece şafağın yollarını açmak için - diye anlatsan, biliyorum ben gerçekte, kimdir ağlayan, Yani düşündüğün öluyor mu. Tam ben ayrılırken sendeleyip, elimi tutuyorsun... ne demektir bu, Ama, bilmek istiyorum gerçek mi değil mi, elini tuttuğum....
Turan, Mistik
Dillendi mi yürekte yokluğun, sen yer alırsın yanımda, bu sayıklamalar bu duyduğun, tutsak çocuklar kanımda. Astım kara taştan duvarlara, yeşil altın süslerini, hazzın lavında benimle ara, sonsuzdaki ak yerini.
Hepsi de kederden kurtulup yöneliyorlar, günlük yaşayışlarına gelişen şafağında sesinin, oysa adın onların arasında yasak bana. Adın yasaklanınca bana, uzak, uzak o uzak bahçelerden, kıpkızıl karanfiller açtırıp, Mihriban derim birine, Mihriban derim sana, sığınıp sesinin sürekli şafağına. Ve sen bana gülerek - gizlice ağlayan biri var her gece şafağın yollarını açmak için - diye anlatsan, biliyorum ben gerçekte, kimdir ağlayan, Yani düşündüğün öluyor mu. Tam ben ayrılırken sendeleyip, elimi tutuyorsun... ne demektir bu, Ama, bilmek istiyorum gerçek mi değil mi, elini tuttuğum....
Turan, Mistik
Dillendi mi yürekte yokluğun, sen yer alırsın yanımda, bu sayıklamalar bu duyduğun, tutsak çocuklar kanımda. Astım kara taştan duvarlara, yeşil altın süslerini, hazzın lavında benimle ara, sonsuzdaki ak yerini.
İlk metine katıliyorum şairem. İkinci metine açıklamam şudur; Bireysel şiir ajandadan öteye gidemez. Bir şiir yazıldığı an topluma mâl olmuş ve halkındır. Sadece şiirin yazımı, imzası şairindir,duygusu halkındır. Sonsuz saygı, sevgiyle şairem.
Elbette öyledir tıpkı hayat gibi, ömür seçimlerimiz doğrultusunda yol almaz mı zaten. Aşk da bunlardan biri. Hoyrattır aşk, yıpratır. Bunu psikolojik sebeplere dayandırırız, hormonlarımız sayesinde oluşan patolojik bir durum olarak açıklıyorum bu duyguyu ve kontrolü de çok zordur. Çoğu zaman pişmanlıklarla sonuçlanır. İşte bu yüzden de denetleme mekanizmamızı yani (irade) hiçbir zaman, zamana ve şansa bırakmamalıyız. Burada duygular ağar basarsa ve sadece kişi o duyguyu yaşamaya karar verirse işte bu seçimdir. Kötü bir şey mi? Burada da ahlak kavramı devreye giriyor. Bu da sorgulanabilir çoğu çevrede makul sayılan bazı yaşam tarzları, bazıları için absürt karşılanabilir. Lakin, kişisel tercihler , diğer kişiler tarafından saygıyla karşılanmalı. Yargılamadan kaçınılmalı. Yine bu ahlak anlayışını benimseyen kişilere de, bu seçimi yapanlar saygı duymalı. Bakın her kural ve seçimler nasıl birbirini bağlıyor ve nasıl birbirimizi etkiliyor değil mi? Ama her seçim sonuçta sevgiye, anlayışa, saygıya bağlanıyor.
Yazdıklarımıza gelince; yazar dediğimiz kişi kendi duygularını anlatırken, gözlemlerini de anlatır. Yeryüzünde milyonlarca beden, milyonlarca bedel varken normal olan da her türlü duygunun ve gözlemin yazar tarafından dile getirilmesi değil midir zaten? İyi bir yazarın iyi bir gözlemci olması şarttır. Sevgilerimle… :)
Aşk iradedir aslında... Mükemmel tespit şairem. Hasılında seçimdir ister seçer ister seçmezsin. Ama nacizane yazınlarımız duygumuz kanısıma varılıyor ; oysaki şair halkın ortak duygusunu yazar... Her yazdiğımızı yaşamayız ;lakin toplumumuz genel çerreye ulaşma seviyesine henüz ulaşmamış. Sevgi ve saygıyla şairem.
Öz güven en büyük aşktır, ailede kazanılır. Yağmurda ıslanmayı babasından öğrenen kız çocukları pişman olacağı şemsiyeye siper etmez başını. Aşk som altın yağsın isterse.
