Yağmur yokluğuna mı yağdı,
çatıların yüzü neden hüzün kesti
penceren açılsa nasıl da çırpınırdı gözlerim
kalesi düşerdi oracıkta küçük gurbetimin...
Şimdi nasıl saklanacağım
sen bütünümsün ben parçan
Faraza bir kıyıya otursam
Mendil açsam gülün cömertliğimidir diken
Yutarmı tüm cimrileri medcezir
Deniz kaderimmidir tamda susamışken
Kumdan kadehlere rüzgar kadar ömür
Döşümde martılar beyaz kömür..
Uzağın bizdeki tarifidir dünyanın bir ucu
Tali yolları aşıp gidemez miydik Arakana
Şu kör yollara sağır taş dökenlerin suçu
Dokuz altı arası kalbimiz yatar uykusuna
Katilin eşkali emperyalist, turuncu Budist
Ferrarisini satan bilgenin elinde kızıl balta
Rabbim Bana bir şeyler göster ama gücüm yetsin
Kavgada ellerim, şu en batıdakinin gırtlağına erişsin
Suçu üzerime etiketli Şamın,Kudüsün,Moronun
İsterim silinmez yarama bir savaşçının eli değsin.
Öte gitsem şer yerimde kalsam hayırsız adam
Mutlu değilsem sebebidir coğrafyam
Her hicret yayına gerilmiş yeni bir anlam
Haklısınız hep aynı bahaneyle bayatlar çayım
Yakamı tembelliğe kaptıran ayaksız roman
Hep aynı menzili düşledim, ayakkabım ziftli saman..
Ey aşk,
İndir peçeni, kül renginden gözlerini,
Asi yağmurların ateşten ellerine koy..
Ayağımda eski ateşlerin yarası sızlar,
Tuza banmış kalbime merhemini koy…
Avutulmuş çocuklar taşır mektuplarımı,
Karun bir kağıt zannetti dünyayı, elinde buruşan
Saçları dağınık yoksulluğu ayaklarına çağıran
Binlerce yıllık sömürünün hadım gerekçesiydi
Yine bir kış vaktindeyiz kırmızı ipek halıları olan.
Sarı sular, saçılan umutların batığını taşıyan şehir
Kıymetlilerim İran halısı üzerinde severken Van kedisi
Güftesi muhafazakar ama merakım perde gerisi
Azizim kitaptan tuğlalar arasında fikir yanıyor için için
Denize sarılanların ayakkabısı mavi yılan derisi
Fikir fahişeleri ayraç oluyor Nişantaşında bir kafede




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!