Yazı turalara
Ooo piti pitilere kalmışsa aşklar
Yürek dağlar
Bembeyaz kağıtsın sen
Sevdayı pembe kalemlerle yazarsın
Ağlasam
Hıçkırıklarım duyulsa
En ücra köşelerden
Dost beklesem
Gelse
Yüreğimi sersem önüne
İsteseydin gökyüzünü sererdi üstüne, okyanusu taşırdı önüne bir bardak su yerine …Ki yapardı bilirsin….”Sen bir gel, ben bin gelirim, sen bir sev ben bin severim” demişti..Belki de bu yüzden kaybetti..
Vurulduğu halde ölmüyorsa, ve hala veriyorsa mücadelesini “aşkta emek gerek sözünü getiriyor demektir yerine…....
Üç günlük aşkların kapısında kül köle olan yürek, vardır elbet bir bildiğin seninde..
Yaşam doğumla ölüm arasında kocaman bir zaman dilimi.Bu zaman diliminde yaşananlar kişiden kişiye değişen tam bir çifte standart, "adalet" sadece literatürde bir söz.
Yasamin, basindan baslayalim örneklere; bir çocuk doğar el bebek gül bebek, imkanlar içerisinde. Oyuncakların envai çeşiti, büyümesi için gereken besinlerin her türlüsü. Hatta yurt dışından getirilen özel mamalar, hormonsuz gıdalar için dökülen paralar..Daha adımını atar atmaz kreş, ana okulu seçimi..Çocuk sosyal olmalı.. Eh, imkanlar da musaade ediyorsa, olmalı tabi..Okul çağı gelir; hangi özel okula versek daha iyi olur düşüncesi..Para pul önemli değil, iyi yetişsin çocuk yeter ki..Ilkokul çağlarında yabancı dil öğrensin, bunlar güzel şeyler elbette, sen imkandan haber ver..
Gelelim çifte standart durumuna...Ve bir çocuk doğar kenar mahallenin birinde..Doğduğu anda sımsıkı sarılır anasının memesine, en vitaminli yemeğinin ana sütü olacağını bilir gibi.Ne bulursa onu yer, en lüks yiyeceği tarhana..Içinde sütü var, yoğurdu var, domatesi var daha ne olsun ki.Oyuncak olarak bir naylon bebek, koca bir çocukluğu taşır gider...Okul çağı geldiğinde, eve en yakın devlet okulu hangisi ise ona yazdırılir..Uzun vadeli öngörü için hiç şansı yok..Lüks onlar..Ne yapsınlar şartlar işte...
• Tekdüze bir yaşam tarzını benimsemiş karmaşık ve yorucu olmayan yollarda ilerlemeye çalışmış biriyim. Korkakça bir yaşam tarzını seçmiş olmamdan hiç pişman değilim..Hiç üzmedi hayat beni..Hiç üzülmedim..Bu benim seçim tarzımdan ileri gelen bir durumdu.
• Başımı biraz sağa sola çevirdiğimde, hayatın bazı insanlardan neler götürdüğünü gördükçe; halime daha bir şükrediyor tercihim adına mutlu oluyorum. Bugün biraz hüzün var yüreğimde..30 yıl önce mutlu, varlıklı bir ailenin kızı olan bir okul arkadaşımın yaptığı bir aşk evliliği sonucunda bitmiş halini görmek, kazanlarla acı kaynattı içimde. İşi gücü olan ve aynı zamanda güçlü bir aileden gelen bir kızın şimdi sağlığı ile birlikte varlığı da yok olmuş; anne, baba, ağabey derken sırası gelen diğer yakın aile fertleri de öteki dünyaya göç edince kocasından başka yakını kalmamış yapayalnız bir kadına dönmüştü. Çocuk desen, hamileyken kocasından yediği dayak neticesinde doğmasına yakın karnında ölmüş, bir daha da olmamıştı..Yıllar içinde kalp rahatsızlığı baş göstermiş arkasından kalbine takılan pil ile yaşamaya başlamıştı. Şimdilerde de diyaliz makinasına bağlı bir böbrek hastası olarak yaşamaya çalışmakta.