Pişmanlık olduğu kanısına yaş ilerleyince fark ettim acı gerçeklerle yüzleşmek her sevene nasip olmuyor .işi arsızlığa vurup deli gibi sevmek diyesim var ama dedim ya pişmanlık..
Sevmek için “yürek” Sürdürmek için “emek” gerek. Sevgi ne boğazda, ne mum ışığında yemek yemek, ne de pahalı bir pırlanta demek. Sevgi; bir lokmada iki mutlu insan demek.
------Kalbin, düşünebilme ve fikir üretebilme özelliği yoktur. Kalp, kan dolaşımını sağlar. Ve natriüretik-peptif salgılama gibi işlevleri haricinde başka bir işlevi yoktur. Bu yüzden Kalbin kapakları ve ya tam kendisini yapay olarak değiştirmek mümkündür. İnanç Tüc- carları ve kuantumcu sahtekârlar Kalbin duygulardan sorumlu ve bağımsız düşünebilen organ olduğu yalanını Halkın içerisin de fısıldayıp durmuşlardır. Günümüz de fetbaz sahtekârların yalanları sürüp gitmektedir. ------Ayrıca bunu Din ve mezhep adına yapanlar Sübhaneke duasının anlamını bile bilmeyenlerdir. Osmanlı geleneğinde Vatandaş kavramı yoktu. Bütün Vatandaşlar Padişahın Kullarıydı. Kullar Yaradandan çok Hünkâr ve Dinden korkarlardı. Bu durum Payıtahtın işine gelmekteydi. Din ve Mezhepsel korkularla bir çeşit kölelik sistemi oluşturmuşlardı. Dönemin Şeyhülislam-ı Devlet-ü Aliyye'nin Zülfükârıydı. Kanuni Sultan Süleyman, şehzade Mustafa'yı Şeyhülislam fetvasıyla idam etmiştir. ------Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti kurunca, beraberinde Hilafeti de kaldırmıştır. Laiklik ilkesiyle Din ve Devlet işlerini ayırmıştır. Yüce Türk ulusu kul ve kölelikten Vatandaşlığa terfi etmiştir. 1923 ile 1955 yılları arası Ülkemizde Din ve Mezhepler usulune uygun icralarına devam etmiştir. Ancak 1955 ten sonra iyice güçlenen Menderes Hükümeti seçim kürsülerinde Dini siyasete alet etmiştir. Ve-ve-ve halada devam etmek- tedir. Son zamanlarda Siyaset okul ve Cami kürsülerinde yapılır olmuştur...VESSELAM.
yazıklar olsun, yapılır mı bu koskoca bir ümmete, bunca nesle nasıl kıydınız... aklımızı yele verdirdiniz ulema sıfatlarınız altında...
kalp ile akledilmez, kulak ve gözlerin asistanlığında kalple "düşünülür"... hasılı, müslüman, "pratik" akılla düşünmek zorundadır ve yaptıklarının ya da yapmadıklarının sonuçlarını, iyiyi kötüden temyiz etmeyi\ayıklamayı... işittikleri ve gördüklerinin yardımıyla kalbiyle idrak eden insandır...
teorik akılla debelenip durmaz... netice; kuranı bir "bilim" kitabı olarak algılatma gayretkeşlikleri, bizi allaha yaklaştıramaz... allaha yaklaşmanın aşktan başka yolu, aramızda kalsın ama; yoktur...
aşktır evet, allahı kula "bildirecek"... dücane mealine "küçük" bir katkı...
hay\dan gelenin, hû\ya gitmekten başka hiç bir şeçeneği yoktur ve bu yolda kula "burak" olacak olan aştır... o da sitretul muntehaya kadar... ondan sonraki verayı bilmeyi ise; sadece sevgilisine verdi... du yu andırsssten'd mi... ;)
kendini tanıyan, rabbini tanır; bilir değil, vesselam... bilmek sadece o\na mahsus... cümleten hayırlı sabahlar...
------AŞK-SEVDA NEDİR------ Aşk Yıllanmış Şaraba benzer Serdarı yolundan, evirir gider, Bad'yle yoğurur, gözerden süzer Hallaç pamuğuna, çevirir giger.
Sırtına Heybeli Semer vurulur Gönül tezgâhında dertler örülür İklimin bozulur, Beden yorulur Hazan yeli gibi, savurur gider.
