Bize bembeyaz bir yüz bırakıp gitti son peygamber
Veda hırkasını emanet alıp dalları coşkun şahitler
Yeşil hırkası, siyah sarığı gözyaşı ülkesinde minber
Adını zikrediyor lakin seni anlamıyor şimdiki yüzler
Kanlı bıçaklı olmuş çağımızın iki bağrı
Perdemizde kan lekesi ağında güvercin
Çiğ ırmak yıkamaz giysilerini savaşın
Olgun kitaplar sorar hesabını kirlilerin.
Çöl oldu içimiz kim yıkayacak kuruyan ellerimizi
Sur’dan önce kapanan gözlerin ağrısıdır şimdi
Yutkunarak söylenirken dahi bastırılan dilimizi
Sabır coğrafyamızdan miras aldık bu derdimizi.
Sessiz evlerin içinde yorgan olmuş yaslarımız
Karıştım toprağa, yağmurdum çamur oldum
Yalnızlığımı cinler ekip biçtiler
Çölde ateşle gezinen hayalet oldum.
Alnım lekelendi, borular üflendi kavmimin üzerine
Şehrin ucundan iyi adamlar beklerken
Gözden kaçmış göçlere mülteci oldum.
Bıraktım damarlarımı şehrinizin o sürgün yazında
Kanmıyorum bilesiniz kürsülerinizden gelen sese
Caddelerin kesik bileklerinden akan iğrelti yanınızı
Alın gidin çetelesi kin ve nefret dolu vandallarınızı.
Uzun ellerine çiğ düşmüş analar tanırım Tanrım
Teşekkürler Tanrım yüküm büyük ama terazinde hafif
Annem eli başımda sonumun iyi olacağını söylüyor
İki artı iki benim için eşittir daima sabır
Bilirim ilkin matematik vardı ama muhasebem zayıf
Konuşanmıdır yada susanmıdır tarifi insan
Bilmiyorum Tanrım acaba ben ortasındamı kalsam
Metalin soğuk rengi barutla raksa başladığında
Eriyoruz koltuklarımızda, yaşasın sanat ve sinema
Bardağımızın dibinde biraz Afrika bir yudum Asya
Çağdaşlarımızın fikri bulaşık, sen karıştır Amerika.
Teşhirde aynı ölüler yakalarında kurşundan leke
Uçurtmamın ipi doğudandır rüzgarı batıdan
Gözlerimi güneş ısırıyor semanın nazarından
Mıhlanıp kalmış ayaklarım toprağın akışına
Omzum çekiliyor bir Ankara’dan birde Van’dan.
Ölümün bir diğer adı kopan uçurtmamın ipi
Namlumun ucuna buz koyup güneşi övdüler
Toparlanıp ergen alnıma bana turuncu öğütler
Oysa devrimciydim yeşil yelek giyerdim
Pileli kot, spor ayakkabı ve çeviri kitaplar
Yakamın üstünde şubat, ayaklarımın altında Amerika
Önceleri Şeriati okurdum sonra İran’dan soğudum
Kaderimi mühürlenmiş kapıların eşiğinde emanet aldım
Çizilmemişti henüz gece kadim bir yıldız elinde
Dostlarımı işgal altında İstanbul hikayesinde kaybettiğimde
Martılar denizin yırtık çocuklarıydı çığlığında her sabah..
Bense yine bir ikindi vakti parmakları arasında sular akan
İnsan-ı kamil arıyordum doğmamış savaşlar kazanan




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!