Gurbet trenine bindim giderim,
Gün olur yurduma döner mi bilmem.
Her bir istasyonda artar kederim,
Taş bassam bağrıma söner mi bilmem.
Acıdır yad eller, tat vermez dile,
Gel, saçını bende tara deniz kızım,
Yörüngende dolanan naçar yıldızım.
Hayalin nöbettedir baş ucumda hep,
Ben, bende değilim, sende miyim acep?
İntizâr defterine yazılmış yazım,
Gözlerin denizse veya şu deniz gözlerinse,
Sonsuza keyifle süzülen martı, BEN OLAYIM!..
Mutluluk yağmuru altında koşarken delice,
Yanağında gül misali kızartı BEN OLAYIM!..
Su gibi seninle
Akıp gitsem aynalara.
Kapalı çarşılar kadar
Yağmur yağmur yanarken gecem,
Alev topuyla düğümlenir bilmecem.
Gittin gideli içim boş, gözüm loş,
Hem yakarsın hem ferahlatırsın,
Dumansız ateş misin kuzum sen?
Bir görünürsün, bir kaybolursun,
Zamansız güneş misin kuzum sen?
Çiftçimiz ekin eker,
Kışın buğday, yazın tütün diker.
Tembellik yavaş yavaş yiter,
Bizim çiftçimiz sayesinde.
Buğdaylar atar başak,
Eskimez bestedir dilime dolanan
Nice aşkların, savaşların, ilklerin
Bahar gözlü, bal özlü, kınalı
“Et ü kemik büründüm, Yunus diye göründüm.”
Aradan yedi yüz yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlâ gönlümüze dolmaya, ruhumuzu beslemeye, manevî dünyamızı aydınlatmaya devam eden bir nefes, bir ışık, bir pınar, bir ulu denizdir “Bizim Yunus”. Gönlümüzün, kültürümüzün, dil ve edebiyatımızın baş tacıdır. Onun Allah ve insan sevgisi gibi Türkçe sevgisi de yüzyılları aşıp günümüze ulaşmıştır.
“Mühim olan zaman, mekân, mesafe değil, bir gönle girebilmektir.” hükmü gereği; zikri, fikri, memleketi, yaşı ne olursa olsun Anadolu ve Rumeli’nin en ücra köylerinde bile adını, sanını duymayan; şiirlerini, en azından birkaç mısraını ezbere bilmeyen; ilâhîlerini şevkle dinlemeyen ve onu sevmeyen bir Türk insanı düşünülebilir mi?
Perişan kaldım çamurlu yollarda
Yılanlar zehirli, kan kusturuyor
Bir anına razıyım sonsuzluğun
Karanlık dehlizler göz açtırmıyor.
Semayı sarmış kapkara bulutlar
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!