Vezir Der ki olmaz Aşkın fermanı Abdal-a yaktırır, hasat harmanı Ne Lokmanı vardır, ne de dermanı Yüreğin Köz gibi Kavurur Gider Kavim kardeşinden ayırır gider....VESSELAM. -------ÇAKIROĞLU------
Aşk yüregin kendini patlatma meselesidir
Yok olacagını bilse de o heyecan için yokluga razı gelmesıdır
Gönül gözleriyle bakıldığında her şeyin özünde bir ve bütün olduğunu fark etmektir. Aşk, kalbin sınırlarını aşan, ruhu yücelten ve her anı kutsayan bir yolculuktur.
Senin çiçeğini kopardım, ey dünya!
Yüreğime bastırdım, dikeni battı.
Sonsuza Kadar
Mutluyum, seviyorum, seviliyorum.
İyi ki varsın canım sevgilim,
Günümü, gecemi güzelleştirenim,
Yüzümü güldürenim,
Gönlümü fethedenim,
Hep iyi ol, hep mutlu ol, hep yüzün gülsün.
Ateşim, güneşim, kalbim,
Aşkımız sonsuza kadar sürsün.
01.05.2024 Çarşamba İstanbul 19:24
Güliz Ardilli
Dinlemekten keyif aldığım bu hareketli şarkı da mutluluğumun,
neşemin bir ifadesi. :))
Oduna, ruhsuza, hödüğe, halden anlamaza aşık olmayın arkadaş, en önemli mevzu bu.!
Öyle bir mahluğa aşık olacağınıza gidin dağa, kuşa, çiçeğe, denize, ormana aşık olun daha iyi .
özleyipte gurur yapmamaktır aşk, sevdikçe ona gurursuzlaşmaktır. hasretiyle yanım tutuştuğun her vakit ona varacağın zamanı düşünmektir. seneler dahi geçse onu gördüğün yerde mıh gibi her şeyin aklında kalmasıdır
aşk mı?
köküne kibrit suyu...
ne zaman bana denk gelse öldürüyor içimdeki çocuğu.!
"A.A.A"
Hepsi de kederden kurtulup yöneliyorlar,
günlük yaşayışlarına gelişen şafağında
sesinin, oysa adın onların arasında yasak
bana. Adın yasaklanınca bana, uzak, uzak
o uzak bahçelerden, kıpkızıl karanfiller açtırıp,
Mihriban derim birine, Mihriban derim sana,
sığınıp sesinin sürekli şafağına. Ve sen bana
gülerek - gizlice ağlayan biri var her gece
şafağın yollarını açmak için - diye anlatsan,
biliyorum ben gerçekte, kimdir ağlayan,
Yani düşündüğün öluyor mu. Tam ben
ayrılırken sendeleyip, elimi tutuyorsun...
ne demektir bu, Ama, bilmek istiyorum
gerçek mi değil mi, elini tuttuğum....
Turan, Mistik
Dillendi mi yürekte yokluğun, sen
yer alırsın yanımda, bu sayıklamalar
bu duyduğun, tutsak çocuklar kanımda.
Astım kara taştan duvarlara, yeşil altın
süslerini, hazzın lavında benimle ara,
sonsuzdaki ak yerini.
Turan, Mistik.
Ahiret yurdunu kazanmaya gayret edin, ama, dünyadan da nasibinizi unutmayın. - KURAN, KENDİ.
Hepsi de kederden kurtulup yöneliyorlar,
günlük yaşayışlarına gelişen şafağında
sesinin, oysa adın onların arasında yasak
bana. Adın yasaklanınca bana, uzak, uzak
o uzak bahçelerden, kıpkızıl karanfiller açtırıp,
Mihriban derim birine, Mihriban derim sana,
sığınıp sesinin sürekli şafağına. Ve sen bana
gülerek - gizlice ağlayan biri var her gece
şafağın yollarını açmak için - diye anlatsan,
biliyorum ben gerçekte, kimdir ağlayan,
Yani düşündüğün öluyor mu. Tam ben
ayrılırken sendeleyip, elimi tutuyorsun...
ne demektir bu, Ama, bilmek istiyorum
gerçek mi değil mi, elini tuttuğum....
Turan, Mistik
Dillendi mi yürekte yokluğun, sen
yer alırsın yanımda, bu sayıklamalar
bu duyduğun, tutsak çocuklar kanımda.
Astım kara taştan duvarlara, yeşil altın
süslerini, hazzın lavında benimle ara,
sonsuzdaki ak yerini.
Turan, Mistik.
Ahiret yurdunu kazanmaya gayret edin, ama, dünyadan da nasibinizi unutmayın. - KURAN, KENDİ.
İlk metine katıliyorum şairem.