• Bir devlet dairesinden emekli olduktan sonra maaşının ne kadar olduğunu bile bilmeyen, sormaya da gerek duymayan bir kadın. Gelen onca mirasa elini bile sürmeyen ya da süremeyen, 'onca gelen nereye gitti' demeyecek kadar tok gözlülük ve iyi niyetle bütünleşmiş bir kadın, onca cefayı hak edecek ne yapmış olabilir ki?
Ortaokul lise ve daha sonraki en güzel yıllarımı esir alan platonik aşkım…İşte aşk oydu…Onu bir kez görmek ömrüme ömür katardı o günlerde..Orta okuldaydım, henüz 12 -13 yaşım… ilk o zaman görmüştüm onu..Çok yakışıklıydı, uzun boyu, dalgalı saçları vardı..En çok dikkatimi çeken kırmızı yanaklarıydı.Elinde kitapları okul yolunda her karşılaştığımızda, yüreğim ağzıma gelir heyecandan elim ayağım birbirine dolanırdı..Liseye gidiyordu o günlerde, oldukça popüler bir öğrenciydi..Okul öğrenciler başkanı aynı zamanda lise futbol takımının kaptanı ve kalecisiydi..Hayrandım ona..Adını dahi bilmediğim bu çocukla rastlaşmak bile müthiş heyecan veriyordu…O ise farkımda bile değildi..İki melikli, gösterişsiz küçük bir kızdım..Sıkılganlığım aynı zamanda pısırık biri yapıyordu beni..Başım yerden kalkmazdı…Ama onu görünce tüm organlarım yer değiştirirdi..Kalbimin sesi vücudumun her noktasından gelir, kulaklarımda çınlardı…Aşıktım ona, seviyordum..İsmini dahi bilmediğim o yakışıklı adama aşıktım..Çocuk yaştaydım henüz, dikkat çekme gibi bir ihtimalim yoktu..O ne görebilir, ne de fark edebilirdi beni..Olsun ben onu seviyordum, beklentisizce sevmek buydu sanırım…Ben aşkı ilk ve son kez o günlerde yaşadım..Bir daha aynı duyguyu hiç tatmadım…Karşılıksız seviyordum ama şikayetçi değildim..Şiirler yazıyordum defterler dolusu…Günlük tutuyordum baştan sona o…Yıllar sonra yazdıklarımı okuduğumda, çok çocukça bir o kadar da içten buldum..O duygular her zaman yaşanacak cinsten değildi..Yaşanmadı da…
O günlere ait onlarca anı var aklımda..Şu anda beni yaz beni yaz diye yarış halindeler beynımde..
Beklentisiz, gerçek aşkın tavan yaptığı günlerden biriydi... Her gün aynıydı ya gerçi..Okullar tatildi..Lisenin maçı vardı…Arkadaşım "hemen gel maç var" demişti..O günler futbol merakım anlatılır gibi değildi..Arkadaşın evi stadyumun tam karşısında idi..Maçı terastan izleyecektik… Daha doğrusu ben o'nu izleyecektim…Deli gibi koştum…Uçar gibi merdivenlerden çıkıyordum, ayaklarım birbirine karışmıştı..Ölüm tehlikesi ile sonuçlanabilecek ama Allah'ın koruduğu bir düşme olayı yaşamıştım..Aklımda, fikrimde yalnızca o vardı..Sabah onunla uyanıyor akşam onunla uyuyordum…O ise benim farkımda bile değildi..Herkesten, her kızdan kıskanıyordum…Şiirlerim hasret, özlem, sevgi doluydu..Oysa onun zerre kadar haberi yoktu..
