Yüz karası yakarışlarım
Dinmek bilmeyen çığlıklarım, söyle ben aşktan ne anlarım
Suskun kalan bakışlarım, bilmem ki niye figanım
Ah göz yaşlarım, ne söylesem kifayet etmez mısralarım
Bilme ki nasıl anlamalıydım
Yaşadığını sanan ve fakat toplumdan kopuk olan hissiyatların ahını
Nereye gitsem, karşıma çıkan gariplikleri anlamak için gayret sarfetsem boşuna
Gencecik bedenler, macera için şekillenen zihinler,arlanmayı bırakmış bir haldeler
Ne zaman fikretmeden düşünsem zandır
Bilmem ki bu kalpte akıl ve idrak hangi vaktin şadı için bekleyen nam-ı hicrandır
Ufuk karanlıktır, maslahat içinden çıkılmaz bir zamandır, azimet hanif kullar için azıktır
Neyi ve kimi gömersen göm, mazi ve ati lahzasında unutmayalım ki sadık şahirler vakardır
Ne ülfetli
yerden esinlendik
Hep birlikte latiftik,
insicamımızla hayret içindeydik
Ne olurdu ki bir kez aynı hislerle
Nefes alıyor, seni dalgalar eşliğinde
Şarkıların hazan kokan nağmelerinde
Sirtolarını çalan gemilerin güvertesinde
Emirganın güzelliğindeki çiçeklerde
Gamlı hazanın seherinde biçare bırakırken
Gönül dilimden tek anlayan naif bülbüldü
Kalmadı gönül bahçemde açacak bir gül
Ey kaçan sevgili sen dilediğin yere süzül
Maddiliğe gömüşmüş
Bir insan, öldürücü silah hükmündedir
Şavaşın en büyüğü içerde yapılması gerekirken, bu dışarıya saldırıyor
Doğduğu evreni yabancı görüyor, kendinden olmayan herkesi bir rakip ve tehlike görüyor
İnsan düşündüğü, tahkik
Ettiği ve kimliğini tanımladığı ölçüde,
Bir kıymet bularak, bilgi seviyesini artırır.
Elde ettiği bilgilerle,
Hayatını idame ettirirken,
Hoyrat bir meramın hülyasındaydım
Geçmiş yılların şahikasında solumayı bırakıp dolaşmaya çıktım
Ruhumun mahzunluğunu, kalbimin bizarlığını unutarak başlangıç yapacaktım
Halin fakirliğini, çilenin güzelliğini, sabrın latifliğini, kanaat şevkini anlatacaktım
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!