….(Yaşam Bilgisi 3) – Yol Bilgisi….
biz miydik sebebi
bakışınızda saklı duran
acı suyun
kim ağlatır sözcükleri
küf lekeli imgelerle
nasıl bir yetimhane bu!
nasıl bir
linç girişimi?
'Bir Tutam Tuz' (Denemeler) Hayal Yayınlarından çıkmıştır.
İlgilenenlere duyurulur.
Arka kapak tanıtım yazısı:
“On yıllar boyunca sürüp giden kimliksizleştirme operasyonundan sonra, küresel yönetimin beklentileri doğrultusunda, birbirinin benzeri, itaatkâr, sorgulamayan ama daima kabullenen yeni kimliklerin yaratılma süreci başlamıştır. Sistemin mantığı, yeryüzü ölçeğinde yıkma ve yeniden yapılandırma taktikleri üzerine kurulmuştur. Sanatın kiçleştirilmesinde, sanatçıya üvey evlat muamelesi yapılmasında bu gerçeğin payı büyüktür. Hesapları altüst eden parametre ise sanatçının -özellikle de şairin- doğası itibariyle bu şablona uymuyor olması. O ki, bir Don Kişot olarak algılansa bile, arayışlarını sürdürecektir...” - Naime Erlaçin
“Şiir, sanatın gerilla dili…” (İsmail Mert Başat)
“Bütün şairler delidir” demişti Robert Burton. (“Melankolinin Anatomisi”, 1621) Sahiden öyle midirler? Bilemeyiz elbette. Ancak olağandışı birtakım özelliklere sahip olduklarını söylemek sanırım yanlış bir tespit olmaz. Yaratıcılık, alışılmışın dışında üretkenlik, gözü karalık, inatçılık, cüretkârlık, pervasızlık; düzene ve iktidara başkaldırmak, fırtınalarda yaşamak, ‘aklı gezintiye çıkarır gibi’ gerçeklerden uzaklaşmak, yaratım sürecinde enerji yoğunlaşması ve hızlı boşalım, yalnızlığa odaklanmak, zaman zaman kabaran ve bastırılamayan patolojik intihar saplantısı, özgürlüğün sınırlarını alabildiğine zorlamak, dik ve isyancı bir duruş, öz beni ve çevresiyle aralıksız sürdürülen yüzleşme, hesaplaşma, özeleştiri, bitip tükenmeyen varoluşsal sorgulama halleri gibi nitelikler şairin ruhsal durumunu açıklamaya yetmez bile.
Aragon’a göre, “Şiirin özü fırtınadır… Her imge bir tufan yaratmalıdır”.
Şair duruşu diye bir şey var mı?
Varsa nedir?
Bu konuda fikir bildirmeye hakkımız var mı?
Yetkinliğimizin sınırları nereye kadar uzanır?
Bu soruları yanıtlamak hiç de kolay değil, çünkü yukarıdaki soru cümlelerinin algılanışı kişiye göre değişir. Yanıtlar tamamen öznel olup şairin duruş kavramını nasıl tanımladığı ile doğrudan ilgilidir. Birisi çıkıp, “Şair duruşu diye bir şey yoktur” da diyebilir pekâlâ. Bu duruşun - eğer varsa - tarihsel süreç içerisindeki dönemsel gerçekliklere ve akımlara göre değişim gösterdiğini iddia edebilir ya da “Edebiyat dünyasında şair olarak tanımlanmamış kişiler bu konuda görüş bildirmemeli” de diyebilir. Hal böyle olunca, “şair duruşu” ancak kişisel pencerelerden bakılarak; “olmazsa olmaz” sayılacak, en azından evrensel ölçekte kabul görme olasılığı yüksek bazı özellikler sıralanarak açıklanabilir.
- Emin Akdamar'a
dalında unutulan kayısı
kurumayı beceremez tek başına
güneş tutulmasından
saatler aynı gösteriyor da
zaman
herkese farklı
yaşamak çıraklık biraz
biraz uğuldayarak rüzgâr gibi
anlamaz yeraltı şehirleri
cehenneme susmanın
bir nizamîye bekçisi olduğunu
şiir kuşlarının neden daima aç
ve başına buyruk
7 Kasım 2010, son kitaplarım 'Şikâyetname' ve 'Bir Tutam Tuz'un imza günüdür. İlgilenenlere duyurulur.
TÜYAP Hayal Yay. Standı
Salon 2, 212 B, Saat 12.15
Sevda Kenti'nin Öyküsü’nü dinlemek ister misin?
İstersen son şiirime bir göz at… Sevgilerle.
şiirinizde yorgun ve sarhoş bir yaprak gördüm onu aldım ırgat'a verdim...
bu sitede ender şiir yazanlardansınız..
saygı sevgi