Birazdan çıkacağım yola,
Adım adım yaklaşarak,
Taze yüreklere...
Yarının,
Orman olmaya aday,
Taze fidanlarına,
Hiç siz,
Kendi kendinizle,
Ya da,
Duvarlarla, perdelerle,
Sohbet ettiniz mi?
Yooooo!!! delilik değil…
Öğretti!!
İki metrelik mesafeler
İnsanın insana
Muhtaç olduğunu
Öğretti!!
Maskeler, eldivenler
Günler geçiyor…
Kah telaşla, kah uğraşla,
Kah acıyla, kah sevinçle.
Haftalar geçiyor…
Aylar geçiyor…
Yıllar,
Küçüktüm
Oyunlarımı tarlalarda
Bağ aralarında
Kelebeklerle oynardım
Annemin öneceğinden
Romalı askerlerin
Volkan patlamaları gibi,
Öfke patlamalarım…
Dur durak bilmeyen,
Sinir çatışmalarım.
Gerili yay gibi,
Ha çıktı ha çıkacak yayından.
Çok eski adıyla,
Latmos dağlarında,
Bu günkü adıyla,
Beşparmak Dağları’nda,
Endymion adında bir çoban yaşarmış.
Genç ve yakışıklı Endymion’un,
Çocukluğumun denizini arıyorum
O deniz görmemiş
Esmer yüzünde
Elimde kağıt
Gemiler yapıyorum
Sahipsiz limanlarda
Annemin,
En büyük zenginliğiydi.
Evde,
Yakacak odunu ile,
Yiyecek buğdayının,
Ekmeğinin olması...
Biraz,
Yaşını başını almışlık,
Biraz oturşmuşluk.
Az konuşmak,
Ulu orta gülmelerimi,
Rafa kaldırmam.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!