Yıllar geçiyordu, onun okulu bitmişti..Bir kaç yıl sonra benim de bitti..Bitmeyen tek şey aşkımdı…Ben hala onu bekliyor, hayaller kuruyordum..Daha doğrusu ben bir mucize bekliyordum..O hiç gerçekleşmeyecek mucizeyi, 27 yaşıma kadar bekledim…Hiç yılmadan aynı tempo ile çarpan kalbim, filmlerde rastlanan bir tesadüfle kendine gelir gibi oldu..Evlenmişti ve mahalleye komşu gelmişti..Karşılaştığımızda aşina geldiğimi farkettiren bir bakış vardı gözlerinde, ben ise yılların yükünü üzerimden atmanın bilincinde bir bakış ile bakıyordum ona..O "ben bu kızı tanıyorum" der gibi bakıyordu, ben ise "ben bu adama deli gibi aşıktım" diye düşünüyordum, bakışlarımın duygularımı ele vermesinden korkarak……Onun bakışlarında ilk kez, bir kadına, bır kıza bakar gibi baktığını hissediyordum bana…İlk kez fark ediyordu beni.. Bense ilk kez umutla bir mucize olup benim olacağını düşündüğüm adamın bir başkasına ait olduğunu düşünerek
Koskoca bir ömürde; parmak hesabinda, bir elin beş parmağına bile ulaşması mümkün olmayan, hayal ile gerçek arası yaşanmış aşklar yine aklimdasiniz..
Şu an yazmakla yazmamak arasinda kaldığım aşkım, hayatımda kopardığın fırtınalar beni aşmıştı o günlerde.O günleri animsamak bile alt üst olmama yetiyor bugün.Seni sevdim mi bilmiyorum..Seni taniyana kadar, platonik çocukluk aşkımı saymazsan, kimse girmemişti hayatıma..Girmeyecekti de..Girmemeliydi de...Bir kız ancak evleneceği erkeği sevebilir onunla flört edebilir ve sonunda evlenirdi..
İlerlemiş yaşımın, duygusal bir aşka olan ihtiyacimin son deminde rastladim sana..Sevecek sevilecek ve evlenecektim...Allah isterse ve mümkün kılarsa çoluk çocuğa sahip olacak, geç kalmışlığımı telafi edecektim..Hazırdım buna.. O günlerde çıktın karşıma..Sözlerin güzeldi büyülüyordu beni....Daha önce hiç duymadığım sözleri duyuyordum...Daha önce kimse bana "seni seviyorum" dememisti senden sonra da diyen olmadı ya..Allak bullaktim..Alışık olmadığım sözler söylüyordun bana..İstediğim bir göz, Allah vermişti iki göz..Sonunda beni seven biri, bitmekte olan gençliğimin son deminde bulmuştu beni..Yeni bir dünyaya yelken açmıştım.. Seviliyordum, sevmemek için bir nedenim yoktu..Çok yakışıklı olmalı, çok güzel konuşmalı gibi çok özel isteklerimde kaybolup gitmişti...Beni seviyordu. Telefonun ucunda "seni seviyorum" diye haykırıyordu bu adamı sevmemek için sebep yoktu..Gün geçtikçe içim ısınıyor bağlanıyordum..Ben geç kalmak üzere olan hayatıma, rengarenk bir hayat inşa etmek istiyordum..Beni seven bu adam buna çok uygundu. Mutluydum, bu adam benim ömrümün aşkı olabilirdi..Gün geçtikçe duyduğum güzel sözlerlerle ihya oluyordum.Aşık miydim bilmiyorum, bunu hep sorguladim içimde..Belki de ömrümde duymak isteyip de duymadığım güzel sözlerin büyüsü idi...Her an her dakika sözleri kulagimda idi...Telefonlar sanki bizim içindi...Hayaller kuruyorduk..."Çocuğumuz olursa her şeyiyle sana benzesin, yalnizca gözleri bana benzesin sana mavi mavi baksın olur mu aşkım " diyordu..Mutluydum seviliyordum...
Değiştim, değiştirdiniz aklımı başıma getirdiniz. Uzun bir rüyadan uyandım şimdi.. Iyi yönleriniz boyadı gözümü, sehven sevdim sizi... Güzel şeyler yaptığınız da ayakta alkışladım....Sandım ki gerçekten seviyorsunuz bu ülkeyi..Ne zaman ki; din ile ayrıştırdınız, ne zaman ki; çocukların başını örttünüz, ne zaman ki; Atatürk'ü yok bildiniz, feraset eksikliğimi anladım ogün..Sizin derdiniz başka.....