İkinci metine açıklamam şudur;
Bireysel şiir ajandadan öteye gidemez.
Bir şiir yazıldığı an topluma mâl olmuş ve halkındır.
Sadece şiirin yazımı, imzası şairindir,duygusu halkındır.
Sonsuz saygı, sevgiyle şairem.
Sevgi saygı benden de size gelsin sevgili Hamiye Gül,
Hamiye Gül; “Hasılında seçimdir ister seçer ister seçmezsin.”
Elbette öyledir tıpkı hayat gibi, ömür seçimlerimiz doğrultusunda yol almaz mı zaten. Aşk da bunlardan biri. Hoyrattır aşk, yıpratır. Bunu psikolojik sebeplere dayandırırız, hormonlarımız sayesinde oluşan patolojik bir durum olarak açıklıyorum bu duyguyu ve kontrolü de çok zordur. Çoğu zaman pişmanlıklarla sonuçlanır. İşte bu yüzden de denetleme mekanizmamızı yani (irade) hiçbir zaman, zamana ve şansa bırakmamalıyız. Burada duygular ağar basarsa ve sadece kişi o duyguyu yaşamaya karar verirse işte bu seçimdir. Kötü bir şey mi? Burada da ahlak kavramı devreye giriyor. Bu da sorgulanabilir çoğu çevrede makul sayılan bazı yaşam tarzları, bazıları için absürt karşılanabilir. Lakin, kişisel tercihler , diğer kişiler tarafından saygıyla karşılanmalı. Yargılamadan kaçınılmalı. Yine bu ahlak anlayışını benimseyen kişilere de, bu seçimi yapanlar saygı duymalı. Bakın her kural ve seçimler nasıl birbirini bağlıyor ve nasıl birbirimizi etkiliyor değil mi? Ama her seçim sonuçta sevgiye, anlayışa, saygıya bağlanıyor.
Yazdıklarımıza gelince; yazar dediğimiz kişi kendi duygularını anlatırken, gözlemlerini de anlatır. Yeryüzünde milyonlarca beden, milyonlarca bedel varken normal olan da her türlü duygunun ve gözlemin yazar tarafından dile getirilmesi değil midir zaten? İyi bir yazarın iyi bir gözlemci olması şarttır.
Sevgilerimle… :)
Aşk iradedir aslında...
Mükemmel tespit şairem.
Hasılında seçimdir ister seçer ister seçmezsin.
Ama nacizane yazınlarımız duygumuz kanısıma varılıyor ; oysaki şair halkın ortak duygusunu yazar...
Her yazdiğımızı yaşamayız ;lakin toplumumuz genel çerreye ulaşma seviyesine henüz ulaşmamış.
Sevgi ve saygıyla şairem.
Aşk, legal de olur illegal de olur. Yani Aşkın içinde karaktersizlik de barınır. Mesele aşk değil iradedir aslında.
Aşk bir karakter meselesidir. Karakteriniz bozuksa Aşk sandığınız duygu da bozuk olur.
Öz güven en büyük aşktır, ailede kazanılır. Yağmurda ıslanmayı babasından öğrenen kız çocukları pişman olacağı şemsiyeye siper etmez başını. Aşk som altın yağsın isterse.
Pişmanlık olduğu kanısına yaş ilerleyince fark ettim acı gerçeklerle yüzleşmek her sevene nasip olmuyor .işi arsızlığa vurup deli gibi sevmek diyesim var ama dedim ya pişmanlık..
Sevmek için “yürek”
Sürdürmek için “emek” gerek.
Sevgi ne boğazda, ne mum ışığında yemek yemek, ne de pahalı bir pırlanta demek.
Sevgi; bir lokmada iki mutlu insan demek.
Nazım Hikmet
Varlığı ile öldürür , yokluğu ile öldürür
Aşk bu cihanın en sevimli zehiridir
aşk iyidir
------Kalbin, düşünebilme ve fikir üretebilme özelliği yoktur. Kalp, kan dolaşımını sağlar.
Ve natriüretik-peptif salgılama gibi işlevleri haricinde başka bir işlevi yoktur. Bu yüzden
Kalbin kapakları ve ya tam kendisini yapay olarak değiştirmek mümkündür. İnanç Tüc-
carları ve kuantumcu sahtekârlar Kalbin duygulardan sorumlu ve bağımsız düşünebilen
organ olduğu yalanını Halkın içerisin de fısıldayıp durmuşlardır. Günümüz de fetbaz
sahtekârların yalanları sürüp gitmektedir.
