Aramızda ki mesafeler bakmadan
Yasaklara aldırmadan.
Sendeki imkansızlığı sevdim.
İstanbul'da bir sonbahar sabahı
Serin ve yağmurlu
Yere düşen her damlada
Hüzün kokuyor toprak
Tıpkı ben!
İdam fermanımı hazırlamışsın!
Kalemini de kırmışsın…
“Son sözün nedir? ” Diye de sorma!
Sadece darağacı hazırlamayın…
Onun yerine…
Hani, gölgesinde oturduğumuz,
Dile kolay, bir ömür senle geçti
İyi günde, kötü günde hep yanımdaydın.
Ben de seni yalnız bırakmadım
Canım sıkıldı sana sarıldım,
Mutlu oldum, hüzünlendim hep nefesimdeydin.
Geçen yıl bu zamanlar
Kumsala denizden topladığım taşlarla
Adını yazdım..
Yüreğimdeki fırtınalar gibi
Sahile vuran dalgalar
hepsini tek tek almış götürmüş
Aklımda yok iken
Ansızın girdin dünyama
Mehtabı seyrederken
Yıldız gibi kaydın gönlüme
Asık suratım değişti
Alnımdaki yıllanmış çizgiler yok oldu
Bugün erkenden kalkıp
Limana gittim.
Fenerim altına, oturduğumuz aynı yere oturdum.
Güneşin doğuşunu seyredecektim, yokluğunda
Güneş bile bir garip doğdu,
Sanki o da bir şeylere küsmüştü…
Yüreğim orta yerinde kıyametler kopuyormuş,
Kopsun be güzelim Kime ne?
Üzerime güneş doğmayacak,
Karartma geceleri başlayacakmış gözlerinde,
Başlasın be güzelim kime ne?
Aşkın zindanlarında mahkum olurmuşum,
Ansızın bir anda giriverdi dünyama,
Hani pencereye konan garip bir kuş misali!
Nasıl anlatsam ki onu, nasıl tanımlasam bilmem ki,
Saçları sap sarı, buğdayın ucunda açan başak misali,
Gözleri masmavi, engin denizlerin, okyanusların renginde!
Hani… Ben maviyim diyenleri, kıskandıran renk misali…




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!