En çok eylül üşütür insanı..
Yere düşen, sararmış bir yaprak çarpar gözüne,
O yapraktan farksız olduğunu anlarsın..
Göçmen kuşlarda kimsesizliğini hatırlarsın..
En çok eylül üşütür insanı..
Sonra, her aşkı eylül sanırsın..
Şimdi gidiyorum, hoşçakal..
Eylül koşuyor, yetişmem lazım.
Mavilik uzaklaşıyor, akşam çöküyor..
Yıldızlar belki hiç çıkmayacak..
Nefesim yetene kadar koşmam lazım..
Adını taşımam lazım bahara...
Hadi bakalım, kalk.
Vazgeçiyoruz yine.
Rüyanın en güzel yerindesin biliyorum.
Üstelik gün batımı.
Günün en sevdiğin saati.
Bir pazartesi.
Saat 18.40.
Herkes ait olduğu yerde.
Koskoca bir yalnızlık var tavanda.
Uzun zamandır bakıyorum karanlığa.
Tanıdık bir koku yok.
Yok tanıdık bir ses evin içinde .
Güneşe baksam, acıyor.
Bir yıldıza dalsam gecenin bir körü, acıyor.
Kimsesiz, ağlasam balkonun koynunda, acıyor.
Gözyaşım düşse soğuk betona,
Saçım takılsa paslı demire,
Ağustosun ortasında, kar ayazında
Öldürürlerse bir gün seni,
Bana gel.
Ben alışkınım ölmeye.
Öğretirim sana da.
Sırtımda sayısız bıçakla bir kaç dağ aştım.
Yüzümde maskeyle yaşıyormuş gibi yaptım.
Hikayem karışık benim.
Çözemem dersen anlarım.
Usulca git.
Hikayem biraz kara.
Dinlerim dersen buyur.
Çay koyayım otur.
Beni sevmediğin gerçeği,
Güneşsiz bir sabah ,
Aldığım en büyük hayat dersi...
Sen denince çok şey ,
Söylenmemesi gereken onca gerçek,
Yutkunduğum bir sürü yalan...
Biliyorum susacağız.
Günün birinde kapanacak penceremiz.
Aynı şehirde olmayacağız belki de.
Yürüdüğümüz karanlıklar farklı olacak.
Farklı bir sokak lambasına dalacak gözümüz.
Oysa ben sensiz yaşayamam.
Aşk nedir diye sorsalar,
Saçma sapan şeyler anlatırdım senden önce.
Bilmezdim ki silüetsiz birşeymiş.
Aynı evrenin içinde tek bir kalp bağıymış.
Tek bir gün göz göze gelmeden,
Adını bile bilmeden sevebilirmişsin, bilmezdim.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!