------Ayrıca bunu Din ve mezhep adına yapanlar Sübhaneke duasının anlamını bile
bilmeyenlerdir. Osmanlı geleneğinde Vatandaş kavramı yoktu. Bütün Vatandaşlar
Padişahın Kullarıydı. Kullar Yaradandan çok Hünkâr ve Dinden korkarlardı. Bu durum
Payıtahtın işine gelmekteydi. Din ve Mezhepsel korkularla bir çeşit kölelik sistemi
oluşturmuşlardı. Dönemin Şeyhülislam-ı Devlet-ü Aliyye'nin Zülfükârıydı. Kanuni Sultan
Süleyman, şehzade Mustafa'yı Şeyhülislam fetvasıyla idam etmiştir.
------Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti kurunca, beraberinde Hilafeti de kaldırmıştır.
Laiklik ilkesiyle Din ve Devlet işlerini ayırmıştır. Yüce Türk ulusu kul ve kölelikten
Vatandaşlığa terfi etmiştir. 1923 ile 1955 yılları arası Ülkemizde Din ve Mezhepler
usulune uygun icralarına devam etmiştir. Ancak 1955 ten sonra iyice güçlenen Menderes
Hükümeti seçim kürsülerinde Dini siyasete alet etmiştir. Ve-ve-ve halada devam etmek-
tedir. Son zamanlarda Siyaset okul ve Cami kürsülerinde yapılır olmuştur...VESSELAM.
kurana göre insan, kalbiyle düşünür, öyle mi...
yazıklar olsun, yapılır mı bu koskoca bir ümmete, bunca nesle nasıl kıydınız... aklımızı yele verdirdiniz ulema sıfatlarınız altında...
kalp ile akledilmez, kulak ve gözlerin asistanlığında kalple "düşünülür"... hasılı, müslüman, "pratik" akılla düşünmek zorundadır ve yaptıklarının ya da yapmadıklarının sonuçlarını, iyiyi kötüden temyiz etmeyi\ayıklamayı... işittikleri ve gördüklerinin yardımıyla kalbiyle idrak eden insandır...
teorik akılla debelenip durmaz... netice; kuranı bir "bilim" kitabı olarak algılatma gayretkeşlikleri, bizi allaha yaklaştıramaz... allaha yaklaşmanın aşktan başka yolu, aramızda kalsın ama; yoktur...
aşktır evet, allahı kula "bildirecek"... dücane mealine "küçük" bir katkı...
hay\dan gelenin, hû\ya gitmekten başka hiç bir şeçeneği yoktur ve bu yolda kula "burak" olacak olan aştır... o da sitretul muntehaya kadar... ondan sonraki verayı bilmeyi ise; sadece sevgilisine verdi... du yu andırsssten'd mi... ;)
kendini tanıyan, rabbini tanır; bilir değil, vesselam... bilmek sadece o\na mahsus... cümleten hayırlı sabahlar...
------AŞK: Bir menfaat ve bir ticarettir...
Menfaat biter, ortaklık bozulur ve Aşk'ta
biter... VESSELAM.
İki kalp sadece iki kalp
Gir kalbime çıkar seni
Aşkı ve herşeyi
İç içe bildiğin kadar
Zihnim senindir aşk.
Kötülük senin yaptığın kendince
Nedeni nedensiz sence
Ben seni niye sevdim sence
Nedensiz bence
Aşk sevince ızdıraplı, sevilince pembeleştirici tuhaf bir şey.
Aşk azdan azı götüren, çoktan çoğu alıp bitiren en güzel hislerin tümü ve en tehlikeli duyguların birleşenidir.
Acısı bile tatlı gelen, mantık dışı, dürtüsel bir delirme durumu. Varlığı da yakıyor, yokluğu da..
Aşk kaderin kurduğu muhteşem bir pusudur.
------AŞK-SEVDA NEDİR------
Aşk Yıllanmış Şaraba benzer
Serdarı yolundan, evirir gider,
Bad'yle yoğurur, gözerden süzer
Hallaç pamuğuna, çevirir giger.
Sırtına Heybeli Semer vurulur
Gönül tezgâhında dertler örülür
İklimin bozulur, Beden yorulur
Hazan yeli gibi, savurur gider.
Vezir Der ki olmaz Aşkın fermanı
Abdal-a yaktırır, hasat harmanı
Ne Lokmanı vardır, ne de dermanı
Yüreğin Köz gibi Kavurur Gider
Kavim kardeşinden ayırır gider....VESSELAM.
-------ÇAKIROĞLU------
Aşk'a hazır olmayan Hızırını bulamaz.