Asıl suçlular; sözde laikler, sizi sevmiyorum günahım kadar.. Sayın leydiler, ulaşılmaz baronlar kendini beğenmiş kolpalar bu ülkeye verseydiniz biraz değer, bunlarin eline mecbur bırakmadınız bizi.. .Atatürk'ü sözde degil özde sevseydiniz gelmezdi ülkemin başına bütün bu dertler.. Korkunç bir infial var içimde tek suçlu sizsiniz gözümde.......
01/12/17
Nalan Uzer
• Söylenmedik söz verilmedik emek kalmadı.Zamansa zaman, beklemekse beklemek. Elimden geleni ardıma koymadım. Zaman geldi yüzsüzlükle, zaman geldi gurursuzlukla suçladım kendimi. Yine de pes etmedim.
• Kaybedeceğim ne vardı da kaybetmek istemiyordum, onu hiç bilmedim. Yoruluncaya kadar koştum, susuncaya kadar konuştum. Ve gördüm ki karşımda robot soğukluğunda bir varlık. Duygularından söz etsen, donuk bir eda ile 'ee anlat bakalım' diyen buzullardan gelen soğuk hava rüzgarı. İnsanin içini ısıtan tek söz yok. Huzur veren tek kıpırtı yok. Diyalog sıfır.
• Içimdeki o güzelim duygular rüzgara kapılmış gibi uçuyor..Dağılıyor.. Bir telaş tekrar topluyorum. Izin vermiyorum, uçsun gitsin istemiyorum ama karşımdaki canlı öyle böyle ruhsuz değil.. Bütün güzel sözcükler dilimin ucunda kalıyor, tavrı ile itiyor. Yine de söylemeye çalışıyorum biraz çengingen de olsa..Belki içinde varsa bir şey gelir diye dile. Ama nafile tam bir robot.
Iç sesim, dış sesim ikisi de birbirinin ne kadar aynı.
Kendi kendime konuştuklarımı bir bakıyorum herkesle paylaşıyorum. Bazen kendime 'bravo sana' diyorum bir insan bu kadar mi açık ve net olabilir, bazen de 'bu kadar mi geveze olunur ' diyorum...Ikisinde de yerine göre haklıyım galiba...Belki de içimin dışımın bir oluşunun rahatlığı buna sebep ama yine de sabretmeyi, gerektiğinde susmayı bilebilseydim keşke..Sanki doğruluk da kahramanlık madalyası verecekler bana...Doğru ve düzgün insanlar ne zaman kazanmış ki...
Hayatım boyunca pek bir şey kaybetmemiş olsam da, hiçbir şey kazanmadim şu dünyada..Yaptığım ne olursa olsun karşılık beklemedim, beklentiyle bir şey yapmadım..Hayatın içinde olan ticari oluşumlardan karsiliklardan hep rahatsiz oldum..Kimseden bir şey beklemedim..Kimseden bir ricada dahi bulunmadim..Sesim duyulur muydu farklı davransaydim, hep merak ederim ama sanmiyorum. Hayatta bir yere gelmek için mutlaka birilerinin el uzatmasina, vesile olmasına ihtiyaç vardir.Ben elimi tutmaları için ne uzatabildim ne de bana uzanan bir el gördüm..
Halimden şikayetçi miyim, asla..Ama keşke daha yırtıcı, hayatı biraz daha savaş gibi gören biri olsaydım..Hayat kendi ayaklarının üstünde durduğunda ne olursa olsun tadından yenmez...




-
Halil Doğan
-
Almula Erdem
-
Almula Erdem
Tüm YorumlarTebrik ederim yüreğe kalemine sağlık ..
Seni çok seven birini tanıyorum ve onun seni sevdiği gibi seviyorummmmm
15 TEMMUZ DEMOKRASİ VE BİRLİK GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN :))
https://www.youtube.com/watch?v=maTeCQo9jUg
Emre Aydın - Sen Gitme